Dolmabahçe Sarayı Saat Müzesi 5 Kasım'da açılıyor



Sabahları gazete okumayı çok seviyorum. Kitap eklerinden dolayı bu sabah epeyce gazete aldım ancak sürpriz kitap eklerinden çıkmadı, bu sabahın en güzel haberi ve röportajı Milliyet gazetesinin Cumartesi ekinde bulunuyormuş meğer.

Gazetedeki haber yukarıda görüldüğü gibidir, internetteki hâline ise yüz vermeyiniz, gazetede başka türlü duruyor, dokunuyor, ışığa tutup fotoğrafları daha ayrıntılı inceleyebiliyorsunuz, üstelik haberi kesip saklayabilirsiniz, 'sil' tuşuna basınca da silinmez öyle, üstelik virüslere karşı da çok dayanıklıdır gazeteler, virüs nedir bilmezler çünkü, bilgisayar çökünce uçup giden hatıralar gibi kanat çırpmaz, kaçıp saklanmaz, istediğiniz an elinizin altındadır, dakikalarca saatlerce aynı cümleyi, değişik şekillerde okuyabilirsiniz. Zaten dijital ile analog bilgi arasındaki farklardan biri de budur, analog bilgiye daha güvenilir, dijital bilgi ise şüphe uyandırır. "Hem "Taşa yazılan bilgiler duruyor da cd'lere yazılan veriler neden uçuyor?" diye hep yeni olanın peşinden koşan ama hiç yakalayamayanların kulağına fısıldamak isterim. :)

Neyse yine sözü uzatmayalım, Dolmabahçe Sarayı Saat Müzesi'ne bakalım, epeydir kapalıydı, bu arada boş durulmamış bütün saatler elden geçmiş ve yeniden bakımları yapılmış. Zaten Dolmabahçe Sarayı Saat Müzesi'ndeki saatlerin çoğu türlerinin nadide örnekleri arasında.

Çiçek saati de saat müzesinin önüne alınmış, pek güzel olmuş.

Yasemin Bay'ın röportajı çok güzel ama Şule Gürbüz ile yapılan her röportajında muhakkak sorulan soruları bu kez de o sormuş! Muhabirler değişiyor ama sorular hiç değişmiyor.

Not: Bu gece 1 saat kadar zamanı geriye almayı unutmayınız.

2 yorum:

  1. Ne güzel yazmışsınız. Taşa yazılanlar hala duruyor diyerek.
    Şule hanımı ben de tanıyorum mediadan mevlevi ustaların yaptığı saatleri restorasyon çalışmasından tanımıştım. Bir de bildiğim kadarıyla; Anadoluda ki bşir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki saat ustalarından birisi kendisi. Sonradan merak salmış.
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  2. İlginize teşekkür ederim.

    Şule Hanım ve Recep Gürgen eşine az rastlanır o güzel insanlardan. Ne yazık ki böyle insanlar çoğalacağına azalıyor.

    Güzellikler de böyledir, hep azalır.

    Taşa yazılanlara gelince, İstanbul Arkeoloji müzelerini fırsat buldukça gezerim, halkımız pek ilgi göstermez nedense, genellikle turistlerle birlikte geziyorum. Sonra o taşlara bakarım, bilgisayar çöktüğünde uçup giden bilgilere hiç benzemiyorlar! Geçen bilgisayarcıya gittim, ekran kartını değiştireyim daha iyi görüntü alayım diye düşünürken demez mi sizin bilgisayar çok eski artık bu tür ekran kartları yok, "Yeni bir ekran kartı için anakartı işlemciyi filan hep değiştirmek gerekir" dedi, vazgeçip döndüm. Alt tarafı 7-8 yıllık bir bilgisayar, meğer bu yıllarda neler neler değişmiş, bilgisayarım ihtiyar sınıfına girmiş!

    Oysa kitapları düşünürsek mesela 7 yaş nedir ki?

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...