Bu tik-tak sesleri nereden geliyor?



Dün Nomos metro kitapçığından yapılan harika bir çeviriyi/yazıyı okumayı bitirdiğimden beri Usta Saati'nden söz etmek istiyorum. Usta Saati internette en sevdiğim saat blogu olma özelliğini ilk açıldığı günden beri koruyor.  "Usta saati" her zaman kaliteli ve üst düzey içerik sunan enfes bir blog. Laf salatasından ve bilineni tekrarlamaktan uzakta duran öyle güzel bir blog ki saatlere ilgi duyan herkesin bu blogu okumasından büyük fayda var bence. 


Ama Nomos deyince aklıma hemen Ömer Aydın geliyor! Daha önce Biçim işlevi izler başlıklı bir yazıda Nomos saatlerinden söz etmiştim. Nomos; sade, çok düzgün ve bütün sadeliğine karşın içi çok zengin, tarihle, bilimle ve sanatla dolu dolu bir saat. Yani Ömer Aydın gibi bir saat! 

Ömer F. Aydın
 
Beni tanıyanlar bilir, Ömer Aydın deyince akan sular durur. Hemen onu övmeye başlarım. Nedenlerim ise çok sağlam: Daha önce kendi halimde, kendi dünyamda takılırken, bu okuduğunuz mekaniksaat blogu vesilesiyle kütüphanemden çıkıp sosyalleştiğim 2008 yılından beri saatlerle ilgilenen çok insan tanıdım. Bir kısmı tamirci, bir kısmı benim gibi meraklı bir kısmı da sektör çalışanı ve tüccardı. Her alanda işini iyi yapan birileri vardır lakin bir de iyilerin en iyisi vardır. Ömer Aydın ise bu sektörde benim tanıdığım en iyi tüccardır. İtiraf edeyim ben onun Sirkeci'deki mağazasına saatlere veya dolmakalemlere bakmak için değil onu görmeye gidiyorum.

Öyle bir tüccar düşünün ki, iyi bir kitap okuru olsun, kültürlü, bilgili olsun, nezaket sahibi olsun, müşterisine saygı duysun, hatta müşterisini, müşteri olarak değil aynı konuya ilgi duyan bir arkadaş gibi görsün! Var mı böyle bildiğiniz tüccar? 

Benim bildiğim, tanımaktan gurur duyduğum biri var:. Ömer Aydın işte bu söylediğim gibi şahane bir tüccardır, hatta bence bildiğimiz anlamda tüccar değil, öyle bir tüccar olsa, yani para kazanmaktan başka bir şeyi dert etmese şimdiye özel uçağıyla dünya üzerine yayılmış Tevfik Aydın mağazalarını teftişe çıkmış olurdu! Ömer Bey'in derdi sadece para kazanmak değil aynı zamanda müşterisinin kalbini de kazanmak istiyor. Bu nedenle onu diğer tüccarlardan ayırır ve överim, kimseye de laf ettirmem.

Mekanik saatlerle, dolmakalemle yeni tanışan bazı arkadaşlarıma veya bana telefon/e-posta yoluyla bu konuları danışanlara fırsat bulursam Ömer Bey'i anlatıyorum da abarttığımı düşünenler oluyor. Böyle bir şey sezdiğim her vakit içimden gülüyorum. Çünkü biliyorum ki Ömer Bey ile karşılaşan biri benim az bile söylediğimi hemen anlayacaktır.

Sahi bu tik-tak sesleri nereden geliyor? Ömer Bey'in kalbinden geliyor olmasın? 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...