Sanat ışığında yıkanan saat üzerine



Sevdiğim resimlere, sevdiğim fotoğraflara bakmaktan, sevdiğim kitapları yeniden, yeniden okumaktan hiç sıkılmam. Zaman içinde okuduğum/gördüğüm şey değişir, ben de değişirim.

Çok ihtiraslı olduklarından değil, meraklı olduklarından dolayı kitap biriktirenler vardır, onlar tek bir kitabın hayalini kurmaz, ilgilendikleri kitapları tedarik etmeye çalışırlar. 3000 tane kitabı olan ve biriktirmeye devam eden birisine "artık yeter sana bu kadar kitap" gibi anlamsız bir söz söylenemez. Çünkü güzel kitapların sayısı tahmin edilenden daha daha fazladır. Üstelik İlgilenilen alan/konu ne olursa olsun mutlaka epeyce yayın vardır ve sürekli yenileri çıkar! Yani bu işin sonu yoktur. Tıpkı saat sevdası gibi.

Herkesin takdirini kazanmış türlü türlü saatler vardır, onlar da sanat eseridir elbette, müzelerde sergilenen saatlerden, müzayedelerde tutkunun derecesini gösteren alımlarda gördüğümüz saatler, salt yaratıcılığın değil, emeğin de takdir edildiği mümtaz örneklerdir.

İçinde yalan dolan olmayan yapıtlar insanın acısını hafifletir, kederini azaltır, hayallere sürükler. Heyecan uyandıran, beğenilen bir saat, Brancusi'nin heykelleri gibi özgündür, sicaktır, benzerleri arasından hemen sıyrılır. Kişiden kişiye değişen zevklere hitap etseler de müstesna saatler herkesin sevgisini kazanmıştır, bu noktada ucuz veya pahalı ne önemi var? Benim küçümen saatim de anılarla yüklü, bir başkasının Patek Philip'i de. Sanat eserine paha biçilemez.

Her iyi saatin kendine has başka bir güzelliği, başka bir havası vardır, kitaplar gibi kişiselleşir, 'sizin' olur. Gariptir bir süre sonra kişi de saatine benzemeye başlar. Saatinizi soğumaya bıraktığınız zaman üzülür, size geldiği vakit hep mesafeli durur.

Sevilen saatlerden sıkılmayı da hiç anlamam, göz sıkılmaz görmekten, ancak gönül soğumuş olabilir belki, heves gitmiş olabilir, o kadar. Hem hangi insan 'İnci Küpeli Kız'a bakmaktan sıkılır?

Bir saate bakmak, Blanchot okumaya benzer, unutuşun zamanına bakıyorsunuz aynı zamanda.

Nesiller gelip geçer, insanın ömrü kısa ama sanatın efsunlu ışığında yıkanan güzellikler bakidir.

_________________________________________________________________________________

Ek okumalar:

Karanlık Düş: Thomas

Maurice Blanchot, Karanlıktan Thomas’ya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...