Geçen hafta çocukları alıp Rahmi M. Koç Müzesi'ne gittik. Yetişkin olduğum için 9 TL ilköğretim ikinci sınıfa giden büyük oğlum için de 4,5 TL ödedim, öğrenci iken gezdiğim müzeleri düşündüm, özellikle İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni ve Ayasofya'yı severdim, oralarda saatlerce oyalanırdım, gerçi bırakmış değilim, ne zaman fırsat bulursam geziyorum yine.
Rahmi M. Koç Müzesi ise son yıllarda kanıma girdi. Oğullarım arabalara, motosikletlere ve uçaklara bayılıyorlar. Müze de çok büyük, bakılacak incelenecek o kadar çok nesne var ki, bu kaçıncı gidişim ancak yine tam olarak gezdim diyemem.
Her defasında saatlere takılıyorum elbette. Müzenin çeşitli yerlerinde tarihsel olarak önemli çok ilginç saatler sergileniyor, özellikle daha ıssız olan Lengerhane'deki saatler hakkında kitap yazılır, özellikle kadranı olmayan, zamanı çan sesiyle haber veren Strasbourg Turret Saati hakkında. Fakat saatçi dükkanındaki saatler bir başka. Daha eğlenceli ve canayakın bir bölüm bu, çünkü halen yaşayan örnekleri var. Çocuklar arabalara, motosikletlere ve uçaklara bayılıyorlar ben de bu küçük dükkandaki saatleri çok seviyorum.
Saatlerle insanların arasındaki görünmeyen bağ bazen son derece somut bir şekilde insanın karşısına çıkıyor. İnsanların beğenilerinin zamanla değiştiğini, bazen çok süslü şeylere düşkün olduklarını, bazen sade olanı tercih ettiklerini görüyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder