JS Watch etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
JS Watch etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

The Big Watch Book 2



İlk sayının ardından koca bir yıl geçti. Bu arada daha önce Çölde Gitar Çalmak yazısında sözünü ettiğim ve editörlerinden biri olduğum The Big Watch Book'un saat tasarımı temalı ikinci sayısı hazırlandı. Bir süre önce de kitabevlerine dağıtıldı. Dergide zaman ölçümünün tarihinden ünlü saat tasarımcılarına kadar çeşitli konular var.

Meraklısı için; Zamanın Yaşlı Bir Kaplumbağa Olarak Portresi, JS Watch, Bir Rönesans İnsanı: Giuliano Mazzuoli, Zamanı Arayan Saatler, Girard-Perregaux, Saatlerin Mekanizma Tasarımına Övgü, Efsane Saatler 2, Nebra Yıldız Haritasından Mekanik Bir Saat Yapmak: ochs und junior başlıklı yazılarımı bir kenara bırakıyorum ve ikinci sayının en güzel tarafı içinde Şule Gürbüz ile bir söyleşi olmasıdır diyorum. 

Şule Hanım, söyleşimizde kitaplarından aşina olduğumuz üslubu ile önemli şeyler söyledi. Mesela: 
"İnsan hangi bulutun altında ise onun yağmuru üzerinize yağıyor. Temiz ve sükûn dolu, çok çalışarak az bir işin bin meşakkatle ortaya çıkarılabildiği bir atölye ömür sürenle bin hayhuyun döndüğü yerde nefes alan insanın benzi aynı olmaz elbet. Oraya oranın tesiri yağar buraya buranın. Herkes bulunduğu yerin rahmeti ya da illeti altında kalır. Ben kendine fazla emniyet ederek kalabalığa karışanın, o sözler, yaşantılar ve telakkiler arasında kalanın belki burun kıvırdığı herkesten nihayette farklı olabileceğine inanmıyorum."

Pera Müzesi'nde sergilenen, Mustafa Şem'i Pek yapımı saat
Söyleşi uzun, toplam 6 sayfa ama söyleşinin bir yerinde Şule Gürbüz'ün çok sevdiğim usta Mustafa Şem'i Pek hakkında anlattıklarını alıntılamadan geçemeyeceğim:



"Çemberlitaşlı Mustafa Şem’i Bey son büyük ustalarımızdan, Selim Bil’i de yetiştirmiştir. Bütün saatlerini ve bazı koleksiyonlardaki masa saatlerini de tamir ettik, 19.yy sonu Fransız ustalarının yolundan gitmiş, Atatürk döneminde gelen Alman teknisyenlerle çalışmış, çok çalışkan ve mahir bir usta. İstanbul’un eski meslek liselerinden Sultanahmet Meslek Lisesinde mekanik dersleri verirmiş. Kule saatçiliği gibi tam o dönemde açılan bir kapıdan girmiş ve kendi döneminde başka mekanik kule saati makinesi yapan yoktur. Ayrıca kule saatleri ve mabeyn saatleri için büyük ölçekli barometreler termometreler de yapmıştır. Unutmadan Boğaziçi Üniversitesi kule saati de onun yapımıdır. Bilinmeyen, bence de en önemli eseri Karaköy’deki Denizcilik İşletmelerinin, bilinen adı ile Liman Lokantası'nın üstündeki İstanbul’un en büyük cephe saatini o yapmıştır. Bu saat bir ilk olarak yaz-kış farkı ile mekanik olarak kendini ayarlayan bir aydınlatma sistemine sahipti. Bu saatin periyodik bakımını yıllarca Recep Usta yapmış. Ancak maalesef bir gün denizcilik işletmeleri bu kıymetli saati hiç sebepsiz söküp depoya kaldırmış yerine de uyduruk bir dijital saat koymuşlar. Saat sökülürken de o kadar hoyratça sökülmüş ki daha sonraları ben de ayniyat depolarında saatin halini gördüğümde dert sahibi olmuştum. Tamir ettirmek, yerine tekrar koydurmak mümkün olmadı, şimdi nerede olduğunu da bilemiyorum. Mustafa Şemi'i'nin de kadrini bilen muhakkak vardır ama biz bu uğultuda onun ya da onların sesini duyamıyoruz. Gerçek iş ve oluş sahipleri kadirlerinin kıymetlerinin bilinmesini pek umursamazlar, bunun olamayacağını da bilirler, bu bir denklik meselesidir çünkü. Başkasının kolayca kadrini vereceği birinin zaten kolay hesaba gelir, kolay anlaşılır ve düşükçe bir kadri vardır. Hiç bilinmeyen, bilinmemiş, tümden gözden ve dilden uzağa düşmüş nice kimseler de varken hakkını burada teslim almaya çalışmakta hiçbir büyük ruh ya da sahici insan gayret göstermez. Onun yeri burası değil, hele bir etraf boşalsın, sakinleşsin biz bize kalalım, orada zaten herkes birbirini tanır bilir."
 
Not: Utangaç okurlardan gelen sitem dolu e-postalar için teşekkür ederim. İkinci sayı çıktığı için şimdi blog ile daha fazla ilgilenme fırsatı bulacağım. Bir kenarda biriken yazıları da yavaş yavaş paylaşırım.

İzlanda'nın gururu: JS Watch



Kurda sormuşlar "Ensen niye kalın?" diye, "Kendi işimi kendim yaparım da ondan" demiş. Kendi işini kendi yapanları severim. Çünkü onlar başkasından medet ummaz, nasıl istiyorsa öyle yapar, acısını da sevincini de yaşar ve olgunlaşır. Saat üretiminde de böyle, hep başkaları karar veriyor (mekanizma kısmı ayrı bir tartışma konusu) bize de onlara para ödemek düşüyor. Bir zamanlar bu topraklarda saatin her parçasını kendi yapan ustalar vardı, şimdi tamircilik dahi bozulan parçanın değiştirilmesi olarak yeniden tanımlanıyor. Yani artık tamir dahi edemiyoruz, parça değiştirmek daha kolay, hem artık sistem bu şekilde tasarlanıyor.

Aylar önce çok sevdiğim bir ustaya neden ülkemizde İsviçre/Almanya standartlarında mekanik saat üretilmediğini sormuştum. Verdiği cevap ilginçti, "Biz burada bir saat üretene kadar, başkaları masaya 10 tane 100 tane saat bırakır" demişti.

Ama böyle düşünmeyenler de var. Kahramanca kendi ülkelerinde üst düzey saatler üreten, tasarlayan insanlar var. Mesela JS Watch (bundan sonra 'JS Saatçilik' olarak geçecek) böyle bir kuruluş. İzlanda'nın ilk ve tek saat üreticisi.

Peki İzlanda (Iceland, buzlar ülkesi) nasıl bir ülke? Atlas okyanusunun kuzeyinde yer alan Avrupa ile Grönland ın arasında bulunan, 103 bin km2 lik ve 320 bin nüfuslu bir ada ülkesi olan İzlanda'nın temel geçim kaynağı balıkçılık. Ancak kuzey kutbuna yakın bu ülke finans sektörüyle fazla içli dışlı olup hesapsız büyüyünce son yaşanan küresel kriz nedeniyle dış borçlarını ödeyemedi ve bilindiği gibi 2008 yılında iflas bayrağını çekti. İzlanda doğa harikası bir ülke fakat çok sert iklim koşullarıyla da mücadele ediyor. Toplam nüfusun yarısından çoğu başkent Rejkjavik'te (Reykavik) yaşıyor.

Ben de bunları değil Pierre Loti'nin İzlanda Balıkçısı (Pecheur d'Islande) kitabını bilirdim. Yann ile Gaud'un aşkını okuduktan sonra bu kitabı unutmak mümkün değil fakat başka bir aşkı ve gerçeğe dönüşen başka hayalleri anlatmak istiyorum şimdi:

2005 yılında Sigurdur Gilbertsson, Julius Heidarsson, Grimkell Sigurthsson ve Gilbert O. Gudjonsson isimli dört kişiden oluşan bir grup adam saat sevgilerinin bir sonucu olan rüyalarını gerçekleştirip JS saatçiliği kurdular.

Amaçları kuzeyin soğuk havasına ve derin sularına dayanıklı, kendi istedikleri tasarıma sahip, kuşaktan kuşağa aktarılabilecek sağlamlıkta ve kişiye özel ayrıntıları bulunan saatler üretmekti. Aradan 5 yıl geçti ve ürettikleri saatlere bakınca istediklerini başardıklarını görebiliyoruz.

Saatlerinde en kaliteli mekanizmaları ve üst sınıf malzemeleri kullanıyorlar. Dolayısıyla hiç ucuz saatler değil. Ama ürettikleri her saatin bir hikayesi, her saatin anlattığı bir şeyler var.



Ürettikleri saatlerden bir tanesi olan Sif N.A.R.T. modelini (North Atlantic Rescue Timer) İzlanda Sahil Güvenlik ekipleri kullanıyor:



Sahil güvenliğin kullandığı İzlanda bayrağının renklerini taşıyan nato kordon ile harika görünüyor bu saat, zaten nato kordonların rahatsız edici metal ve kısa ömürlü deri kordonlardan çok daha iyi vasıflara (uzun ömürlü, dayanıklı, rahatsız etmeyen) sahip ve hoş göründüğünü düşünüyorum:



Arada sırada düzenledikleri atölye çalışmalarında dinlenen müzik eserlerinin listesini de internet sitelerine koymuşlar, sadece saat değil gerçekten klasik müziği sevdikleri ve bu konuda oldukça bilgili ve zevkli oldukları görülüyor:

1. Le Nozze di Figaro, K. 492: N. 21 Duetti… 2:55
2. Dalla: Caruso / Luciano Pavarotti 5:25
3. Le nozze di Figaro, Act 2: "Voi, Che Sap… 2:55
4. Flower Duet from Lakme (From "British … 4:22
5. Carmen, Act 1: Habanera - "L'amour Est… 4:19
6. Wolfgang Amadeus Mozart - Requi… 3:09
7. Tomaso Giovanni Albinoni - Adagi… 9:52
8. Symphony nr 5 / Beethoven 5:35
9. Gianni Schicchi, Act 1: "O Mio Babbino C… 2:33
10. C horal / Beethoven 13:5111. Les Contes d'Hoffman, Act 4 Barcarolle: … 2:32

Referans kaynaklar:

> JS Watch Co. Sif - N.A.R.T. (the official watch of the icelandic coast guard) (OceanicTime)

> SIF - N.A.R.T - JS Watch Company (Tempus Fugit)

> The Sif NART - A 1000m Watch Built for The Icelandic Coast Guard (Hodinkee)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...