ZAMANIN TAMİRCİSİ SELMAN USTA



Der Uhrmacher ist ein Erfinder, Konstrukteur und Erbauer von Uhren, speziell mechanischen Uhrwerken und deren Zubehörteilen. Der Beruf beinhaltet aber insbesondere die Wartung und Pflege von Uhren aller Art. Und der einzige türkischstämmige Uhrmacher Selman Karakaya repariet nicht nur unzere Uhren vielleicht auch unseren errinerungen.


--------------------------------------------------------------------------------


Kimilerine göre saatsiz insanlar, akıp giden zamanın farkında olmadıkları için mutludur. Akrep ile yelkovanın bu kökü bir yerde işbirliği, insanlara sadece zamanı değil akıp giden hayatı da gösterir. Eskiden dedelerimizin köstekli, büyükannelerimizin ya da komşu evlerin duvarlarını süsleyen guguklu saatleri; akıp giden başka bir zamanın; başka bir geçmişin son izleridir.

O zamanlar sadece zamanın değil, saatlerin de başka bir değeri vardı. Şimdiki gibi herkesin bir saati olmadığı gibi, olanların da başka bir havası, başka bir duruşu olurdu. Sanki onlar kollarında ya da ceplerinde taşıdıkları saatle herşeyin farkındaydılar. Veya belki de saati olmayanlara öyle gelirdi. Ama her halûkarda saatin böylesine kıymetli olduğu zamanlarda tabii ki saat tamircileri de pek muteber, daha bir önemliydiler. Ne zamanki elektronik saatler çıktı ve fabrikalarda üretilen ucuz, pilli saatler yaygınlaştı; saat tamircileri de unutulmaya yüz tutan bir mesleğin son temsilcileri oluverdiler.

İşte bunlardan biri de Berlin’in Neukölln ilçesinde ısrarla ve sevgiyle saat tamir eden Selman Karakaya. Sevgiyle diyorum, çünkü İşletme fakültesi mezunu olmasına rağmen çocukluk hayali olan saat tamirciliğini bugün hâlâ ilk günkü heyecanla sürdürüyor Selman usta. Hem de Berlin’de, küçücük bir dükkânda. Ve o ilk saat tamirine başladığı yılları ise şöyle anımsıyor:

“Bu benim hep içimde olan birşeydi. Çok iyi hatırlıyorum ilkokul dördüncü sınıfa gidiyordum. Rüyamda bir sürü saatler görüyordum, bozuk saatler ve ben onlarla uğraşıyordum. Tarlada bir hafta, on gün çalışarak ilk saatimi almıştım. Tabii çocuğum o zamanlar; oynarken ederken düşürdüm ve bozdum saatimi. Babamın arkadaşı bir saatçıye gittik ve ta o zaman bir merak başladı; bu adam naapıyo o küçücük şeyin içinde… Aslında ben üniversite de İşletme bitirdim ama içimde hep saatle uğraştım. Saatlerden ayrı yaşamayı hiç düşünemedim ben.“

Selman Usta saat tamirciliğine henüz ortaokula giderken başlar. Bir gün gözü gibi baktığı saaati bozulur ve hayatının akışı değişir:

“Türkiye’de bu iş saat ustalarının yanında öğreniliyor. Ben de tabii ustanın yanında öğrendim ve ustamla tanışmam da ilginç oldu: O zamanlar küçüğüm bir saatim bozuldu, bir parçası lâzım oldu. Küçük bir kibrit kutusuna koydum, parça lâzım ya, mahalle saatçisine götürdüm. O zamanlar İzmir’de oturuyoruz. Tabii usta beni görünce şaşırdı. Sen mi yapıyorsun bunu?, dedi. Evet, ben yapıyorum, dedim. Sen bozarsın saatleri böyle, gel ben sana öğreteyim bu işi, dedi. Ve o günden itibaren okul çıkışından sonra onun yanına gittim.“


O günlerden bugüne ise ustasından bir çok bilgiyi, nasihati yaşatmaya çalışan Selman Usta’nın kulağına küpe, mesleğine rehber olan şeyler de vardır:

“Aslında öyle bir şey ki; her adımda bazı sesleri çınlıyor kulağımda. Mesela en çok aklımda kalan: «Parça değiştirme kolaylığına gitme! Parçayı mümkün olduğunca tamir et!»"

Herkes için saat başka bir anlam ifade eder. Kimisi için sadece bir takı, kimisi içinse işe başlama anını gösteren basit, mekanik bir araç. Ama Selman usta için ise saat demek…:

“Saat denildiği zaman benim aklıma öyle elektronik saat gelmez. Zamanı en güzel gösteren mekanik bir saat gelir benim aklıma. Zamanı saat sevdirir, diye düşünürüm. Saatimiz güzel olursa, zamanı da güzel kullanırız. Bazı saat seven arkadaşlarım var; bazan 10 dakikada bir saate bakarlar, onlara: «yahu! Acalen mi var, ikide bir saate bakıyorsun» diye sorarım. Onlar da «yok saatimi seviyorum hem bu arada da zamanın ne kadar çabuk geçtiğini farkediyorum» diyorlar.“

Saat kullanmak sadece insandan insana farklılık göstermiyor Selma ustaya göre. Her zamanın, her kültürün bir saat kullanma farkı var:

“Günümüzde saat kavramı biraz değişti. Bir nevi erkeklerin aksesuarı durumuna geldi. Bir de son yıllarda mekanik saatler yeniden moda oldu. Büyük firmalar elektronikten, mekaniğe döndü. Çünkü verdiğiniz paranın karşılığını ancak mekanikte alabiliyorsunuz. Almanlar’da gözlediğim bir şey var: Spor yaparken başka bir saat, gezmeye giderken başka bir saat, işe giderken başka bir saat kullanıyorlar. Her şey için ayrı bir saat kullanıyorlar. Oysa biz Türkler de; babamızdan bir saat kalır, onu gece-gündüz her şartda kullanırız, hatıradır. Bozulduğu zaman da tamir ettirir yine takarız.“

Peki nedir bir saat ya da bir diğer deyişle zamanımızın tamircisi için güzel bir saat? Hangi saat en güzel saattir?:

“Televizyonda da bazan lüks saat diye çıkar. 100 bin, 200 bin, 1 milyon gibi rakamlar duyarız. Ama bunlar saatin değerini değil üzerindeki taşların ya da madenin değerini yansıtır. Benim gözümde bir saatin değeri en fazla 5 bin euro olabilir. Birçok model var sevdiğim. Mesela Edeka Kalender diye bir sistem var. Ayın durumlarını bile gösteriyor, ki onları bırakın tamir etmeyi, insan seyrederken bile zevkle seyrediyor.”

Her unutulmuş ya da untulmaya yüz tutan meslek hayatımıza sandığımızdan daha fazla şey katar. Saat tamircisi Selman ustanın mesleğinin, hayatına ve hayatımıza kattığı en önemli şeylerden biri de “dikkat“tir:

“Günlük yaptığımız işleri baştan savma yaparsak, yeniden yapmak zorunda kalabiliriz.Saat tamir ederken de aynı şekilde; eğer saati dikkat etmeden toplarsanız, bir ayrıntıyı unutuyorsunuz va taa başına kadar tekrar sökmek zorunda kalıyorsunuz. Ne iş yaparsanız yapın mutlaka tam konsantre olarak yapın.“

Nasıl zamanımızı iyi kullanmak için çaba sarfediyorsak aslında zamanı gösteren saatlerimizi de kullanmak için bazı şeylere özen göstermek gerekiyor:

“İşinin ehli ellerde saatin pili değiştirilmediği zaman açılırken kapak zarar görebiliyor. Saatin kasası, kapaktaki lastikler zarar görebiliyor. İçine pil yerleştiriken bilmeyen biri yanlış yerleştirebiliyor. Pili çıkarırken tel sarimı bozulabiliyor. En iyisi bir ustaya değiştirtmek gerekiyor.“

Pahalı ya da ucuz; bozuk olmadığı sürece dünyada bütün saatler hep aynı şeyi gösterirler. Akıp giden ve bir türlü engel olamadığımız, ömrümüzü yiyip bitiren zamanı. Küçücük tornavidasıyla, zamana direnerek ve zamanla birlikte Selman usta gibiler; hem anılarımızı, hem unutmak istemediğimiz zamanları ve belki de bir baba yadigârı saatin artık son kurtarıcısı.

Ufuk Danışman, 31 Aralık 2007 (Link)

Darphane koleksiyonu

Dilek KAYKILAR

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü'nün Nacar ile ortak proje çerçevesinde ürettiği kol ve cep saatlerinde Türk bayrağı rozeti, Atatürk, Lidya altını hatıra madalyonları, Barbaros Hayrettin Paşa, Türkiye'nin Kuşları ve A Milli Futbol Takımı'nın dünya üçüncülüğü hatıra paraları bulunuyor. Saatler sınırlı sayıda ve sertifikayla satılıyor.

Darphane Genel Müdürlüğü, ilk kez hatıra kol ve cep saati bastırdı. Çeşitli serilerde sınırlı sayıda üretilen saatlerin en önemli özelliği gerçek paraların basılmış olması. Koleksiyonu hazırlayan ise Nacar saatlerinin Türkiye Distribütörü Konyalı Saat. T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü'nün, Nacar ile ortak proje çerçevesinde ürettiği kol ve cep saatlerinde; Türk bayrağı rozeti, M.Kemal Atatürk, Lidya altını hatıra madalyonları ile Barbaros Hayrettin Paşa, Türkiye'nin kuşları ve A Milli Futbol Takımı'nın dünya üçüncülüğü hatıra paraları bulunuyor. Sınırlı sayıda üretilen modellerde Darphane ürünleri kol saatlerinde kadranda, cep saatlerinde ise ön ve arka kapaklarda yer alıyor.

Konyalı Saat Genel Müdürü İrfan Nalçacı, projenin hayata nasıl geçirildiğini şöyle anlatıyor: "2003 Mayıs ayında Darphane'nin talebiyle başlayan bir çalışmaydı. Yetkililer, üzerinde hatıra para olan bir saat koleksiyonu istiyorlardı. Yaklaşık yedi ay beraber çalıştık ve işi ilerlettik. 80'in üzerinde numune yaptık ve sonunda bu proje gerçekleşti."

Dünyada bu tip koleksiyonların çok yapıldığını söyleyen Nalçacı, kendi koleksiyonlarının farklı olduğunu vurguluyor: "Bu projenin en önemli özelliği paraya benzer saatler değil, gerçek paraların olduğu saatlerin olması. Kadranında TC Darphanesi'nin yapmış olduğu hatıra paralar yer alıyor."

PAHALI DEĞİL

Koleksiyon çerçevesindeki saatler sınırlı sayıda ve özel sertifika ile satılıyor. Bazı serilerde ise küçük açıklamalar yer alıyor. Kuş serisi de bunlardan biri. "Kuş koleksiyonunda mesela kuşların küçük hikayeleri vardır. Bir de küçük rozetli saatler yaptık. A Milli Futbol Takımı'mızın Dünya Kupası'nda elde ettiği üçüncülük başarısını konu alan saatimiz rozet saatlerdendir. İçinde ekipte yer alanların isimleri yer alır."

Nacar hatıra paralı saatler; çelik kasa, hakiki deri kayış, metal bilezik ve üç ATM su basıncına dayanıklılık özelliklerine sahip. Sadece Darphane Genel Merkezi ve Konyalı Saat Mağazaları'nda özel Darphane sertifikası ve iki yıl uluslararası garanti belgesi ile birlikte satışa sunuluyor.

Nalçacı, koleksiyondaki saatlerin astronomik ücretlerle satıldığının sanıldığını belirtiyor: "Oysa saatlerimizin satış rakamı oldukça normal. Tabii koleksiyon bitince bu saatler çok değerlenecek. O yüzden nümizmatikçiler (metal paraları inceleyen bilim dalı) ilgi gösteriyor. Bu koleksiyonun bir diğer aşaması ise hatıra paralı altın saatler. İrfan Nalçacı bu saatlerde ilgili henüz Darphane'ten kesin karar çıkmadığını ama numunelerini yaptıklarını söylüyor: "Bu saatler çift kapaklı, kapağında Atatürk'ün portresi yer alıyor. Kapağı Darphane yapıp bize verdi. Biz saati monte ettik. Diğer koleksiyonlarımız pilli. Altın saatler ise mekanik. Kurma ile çalışıyor. Biz bu saatler için bu saatlerde hayat var, diyoruz."

Kuş serisi

- Türkiye'ye özgü 15 kuşun yer aldığı tek ve iki renkli üretilen hatıra paraları, iki renkli metal bilezikli ve deri kayışlı kol ve cep saatlerine monte edilmiş. Paralar, kol saatlerinde kadranda, cep saatlerinde ise ön yüzü üst, arka yüzü arka kapakta yer alıyor. Her biri 50 adetle sınırlı olan kuş serisi kol saatlerinin ilk etapta üretilip satışa sunulan metal bilezikli iki renkli ve deri kayışlı tek renkli modellerinde, ala sığırcık, İzmir yalı çapkını, tepeli pelikan ve kelaynak hatıra paraları yer alırken 100'er adetle sınırlı kare cep saatlerinin ilk modellerinde toy kuşu, küçük karabatak, turaç kuşu, kelaynak ve İzmir yalı çapkını hatıra paralarına yer verildi.

- Barbaros Hayrettin Paşa: Denizcilik tarihinde büyük zaferlere imza atmış Barbaros Hayrettin Paşa hatıra parasının yer aldığı yuvarlak cep saatlerinden 500 adet üretildi.

- Rozet ve hatıra madalyonlu saatler: Her birinden 500'er adet üretilen bu paralar içinde Türk bayrağı rozeti, Atatürk ve Lidya altını hatıra madalyonları yer alıyor.

Dünya Kupası: Bu seri A Milli Futbol Takımı'nın Dünya Kupası'nda elde ettiği üçüncülük başarısını konu alıyor.

Akşam Cumartesi, 01 Ağustos 2004 Pazar

'Sahtemiz olmasa değerimiz anlaşılmaz'

Sabah gazetesinde geçtiğimiz Temmuz ayında Glasshütte Original CEO'su Frank Müller'in görüşlerini içeren ve markaya ilişkin değişik bilgilerin verildiği, Fatih Atalay imzalı bir haber yayımlandı.

Kimilerine saçma gelebilecek ama haberde Müller Bey'in övünçle sözünü ettiği "Saatlerimizin sahteleri olmasaydı, bu tam bir felaket olurdu" ifadesini hiç beğenmedim, Frank Müller Bey "Demek ki biz kopyalanmaya değer saatler üretiyoruz" diyor yani bilinen tabirle 'taklitler asıllarını yaşatır' demeye getiriyor.

Frank Müller sahte saat ile gerçeğinin arasında farkın çok belirgin olduğunu belirterek, "Aradaki fark o kadar bariz ki, bu 3 tekerlikli bir Audi kullanmak gibi" demiş.

Bu aslında harcıalem sözlerden sonra benim en çok hoşuma giden cümleleri şöyle:

"Bizim saatlerimizi güzel kadınlara benzer. Glashütte Original saatlerine bakılmasını, yanınızdan geçen güzel bir kadına göz çevrilmesine benzetiyorum"



Haber şöyle devam ediyor:

"Yılda ortalama 8 bin saat sattıklarının altını çizen Müller, en çok saat sattıkları ülkelerin Çin ve Hong Kong olduğunu, Almanya'nın sıralamada ikinci, Amerika'nın ise üçüncü olduğunu vurguladı. Dünyada 53 ülkede Glashütte saatlerinin satıldığını, 2.5 senedir faaliyet gösterdikleri Türkiye'nin bugün 15. sırada yer aldığını belirtti. Bu kadar kısa bir zamanda 15. sıraya kadar yükselen Türkiye hakkında "Bizim açımızdan yeni bir pazar. Fakat büyümeye açık ve potansiyeli yüksek. İstanbul'u bir sıfatla nitelendireceksem 'sofistike' derim" değerlendirmesini yapan Müller, saatlerinin fiyatlarının 5 bin 500 Euro'dan 110 bin Euro'ya kadar çıktığını kaydetti. Müller, yakın zamanda tanıtacakları yeni koleksiyonlarında bulunacak birkaç saatin fiyatının 200 bin Euro seviyesinde olacağını sözlerine ekledi.

MÜLLER, üretim kapasitelerinin yüzdc 100 olduğunu kaydetti. Bir saatin 2-3 ayda tamamlandığını vurgulayan Müller, "Fakat daha karmaşık olanlar en az 6 ayda bitiyor. Saatlerimizde bulunan parçaların yüzde 95'ini kendi fabrikamızda üretiyoruz. Bir saatin üretilmesinde 150 farklı kişi çalışıyor" dedi. Müller, saatlerin insanların kişiliklerini temsil ettiğini belirtti.

SAAT sektöründe yeniliğin hiçbir zaman bitmeyeceğini vurgulayan Müller, her sene 3 yenilik yaptıklarını, rakiplerinin ancak 1 yenilikle seneyi kapattıklarını iddia etti.

'Bugün birçok prestijli saat üreticisi saatlerini İsviçre'de yaptırıyor. Siz Alman markası olarak dezavantajlı mısınız?' sorusuna Müller, "Biz Alman markası olmaktan gururluyuz. Sonuçta yıllardır Alman markalar kalite, teknoloji ve güvenin sembolü olmuştur" cevabını verdi. Bugün ürettikleri saatlerin yüzde 10'unun kadınlara özel olduğuna dikkat çeken Müller, gelecekte bu oranın yükseleceğini sözlerine ekledi."

Sabah, 13.07.2008

Eğitimsiz erkek pırlanta saat takar

Esra Çoruh

İyi eğitimli erkekler pırlantalı saat takmaz

'Glashütte Original' Alman yapımı lüks saat markalarının en ünlülerinden. Markanın CEO'su Klaus Grentrup 'Pırlantalı model siparişlerini sadece Arap ülkeleri, Çin ve Hong Kong'tan alıyoruz. Sanırım bu biraz eğitimle alakalı' diyor. Özellikle son günlerde hip hop yıldızlarından futbolculara erkeklerin de tercih ettiği 'pırlantalı' saatlerin popülerliğini ithal saatler satan ünlü mağazalara da sorduk. İşte klasik bir marka ve gün geçtikçe yayılan pırlantalı saat trendi

1845 yılında kurulan saat firması Glashütte Original, Alman yapımı lüks saat üretiminde giderek adını duyurmaya başladı. El yapımı klasik saatlerini teknolojik saat tutkunlarının yakından tanıdığı markanın CEO'su Klaus Grentrup, markanın kuruluş öyküsünü şöyle anlatıyor:

"Glashütte'nin kökleri 1845 yılına dayanıyor. Ferdinand Lange, ilk saat şirketini Saksonya'nın Müglitz kasabasında kurmuş. Gümüş madenciliği, kasabayı ayakta tutan şeymiş. Bu değerli metal, Glashütte ismiyle ölümsüzleştirilmiş. Sonraları gümüş kaynaklarının kurumasıyla, en büyük saat ustalarından Lange duruma el koyarak Glashütte'de bağımsız saat üretimi yapmaya karar vermiş. Ve böylece sadece bir şirket değil, tam anlamıyla bir endüstri yaratmış. Profesyonel iş arkadaşlarını ve diğer itibarlı saat yapımcılarını da kasabaya davet eden Lange, yine saat üreticisi olan damadı Assman ile 1852 yılında kendi şirketini kurmuş. Ve dünya çapında zamanı kesin olarak doğru gösteren saatleriyle ünlenmiş."

Uluslararası sergilerde pek çok ödül ve altın madalya alan markanın saat yapımında ilk hedefi en kaliteli ve en hassas saat düzeneklerini üretmek. Grentrup, komplike saatlerde mekanizması kadar zamana olan hassasiyetine de çok önem verdiklerini söylüyor. Glashütte Original saatleri klasik çizgisini geleneklerine bağlılıktan alıyor ama Grentrup'a göre asla eski kafalı ve tutucu bir marka değiller:

"Firmanın kuruluşu bu iki kavramın birleşiminden oluşuyor; hassasiyet ve fonksiyona ihtiyaç olan yerde en modern teknolojinin kullanılması. Üretimde, montesinde kalite ve klasik değerleri korumak için sadece ve sadece yetenekli sanatkarlar kullanılıyor." Bu kişiler geçmiş nesillerden gelen bilgilerin aktarımı ile eğitilmiş kişiler. Örneğin büyük yenilikler yansıtan PanoMatic Chrono modeli bu olgular ile üretilmiş bir saat. Bu saat yılın saati ödülünü 2005'te üçüncün kez almış. Bu doğrultuda Glashütte Original saatleri tarihte modern saat yapımında yeni bir sayfa açıyor."

SAAT KİŞİLİĞİ YANSITIR

Koleksiyonlarının yüzde 90'ının erkek saatlerinden oluştuğunu söyleyen firmanın yöneticisi Klaus Grentrup bunun nedenini şöyle açıklıyor; "Mekanik saatler genellikle ağır olduğu için kadınlar tercih etmiyor. Biz de şu an ince ve hafif mekanik saat üzerinde çalışıyoruz. Eminim, bu saatler ile pazarda yeni bir dönem başlatacağız." Erkeklerin taşıyabileceği tek takının saat olduğunu söyleyen Grentrup, saatlerin kişiliği yansıttığı görüşünde. Pırlantalı erkek saatlerinin çok sık görülmeye başladığını ve bunun bir trend olup olmadığı sorumuza ise şöyle cevap veriyor; "Biz moda olan saatler yapmıyoruz. Ama ısmarlama saat yaptığımız için pırlantalı model isteyenler oluyor. Ancak bu talep sadece Arap Ülkeleri, Çin ve Hong Kong'dan geliyor. Gelir düzeyi ne olursa olsun, iyi eğitim görmüş Amerikalı ya da Avrupalılar'da bu gösterişli saatleri göremezsiniz. Bunun biraz eğitimle alakalı olduğunu düşünüyorum."



Klasik saatleri ağırlıklı olsa da, son yıllarda çıkarttıkları spor mekanik saatleri ile genç kesimin de ilgisini çeken marka, ilk el yapımı dalgıç saatinin de üreticisi. Grentrup'a saatlerin fiyatları 5 bin Euro'dan 150 bin Euro'ya kadar çıkıyor. Hatta bu rakam istenilen özelliklere göre daha da artabiliyor. Türkiye'ye yeni giren markanın saat tutkunları tarafından çok iyi tanındığını söyleyen markanın CEO'su, beş yıl öncesine kadar sadece Almanya, Avusturya ve Hong Kong'da çok yaygın olan saatlerin dünya çapında kısaz sürede tanındığını ve mekanik saat meraklılarının el yapımı Glashütte saatlerinden vazgeçemediklerini belirtiyor. Ve markasını şu iddialı sözlerle tanımlamaya çalışıyor, "Saatlerimiz mekanik birer sanat eseri. Bir avuç sonsuzluğu bizden sonraki jenerasyonlara iletmemizi sağlıyor."

Sabah, 11 Mart 2006
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...