Kötü saat yoktur, az reklam vardır



Kahvaltı ederken bir yandan Milliyet'i okumaya başladım, ancak 21. sayfaya gelince şaşırdım. Tam sayfa Cerruti 1881 ilanı günün en güzel sürpriziydi. Aklıma ocak ayında Hürriyet'te okuduğum ve Sadi Özdemir'in yaptığı güzel bir haber geldi. Linkteki haberin okunduğunu varsayarak konuya geçiyorum.

Cerruti 1881 saatlerini ne zaman görsem köşeli İtalyan tasarım geleneği üzerine düşünmeden edemiyorum artık. Bu düşüncelerden sonra oradan "bir saat nasıl tasarlanır?" gibi sorulara geçiyorum. Saat tasarımı konusu bu kısa yazıya sığmayacak kadar uzun. Ancak saatlerdeki her ayrıntının hayat tarzı (meslek, düşünme tarzı, kitap okuma alışkanlığı, kültür ve sanatla ilgilenme, eğitim, arkadaş çevresi, aile kültürü ve ego) ile yakından ilgisi var.

Kuşkusuz Cerruti 1881 aslen giyim sektöründe iddialı olan ancak sonradan saat sektörüne giriş yapan (Cerruti 1881 saat sektörüne 1991 yılında dahil oldu) diğer firmaların ürünleri gibi dikkat çekici ve şık saatler üretiyor. Ancak Cerruti 1881'de -belki de bana öyle geliyor, başkaları öyle düşünmüyor olabilir- benim dikkatimi çeken grafik yapının(köşeli akrep yelkovan, iri sayılar) saatin özünü sakladığı yönünde. Hemen bütün Cerruti 1881 saatlerinde bu tasarım anlayışı var, saati saat yapan unsurlar (saatin mekanizması gibi) geri planda ama grafik sunumun yarattığı etki öne çıkarılmış.

Zaten bugün gördüğüm ilandaki saatin teknik özellikleri de hiç anlatılmamış. Elbette her saatin teknik özelliği anlatılmalı diye bir kural yok (olsa güzel olurdu hani). Sadece kişisel olarak reklamını gördüğüm saatin gerçek bir saat olup olmadığı konusunda ikna olmak istiyorum o kadar. Cerruti 1881 saatlerini satın alanların giyimlerine özen gösteren şık insanlar olduklarını tahmin ediyorum ancak nedense saatlerine sadece bir aksesuar olarak baktıklarını zannediyorum.

Unutmadan, bu tarz reklam çalışmalarını çok beğeniyorum. Saat reklamlarında tıpkı araba reklamlarında olduğu gibi özne saat olmalı, bir saat reklamında ünlü bir insanı görmek beni etkilemiyor hiç, tanıdıklarım arasında etkileyen kimseyi de görmedim.

Acaba saat reklamlarında ünlü insanların olması satışları artırıyor mudur?

Hiç sanmıyorum.

Zaman makinelerine övgü




"Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya"
(Gülten Akın)

Belki biliyorsunuz, bütün saatler öncelikle insanların öyküsünü anlatır. Bu bitmeyen öyküde muhtemelen en az üç bin yıl önce gündüzü bölümlere ayırarak işe başlayan atalarımızdan miras fikirlerin tarih boyunca geliştirilerek günümüzdeki saatlere dönüşmesi gibi heyecan verici olaylar yazılıdır, yeni fikirlerle de yazılmaya devam edilmekte.

Saatlere salt bir makine olarak baktığımızda bile insanın gücünü, insanın dehasını ve nihayet insanın zayıf yönlerini görebiliriz. Bununla birlikte saatler, yani süreölçerler sadece bir makine değiller, saati sıradan bir makineye indirgemek ve öyle değerlendirmek zamanı da yanlış değerlendirmek anlamına gelebilir.

Hep bir şeyler anlatır saatlerimiz. Üzerimizde rahatlıkla taşıyabildiğimiz yüzlerce parçadan oluşan zamangöstergelerinin anlattığı şeylerden birincisi, bir insanın zamanı bütünüyle kontrol edemeyecek olması, ikincisi ve daha çarpıcı olanı ise zamanın gücüne asla boyun eğmeyeceğimizi de cesaretle vurgulamasıdır. Zafer ve yenilginin aynı anda sunulduğu bir nesnedir saat.

Güzelliğin ve teknik gelişmelerin bileşimi olan bu cihaz, kalbimize benzeyen düzeneğiyle hayatımıza eşlik ediyor, bizimle yürüyor, bizimle duruyor. Pahalı ya da ucuz, platin veya çelik, ne türlü malzemeden yapılmış olursa olsun, bir saat, ne zaman ihtiyacımız olursa o zaman baktığımız bir saat, günlük yaşantımızı bir düzene kavuşturan bir saat, aslında o kadrana her bakışımızda kendimizi, ömrümüzde olup biteni görmekte olduğumuzu da hatırlatır.

Bize özel üretilmiş kutsal bir metin gibi zamanın izlerini her okuduğumuzda ruhumuza da iyi gelen, bazen durmadan hep aynı yerden geçiyormuşçasına zamanda kaybolmuşluk hissi veren, bazen acımızı hafifleten, bazen artıran, bazen sevincimizi azaltan, bazen çoğaltan saatlerimiz, sadece saniyeleri, dakikaları değil böylelikle hayatımızın işaretlerini de gösterirler.

Acaba, duygusal bağlar kurduğumuz, mekanizmasına ve işleyişine hayran olduğumuz saatlerimizi nasıl seçiyoruz? Belirli bir zaman içinde ve yoğun emek verilerek hazırlanmış olan, kolumuzda durmayı hak eden saatleri arzuladığımız vakit, kalbimizde ve zihnimizde bizi anlatan bir şeye bakarak karar veriyoruz belki.

Güzel ama nedir bu şey? Hiç kuşkusuz kültürle ilgili bir şey olmalıdır, dünya ile nasıl iletişim kurduğumuzla ilgili bir şey, hayatta durduğumuz yerle, sanata olan ihtiyacımızla, zanaatkârlığa duyduğumuz güvenle, yeryüzünün birikimlerine olan ilgimizle, binlerce yıldır gelişmeye çabalayan hem olağanüstü hem de oldukça dertli olan uygarlığımızın düşündürücü yapısıyla ilgili bir şey.

Kolunuzdaki mekanik sistem sadece saatin kaç olduğunu gösteren bir zaman makinesi değildir, sizin kim olduğunuzu da anlatan simgesel özellikleri olan bir düzenektir. Saatiniz geçmişe duyduğunuz saygıyı, geleceğe olan inancınızı gösteren bir bağlantıdır.

Özellikle çevre dostu olan mekanik saat teknolojisinin yüzlerce yıllık bir tarihi vardır. Saatiniz estetik beğeninizin düzeyini de işaret eder, klasik, modern veya başka çizgilerden hangisine yakın durduğunuz saatinize bakılarak söylenebilir.

Saatimizi kolumuzdan/gövdemizden çıkarıp masaya bıraktığımızda hemen soğuması, belirli bir süre kullanmayınca da durmasının mühendislik tarafını bir kenara bırakırsak, sevdiklerimizle/hayata dair hissettiklerimizle ilgili bir anlamı daha olabilir belki.

Bütün bu sözü edilen fikirlerden azade, birlikte yaşamayı seçtiğimiz saatler iyi/kötü veya ucuz/pahalı fark etmeden bize zamanın akışına tanık olmayı sağlar ki, bu da bir ölümlü için az şey değildir hani.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...