2009 RAPORU

Bakmayın yukarıda rapor yazdığına öyle ciddi bir rapor değil bu, kişisel bir değerlendirme.

2009 yılı kesinlikle unutulmaz bir sene oldu, sadece küresel mali krizin derin etkisiyle değil yaşanan pek çok gelişmeden dolayı böyle yazıyorum.

Saatlerin göründüğünden daha büyük bir dünyası olduğunu tahmin ediyordum elbette, ancak şimdilerde hiçbir şey bilmediğime kanaat getirdim. Saat konusunda derya deniz bilgi varmış, senelerce senelerce okusanız, öğrenseniz arkasından hep daha yeni daha farklı bilgiler çıkıyor.

Saatler konusundaki Türkçe kaynakların son derece sınırlı olduğunu bir kez daha anlayıp üzüldüğüm bir yıl oldu, saatlerden para kazanan bunca şirket var ancak neden referans kitaplar yayımlanmıyor çok merak ediyorum, galiba insanların bir şeyler öğrenip bilgi sahibi olmasını hiç umursamıyorlar.

Zamanın Görünen Yüzü: SAATLER



Bu yılın en önemli olayı Yapı Kredi Kültür Merkezi'ndeki(Beyoğlu, Galatasaray) Vedat Nedim Tör Müzesi'nde açılan 'Zamanın Görünen Yüzü: SAATLER' sergisiydi bence. 13 Mart-28 Haziran 2009 tarihleri arasında açık olan bu sergi defalarca görülmesi gereken bir ibret vesikasıydı, farklı müze ve özel koleksiyonlarda bulunan kültür ve tarih hazinelerini bir arada görebilme şansını sunduğu için ayrıca değerli bir girişimdi. Sergi bitti ancak geride kalan kitap kalıcı olarak serginin etkisini sürdürecek.

Saat Forumları Nöbete Başladı

Diğer bir olay da Türkiye'de eksikliği hissedilen saat forumlarıydı. Önemli girişimler oldu. Daha bir tane saat forumuna alışmamışken 2 tane forum olduğunu gördük, birlik ve beraberliğin önemine inanırım ancak belki de böyle daha iyi olmuştur. Farklı noktalardan hareketle aynı amaca hizmet eden bu tür oluşumlar saat sevgisini katmerli yayacaktır diye umuyorum.

Bu forumların en büyük katkısı saat tutkusunu paylaşan insanların çeşitli toplantılar düzenleyerek hem birbirlerini tanımaları, sadece internet üzerinde değil günlük hayatta da arkadaş olmaları, hem de saatler üzerine bilgilerini görgülerini artırmaları oldu bence.

Markalar ve Toplum

Saatlere bakışların daha bilinçli olduğu bir yıl oldu aynı zamanda 2009, özellikle mekanik saat meraklıları çoğaldı. Türkiye'de 2 adet Greubel Forsey satıldı mesela. Büyük şirketlerin kitleleri saat konusunda bilinçlendirme adına yine pek bir hareketleri olmadı. İsviçre'nin, Almanya'nın gösterdiği hassasiyeti gösteremediler. Yurtdışında yeni saat müzeleri açıldı, konuyla ilgili (katalog dışında elbette) pek çok kitap yayımlandı. Henüz ülkemizde sivil bir saat müzesi açılamadı. Elimizdeki tek müze, gözbebeğimiz olan Dolmabahçe Sarayı Saat Müzesi. Sergi çalışmaları süren bir başka hazırlık da Topkapı Sarayı'ndaki muhteşem saat koleksiyonu üzerinde. Yani beğenilmeyen devlet yine özel sektörü fersah fersah solladı diyebiliriz. Bursa'da bir sivil müze hazırlığı vardı ancak henüz bir ses çıkmadı.

Fakat gazetelerde dergilerde çok güzel fotoğraflarla Seiko ilanları yayımlandı. Rolex'i de unutmayalım, Rolex adının hakkını veren çok hoş ilanlar yayımladı. Adı geçen markalar Türkçe ilanlar yayımlayarak marka bilinirliğini kitleler üzerinde artırdılar. (Türkiye'de İngilizce yayımlanan veya sadece saatin fotoğrafını duyuran ilanları hiç saymıyorum.)

En beğendiğim şirketlerden biri olan ACY Saat yine yeni saat markalarını getirdi. Fatih Yaman ve ekibi yine hızla ilerledi, gazetelerde dergilerde kendisiyle ilgili haberler çok çıktı, ben de ilgiyle okudum.

Robb Report



Robb Report dergisi yine saatlere çok yer vererek, saatseverlerin beğenisini kazandı. Çok başarılı ve kaliteli bir yayın olan Robb Report dergisini yeni yılda da izlemeye devam edeceğiz.

"Breguet au Louvre"



Bence yurtdışında yaşanan en önemli olaylardan biri de Louvre Müzesi'ndeki Breguet sergisiydi. (Bir okuma notu: "Breguet Timepiece Exhibit At The Louvre In Paris")

Daha ciddi bir değerlendirme okumak isteyenler için bir yazı:

* The watch industry in 2009: a decline of 15 to 20 percent!

SAAT DÜNYASI DERGİSİ



Dün akşam sularında Saat Dünyası dergisini ziyaret ettim. Sezai Ünlü ile görüştüm. Daha önce bu dergi hakkındaki eleştirilerimi okumuş olduğunu bildiğim için bana dargın olduğunu düşünüyordum, sitemli sözler söyleceğini aklımdan geçirdim, fakat hiç öyle olmadı, hüsnü kabul ile karşılandım, çok güzel sohbet ettik. Sezai Bey, saat sektörünün içinde bulunduğu durumu paylaştı ve dergi ile ilgili hiç bilmediğim bilgiler verdi.

Saat Dünyası dergisinden önceki bülten gibi çıkan ancak bir forma kalınlığındaki küçük dergimsi yayını görünce, söylediklerimden utandım, bu bültene göre Saat Dünyası dergisi çok çok büyük bir ilerleme bence. Ayrıca eklemek gerek bayilerde satılmadığı için reklam sorunu yaşıyor anladığım kadarıyla. Dergi neredeyse bir elin parmaklarını geçmeyen ve geleceği gören şirketlerin reklamlarıyla yaşıyor, bu olmamalıydı, oysa bu dergi sektör için önemli, saatçi dükkanlarında Saat Dünyası dergisini görüyorum, buralarda çalışan insanlar için, bu dükkanlara uğrayan benim gibiler için önemli bir yayın, çok daha iyi olmalı, şartları daha düzeltilmeli

Derginin bende olan olmayan sayılarını aldım, gece evde dergileri saat kitaplarının olduğu rafa dizdim, fazlaları buluşmalarda arkadaşlara vereceğim.

Dergileri alıp tek tek incelerken zaman geçmiş, elimde olmayan sayılarda çok güzel yazılar tespit ettim, daha önce hiç görmediğim saatleri gördüm.

Bir ara çok beğendiğim yazıları yazacağım ama, 'Seiko Müzesi'nin tanıtıldığı yazıyı çok beğendiğimi hemen söyleyeyim.

Derginin kısıtlı imkanlarla çıkarıldığı çok belli, elbette daha iyi olabilir. Aslına bakarsanız ellerindeki bu imkanlarla daha kötü bir dergi çıkardı, büyük firmaların daha fazla destek olunması gereken bir yayın olduğuna ikna olması gerek.

Saat kültürü, bilgi ve görgü ile artar, dergiler de bu amacın bir vasıtası. Daha bilgili ve daha görgülü bir insan daha iyisini talep eder.

ZAMAN SULARINDA YÜZEN BALIKLAR



Saatler okyanuslara benzer. Saniyeler köpük gibidir, hep tazedir, hep canlıdır ve yaşadığımız şimdiki zamanı simgeler, hayatımızın akıp giden dakikalarını gösteren yelkovan ise geçip giden günler, aylar gibidir adeta ve köpüğü oluşturan dalgalara benzer, akrep ise derinlerden gelen gücüyle doğanın dengesini sağlayan görünmeyen bir akıntıyla sürüklenir gibidir, ağır duruşuyla kararları o alır, zamanın ve düzenin en eski hakimlerinden birinin aile arması gibidir, köklüdür ve geçmişi diğer ibrelerden çok daha önceye gider.

Saniye ibresini harekete geçiren ölçülü ve hafif rüzgar, ritmik kıpırtısıyla sanki heyecanını yelkovana aktarır, yelkovan aldığı bu kıpır kıpır anları biriktirip sakin bir tavırla akrebe verdiğinde bir anlamda hayatımızın da hep saat yönünde ilerlemesinin küçük bir gösterisi oluşur.

Bu noktadan sonra biteviye devam eden bir süreç başlamış olur, gözlerimize ve kulaklarımıza acı tatlı sözler söyleyen bir ezgi duyulur.

Saatler sevincimizi veya üzüntümüzü gösteremez. Bunu ancak biz yapabiliriz. Her saatin arkasında matematik bir kurgu, soyut bir fikir vardır, ortaya çıkan nesne ise insan uygarlığının somut amaçlarına hizmet eder.

Her saat mimari bir yapı gibi geometrik bir bütündür. Tüm zamanların en büyük fotoğrafçılarından biri -bence birincisi- olan Henri Cartier-Bresson'un fotoğraflarındaki geometriyi gördüğünüz vakit görünüşte 2 boyutlu olan fotoğrafın kapıları da açılır ve her güzel fotoğraftan ayrı bir tat alırsınız. İşte bazı saatler de böyledir, bir ustanın eseridir, bizi bize gösterir, hayatı ve ölümü daha iyi anlamamızı sağlar.

Her saatin içinde elde ettiği enerjiyi israf etmeden durmaksızın çalışmak ve üretmek isteyen bir atölye vardır ve burada hemen her şey biribirine bağlıdır. Her parça önemlidir. Hakiki bir saatte hor görülen yahut gereksiz denebilecek bir şey olmaz, olamaz. Mekanizmaların içinde ucuz kahramanlar yoktur, küçük dağları ben yarattım diyen yöneticiler de yoktur. Boyutu ne olursa olsun her parça omuz omuza birlikte çalışmanın içinde görev alır, her parça sorumludur, her parça önemlidir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...