tag:blogger.com,1999:blog-1858840386848453330.post3536004101635524848..comments2023-06-07T14:46:46.534+03:00Comments on mekanik saat: "Horoloji bence anlamını kaybetmiş"mehmet bizansbeyihttp://www.blogger.com/profile/08659332339413932139noreply@blogger.comBlogger4125tag:blogger.com,1999:blog-1858840386848453330.post-87083185207274907052012-03-30T23:13:50.618+03:002012-03-30T23:13:50.618+03:00Doğruyu söylemek gerekirse, belirttiklerime rağmen...Doğruyu söylemek gerekirse, belirttiklerime rağmen bir Rolex’im olsun isterim, özellikle Comex sub ya da paul newman daytonasından, sonra onu hemen satıp yerlerine Poljot alırım:). Sanırım Rolex’in toplumdaki algılanma biçimi nedeniyle savunduklarımın karşısına bu markayı koyup sonra da muhalefet yapmak kolay oluyor. 80’li yıllara kadar pazarlama pek çok iş kolunda marka değerini düşüren, ciddiyetsiz bir alan olarak algılanıyormuş, sanırım bende bu konuda biraz eski kafalılar gibi düşünüyorum, karanlık filmler gibi esrarengiz olan markalar daha çekici geliyor. Ama ne yalan söyleyeyim; fark etmeden Rolex’in reklamları beni etkilemiş ki yeterli param olsa Rolex alabilirim(Poljot konusunda ciddi değildim). <br /><br />Yazdıklarınızı okuyunca aklıma quartz mekanizmaların çıkışı geldi, İsviçreliler geliştiriyor, Japonlar ilk üretimine başlıyor, sonra da birkaç deneme ardından İsviçreliler, saat dediğin pilli olmaz deyip bu teknolojiyi reddediyorlar ve kısa sürede büyük bir rekabetle karşılaşıyorlar, mali sıkıntı içine giriyorlar. İsviçre saat endüstrisindeki krizi Swatch Grubu’nun sonlandırdığı söyleniyor, sanırım bu yüzden 83 yapımı bir Swatch oldukça yüksek fiyatlara alıcı bulabiliyor, çünkü plastik ve pilli olmasına rağmen ifade ettiği şeyler çok önemli. Kimse burnu havada, otorite benim, ne dersem o olur diyemez, insan ihtiyaçları ve mali durum her zaman göz önünde bulundurulmalı, yani risk yönetimi etkin olmalı. Bu açıdan, saatçiliğin 2 kolu hakkında Mehmet Beyin söylediklerine katılmamak imkansız. Ayrıca pop art türü renkli, plastik tasarımlar da çok güzel olabiliyor. Evet belki tamir edilemiyorlar ve bir ömür boyu kullanılmaları imkansız ama kolumda rengarenk ve ünlü bir tasarımcının elinden çıkmış saat taşımakta hoşuma gidiyor bazen, üstelik ucuz oldukları için onlardan bissürü alıp, istediğim gün istediğimi kullanabiliyorum, hatta sabah başka akşam başka saat takabiliyorum. Benzer şeyler, “high end” saatler için de geçerli, tabi yeterli kadar zengin kişiler için.<br /><br />Ama horoloji konusuna gelince, konunun endüstriyel tasarım seviyesinde algılandığını görüyorum. Yani; kullanılan malzeme, işçilik, tasarım söylemi, üretim yöntemi vs. hepsi endüstriyel tasarım, mekatronik, metalurji gibi alanların uzmanlıklarına giriyor ve bu alanlar benim ilgi alanıma (o kadarda) girmediği için, bu perspektiften saatlere ve horolojiye yaklaşmak hiç keyif vermiyor. Zaten teknik perspektiften bakarsak, Casio, Seiko gibi markaların çok ucuz olan saatleri, hem patent alma hem de gerçek anlamda fonksiyonellik açısından (örneğin dalgıçlar Rolex Sub değil Oceanic gibi markaların dijital dalış saatlerini kullanıyorlar) mekanik saatlerin çok ilerisindeler. Zamanı çok hassas ölçtükleri gibi, mekanik saatlerin şimdilik ölçemedikleri süreleri ölçme konusunda da ilerideler ve tabi çip teknoloji sayesinde fonksiyonları her geçen gün daha da artıyor. Ama tüm bu yenilikçilikleri onları saat koleksiyonerlerinin ya da horoloji meraklılarının odak noktasına koymuyor.<br /><br />Ama, bunları düşünen birisi olarak sürekli mekanik saatler kullanıyorum. Nedenini umarım bulabileceğim.<br /><br />Sevgiler,Fırat Yıldırımhttps://www.blogger.com/profile/02638457600566099367noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1858840386848453330.post-82570131987376232862012-03-29T15:00:14.191+03:002012-03-29T15:00:14.191+03:00Bir Rolex sahibi olarak söyleyebileceğim hem az, h...Bir Rolex sahibi olarak söyleyebileceğim hem az, hem çok şey var. Az şey söylemeyi tercih ediyorum.<br /><br />Rolex'in horolojiye neden uzak olduğunun düşünüldüğünü bilmiyorum, anlayamıyorum da. Sadece araştırma ve geliştirme bölümünde 250 kişi çalışan ve yılda 5 ila 8 arası yeni patent alan bir marka horolojiye istese de uzak kalabilir mi? (Bu konuda detaylı bilgi için: http://www.timezone.com/extras/200808025382)<br /><br />Bunun dışında horolojinin değişen dünya ile birlikte ciddi anlamda erozyona uğradığı fikrine katılıyorum ve bunda şaşıracak bir şey de göremiyorum. Hatta ne yazık ki arzu nesnesi yaratmayı başaramayan markaların çoğu kapandı gitti, adını çoğu kişinin bilmediği yüzlerce saat fabrikası kapandı. Satışlarını belli bir seviyede tutamayan pek çok büyük marka ise büyük lüks tüketim gruplarına dahil oldu. Aslam mekanik saat üretmemek gibi cesur bir davranış ortaya koyan Blancpain 18.000 CHFye el değiştirdi. 150 yıllık devler Breguet ve Vacheron büyük grupların desteği olmasa çoktan batmıştı. Hepimizin ağzının suyunu akıtan saatler yapan Lange bir dönem yoktu. Panerai 60 yıldan uzun bir uykuya daldı. Bu örnekler daha da arttırılabilir. Bu durumda, kurulduğu günden bu yana kurucu ailenin elinde kalan iki markadan biri olan AP'nin ayakta durabilmek için çizilmez altın bir yanai pırlanta kazanına düşmüş saatler üretmesini hiç de garip karşılamıyorum. Patek için de aynı durum söz konusu, Rolex için de. (Bildiğiniz gibi Rolex SA'nın sahibi bir vakıftır ve Rolex SA da hiç el değiştirmemiştir. PP ise AP gibi kurucu ailenin elinde kalan 2 İsviçre markasından diğeridir.)<br /><br />AP, PP ve Rolex gibi markalar hiçbirimizin hoş karşılamadığı bu hareketleri yapmadığı sürece ne bu yıl 40. yaşını kutlayan AP Royal Oak Jumbo, ne bu yıl 80. yaşını kutlayan PP Calatrava, ne de seneye 60. yaşını kutlayacak Rolex Submariner gibi önemli saatlerin hiçbirini göremeyiz. <br /><br />Diğer taraftan markalar olmadığı sürece Gerald Genta ve onun gibi dahiler neler üretebilirlerdi ve o saatleri kaç kişi alabilirdi, bilemiyorum.Polemikhttps://www.blogger.com/profile/04076772177686268487noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1858840386848453330.post-47966986674927015222012-03-29T11:21:36.418+03:002012-03-29T11:21:36.418+03:00Konu tartışmaya elbette açık, ben zaten kendi fikr...Konu tartışmaya elbette açık, ben zaten kendi fikrimi yazdım.<br /><br />Bir Rolex sahibi olarak ne diyeceğini çok merak ediyorum.mehmet bizansbeyihttps://www.blogger.com/profile/08659332339413932139noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1858840386848453330.post-11455521888583756152012-03-29T00:20:45.423+03:002012-03-29T00:20:45.423+03:00Konu tartışmaya, fikir beyan etmeye açık mı?
Yeri...Konu tartışmaya, fikir beyan etmeye açık mı?<br /><br />Yeri değil derseniz başka yerde de tartışabiliriz, ancak yeri burasıdır derseniz ben de naçizane fikrimi yazmayı isterim.Polemikhttps://www.blogger.com/profile/04076772177686268487noreply@blogger.com