Saat kültürü güçlü bir toplumuz

Bugün (13.01.2009) Referans gazetesinin 2. sayfasında ACY Saat şirketi ile ilgili bir haber var. Hem zaten ne zamandır ACY Saat hakkında yeni bir haber çıkmıyordu, bu sıralar bir haber bekliyordum doğrusu çünkü ACY çok başarılı ve hiperaktif bir şirket. (Gerçi ben ACY'nin temsil ettiği markalardan sadece U-Boat ve Boegli müzikli cep saatlerini beğeniyorum (hoş görünümlü ve neşeli saatler bunlar), ancak bu markalar dışındaki diğer saatleri de beğenen çok elbette.)

Derya Karayağız isimli hanımefendinin yaptığı haberin başlığını hiç beğenmedim, büyük ihtimalle lükse vurgu yapma gereğini duyan yazı işleri yapmıştır diye düşündüm ve ara başlıklardan birini yukarıya aldım. Zaten gazetelerde habis ur gibi yayılan "x kriz dinlemiyor" gibi başlık atma modası var, burada x'e konu neyse onu yazın benzer haberleri göreceksiniz.

Haberin sonlarına doğru Türkiye ile Yunanistan'ı karşılaştıran Fatih Yaman ise şu bilgiyi veriyor: "12 milyonluk Yunanistan'ın saat satışlarını yakalayamıyoruz belki ama aslında saat kültürümüz konusunda geçmişimiz çok güçlü."

Lüksten vazgeçmeyen Acy Saat, yenilikçi ürünlerine güveniyor

Derya Karayağız

Krizden etkilenmesine rağmen lüks segmentten vazgeçmeyen Acy Saat, farklı ve yenilikçi ürünlerine güveniyor. Acy Saat bu yıl gençlere özel iki yeni markanın yanı sıra mekanik ve özel dizaynlı cep saatleri de satacak.

Fenerbahçe'nin 100. yılı için özel yaptırdığı ve 12 bin euro fiyata sahip 100 adet Jacques Lemans marka saati, 3 gün içinde Fenerbahçeli ünlü isimlere satmasıyla tanınan Acy Saat, krizden etkilenmesine rağmen lüks segmentten vazgeçmiyor. 2008'de 16 bin adet saat satışıyla 3.5 milyon euro ciro hedefleyen firma, kriz nedeniyle yılsonu hedefinin yüzde 24 altında kaldı. Ancak krize rağmen lüks segmentten vazgeçmeyeceklerini ve bu yıl 25 bin saat satmayı hedeflediklerini vurgulayan Acy Saat'in sahibi Fatih Yaman, farklı ve yenilikçi ürünlerle gençlere hitap ederek hedeflerini gerçekleştireceklerine inandığını söyledi. Fatih Yaman, bu amaçla Black Dice ve The One adlı 2 yeni markayı daha Türkiye'ye getirdiklerini kaydetti.
2006 yılında başladığı saat satışını lüks segmentte sürdüren Acy Saat'in ürün segmenti içinde 50-70 bin euroluk saatler bulunuyor.

2009 hedefi 25 bin saat

2008 yılı hedefini 16 bin saat satışı ve 3.5 milyon euro ciro olarak belirlediklerini ancak kriz nedeniyle yıl sonunda bu hedefin yüzde 24 altında kaldıklarını anlatan Fatih Yaman, "Bu yıl önce geçen sene kaybettiğimiz yüzde 24'ü geri alacağız. Sonra bunun üstüne yüzde 20 büyüme hedefliyoruz. Bu yıl 25 bin saat satmayı planlıyoruz" dedi. Mevcut ürünleriyle büyüme hedeflerini yakalamanın zor olduğunu belirten Yaman, kriz döneminde yeni ve sıra dışı ürünlerle bu farkı kapatmaya çalışacaklarını ifade etti. Fatih Yaman, bunun için saat fiyatları 115 ile 225 euro arasında değişen ve özellikle gençlere hitap eden Black Dice ve The One markalarını Türkiye'ye getirdiklerini anlattı.

Bu yıl ayrıca mekanik ve özel dizaynlı cep saatlerini getirdiklerini, 2009 projeksiyonunda bu ürünlere çok önem verdiklerini dile getiren Yaman, "Fiyatları bin 500-5 bin 500 TL arasında değişen cep saatlerinin içine bir de mekanik müzik kutusu yerleştirilmiş. İçindeki müzik kutusu sayesinde Mozart ya da Vivaldi dinlebilen cep saatleri, özel bir aparatla masa saatine de dönüşebiliyor. Bu saatlerden yıl içinde 50 ile 350 arasında satmayı hedefliyoruz" diye konuştu.

Saat kültürü güçlü bir toplumuz

Ürünlerinin ağırlıklı olarak büyükşehirlerde olsa da Türkiye'nin 120 noktasında satıldığını kaydeden Yaman, ekonomik kriz yaşansa da Türkler'in yeniliklere açık bir toplum olduğunu vurguladı. Yaman, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu durum bizi rahatlatıyor. 2009 yılı için çok olumlu beklentilerimiz var. Çünkü biz Türkiye'de yaşıyoruz. Türkiye çok genç nüfusa sahip, dinamik bir pazar. 12 milyonluk Yunanistan'ın saat satışlarını yakalayamıyoruz belki ama aslında saat kültürümüz konusunda geçmişimiz çok güçlü. Son birkaç yıldır bu saat kültürünü tekrar kazanmaya başlıyoruz. Bunun potansiyelini düşündüğünüzde oldukça yüksek. Bu potansiyeli gördüğümüz için geleceğe daha güvenle bakıyoruz."

2008 yılının zirvedeki 15 saati

Luxist.com sitesinin seçtiği 2008 yılının en ilginç (elbette yükte hafif pahada ağır olan) bu saatlerin her birinin ayrı bir özelliği var, kimi aslında saat değil sadece geceyle gündüzü gösteriyor, kiminde yüzlerce elmas var, kimi Pekin Olimpiyat Stadyumu'ndan esinlenmiş, kimi seneler önce ABD Başkanı John F. Kennedy için yapılmış bir saatin yeniden üretimi, kimi de ancak Paris'te iseniz gece görebileceğiniz yıldızların konumlarını gösteriyor, her halükarda ilginç saatler.

Görmekte fayda var: Top 15 Watches of 2008

Omega Replica JFK Watch

Van Cleef & Arpels Midnight in Paris Watch

Saatini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim



Milliyet, 24.11.1992, sayfa 7.

Belleğin azmi




Bunca acının ve sıkıntının yaşandığı bir dünyada benim saatlerden söz etmem tuhaf olabilir. Saatlerle ilgilenmek tıpkı şiir gibi, resim gibi, fotoğraf gibi hayata tutunmanın yollarından biri.

Ayrıca saatlerin insanı avutan bir yanı da vardır. "Bu da geçer" diye mırıldanır gibidir saatler, nitekim geçer de, zaman acı veya tatlı bir ilaç gibidir.

Her an hayatla ölüm arasındaki çizgiyi koşan saniyeler, arkasına yelkovanı, akrebi alıp, geçmişin yükünü bırakarak hep ileriye gider.

Böyle zamanlarda Salvador Dali'nin eriyen cep saatlerini çizdiği resim gelir aklıma. Resmin adı da çağrışımlara ve yorumlara açıktır: Belleğin azmi (La persistencia de la memoria)

Bu resim biraz da 'matematik'le ilgili olmalı. Değişmeyen bir dil matematik, dünyanın neresine giderseniz gidin farklı ülkelerden farklı kültürlerden insanların üzerinde mutabık kalacakları çözümler içerir ve üretir. Saat bilimi de böyledir, zamanı ölçmek için giderek hassaslaşan bir teknoloji ürünüdür, günümüzde sezyum püskürtmeli atom saatleri kullanılıyor mesela.

Peki ama resimdeki saatler neden eriyor? Matematik eğilip bükülebir mi? Zamanın göstergeleri değişebilir mi? Sert görünümlü, asık suratlı dakikalar pelteye dönüp yumuşayabilir mi? İşte bence bu noktada resimde olmayan ancak varlığını hissettiğimiz bir etken devreye giriyor: İnsan.

Resmin adının "Belleğin azmi" olması düşündürücü. İnsan belleği aslında saatlerle ve matematikle zıt yapıda. Zaten dinsel, pratik ve ekonomik ihtiyaçları bir tarafa bırakırsak saatlere olan ihtiyacımızın kökeninde belleğimizin eriyebilmesi, zamanı olduğundan farklı algılayabilmesi, bunun da hemen hemen her insanda farklı düzeylerde tezahür etmesi yatıyor.

Kolumuzdaki saatler bizi ortak bir zamanda buluşturuyor belki, ancak kolumuzu çevirip baktığımızda hissettiklerimiz farklı.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...