Topkapı Sarayı'nın zamanı durduran yeni hazineleri 1

Muhteşem koleksiyondaki en güzel Osmanlı saatlerden biri Süleyman Leziz imzalı pirinç masa saati, 1850.

25 Mayıs 2012, Cuma günü, akşam suları. Hava puslu ve yağmurlu. Saat dünyamızın tarihi günlerinden birini yaşadığımı düşünerek yürüyorum. Topkapı Sarayı Müzesi'nde hazırlıkları senelerdir süren bir açılış var. Yüzyılların en güzel, en nadide saatlerini göreceğim birazdan. Nice ustanın emekleri sonucu görünür olmuş, nice kederli-sevinçli gözlerin bakışlarının ardından günümüze kadar gelebilmiş o güzel saatleri görebileceğim artık.

Saat 18.20. Osman Hamdi Bey Yokuşu'nun başındayım. Havanın tadını çıkararak acele etmeden Topkapı Sarayı'na doğru ilerliyorum. Ben bu yokuşu çok severim. İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin önünden Topkapı Sarayı'na kıvrılan giden hoş bir eğimi var. 

Ne zaman bu yokuşu tırmanışa geçsem aklıma Ayasofya Müzesi'nin üst katına ulaşmak için çıkılan basamaksız merdivenler geliyor. Adım atılan her yerde, gözün görebildiği her alanda tarih ile sanat kendini sürekli hatırlatıyor.

Bugün büyük bir gün. Ama havanın yağmurlu oluşundan dolayı davet ettiğim güzel insanların gelip gelmeyeceklerini merak ediyorum. Aniki defterimi çıkarıp bir iki cümle karalıyorum. Minik bir iki yağmur damlası mürekkebe karışıyor. 

Zaman tamircileri


Saraydan çıkan son turistler de usul usul yanımdan geçip gidiyorlar. Aslında gündüz saat 15.00 gibi resmi bir açılış vardı. Fakat sadece devlet erkanının katıldığı (TBMM Başkanı Cemil Çiçek gibi) bir açılıştı bu. Daha sonra basına dağıtılan görüntülerin bir tanesi var ki paylaşmadan geçmem mümkün değil.




Bu fotoğrafta kurdeleyi kesen kişilerin hepsi önemli. Fakat iki kişi var ki onlar olmasaydı günün bu diğer önemli kişileri orada olamazdı. Fotoğrafta ömürlerini saat tamirine vakfeden, Topkapı Sarayı'nın muhteşem saatlerini senelerce maddi bir karşılık beklemeden tamir eden iki usta görüyoruz. 

İşte onlar, kurdeleyi kesmeye ilk önce hak kazananlar, tatil günlerini dahi sarayda saatleri tamir ederek geçiren büyük usta Recep Gürgen (en sağda) ve hemen yanında şair, yazar ve Dolmabahçe Sarayı saat tamircisi Şule Gürbüz. 

Saat 18.30. Bu açılış töreninden saatler sonra, ben de kapıdayım. Akşam saat 19.00'da yapılacak daha geniş katılımlı ikinci açılış bir başka olmalı diyerek sarayın kapısına, ikinci avlunun girişine doğru ilerliyorum. Kapılar açılıyor, Adalet Kulesi'ne bakarak, yüce ağaçların arasından Divit Odası'na gidiyorum. 

Tektaş ile tarihin mekanizmaları

Tektaş Saatçilik'ten İbrahim Taçkin karşılıyor beni. Saygı duyduğum Tektaş Saatçilik, günün bir başka kahramanı. Çünkü sarayın saat bölümü Tektaş Saatçilik sponsorluğunda hayat bulmuş durumda. İbrahim Taçkin ile sohbete başlıyorum hemen. İbrahim Taçkin meraklı, kültürlü, saatleri canı gönülden seven bir satış sorumlusu. (Tuhaf gelecek belki ama böylesi kişilere saatçiler arasında fazla rastlanmıyor. Saatçilerin çoğu saatlerden, saatlerin ruhundan konuşmuyor artık, konuştukları zaman da maddi konular manevi konuları ezip geçiyor her zaman.) 

Bu arada İbrahim Bey beni Konyalı Saat'ten Haluk Güngör ile tanıştırdı. Haluk Güngör'ün kartındaki Zenith markasını görünce günün anlam ve öneminden başka konuşacak bir konu daha çıkmış oldu. Zenith denince efsane El Primero mekanizmasından söz etmek elzemdir, bir de öyle yaptık. 

Sonra Haluk Güngör bir dostunu görüp ayrıldı, ardından İbrahim Taçkin diğer konuklarla ilgilenmek üzere gidince kendimi yalnız hissettim biraz. Çevreye bakınırken birinin seslendiğini duydum. Gülümseyerek gelen kişi ne müze görevlilerinin ne de Tektaş Saatçilik'in konuğu değildi. Benim konuğumdu. 


(Devam edecek)

Ali Aydınoğlu geçti bu dünyadan

Ali Aydınoğlu ustamız yine bir başka saatin kırık kalbini tamir ederken, 20 Ocak 2010.


Yahya Kemal Beyatlı, çok önceden söylemiş:

"Ölüm âsude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter."


Priştine'de 1929 yılında dünyaya gelen Ali Aydınoğlu ustayı geçtiğimiz hafta başı, pazartesi günü akşamı kaybettik. Torunları ve benim gibi Ali Aydınoğlu'nu sevip sayanlar çok yalnız artık.

Ali Aydınoğlu, üst düzey bir saat tamircisi olmanın ötesinde, dervişane yaşam tarzıyla da örnek bir insandı. Hiç büyüklük taslamazdı. İşini çok severdi. Ben de onu çalışırken izlemeyi severdim. Çalışırken bir anda yüzü değişir, çok uzaklara bakıyormuş gibi olurdu.

Hiç acele etmez, hep şükrederdi. Öfkelendiğini de görmedim hiç. Oysa dükkana insanı çileden çıkaracak kimseler de uğrardı bazen. Fakat Ali Aydınoğlu, sakin ve dik dururdu hep. Onu tanıdığım için, ondan insanlık dersleri aldığım için kendimi şanslı sayıyorum.

Şimdi Ali Aydınoğlu'nun ilk kez 1963 yılında kapısını açtığı dükkanı saat ustası iki torununa emanet.

Mehmet Ali Birand ile 5 dakika


http://www.burclar.net/images/haberler/Magazin/Mehmet_Mehmet_Ali_Birand__Kanal_D_1.jpg


Akşamları Kanal D ana haberi izliyorum bazen. (Elbette eve zamanında gidebildiysem bu mümkün olabiliyor.) Haberleri izlediğim zamanlarda ise gözlerim ister istemez Mehmet Ali Birand'ın saatine takılıyor. 'Acaba kaç saati var?' diye bir soru aklımda dönüp duruyordu.

Saat sayısı ile saat sevgisinin doğrudan bir ilgisi olmadığına inananlardanım. Fakat yine de 'merak' denen şey insanın içine bir kere düşmeyegörsün, öğrenmeden rahat etmek zor. Merak akıl, fikir dinlemeyen bir mevhum.

Bugün çalıştığım kuruma gelince ayaküstü bir soru sorma fırsatı buldum. Aslında saatlerinin sayısını sormak değil de saatler üzerine sohbet etmek isterdim. 

Fakat Mehmet Ali Birand saatlerden çok futbol ile ilgiliydi. Arkadaşlarla futboldan konuştu bir süre. İlgimi çeken bir konu olmadığından sesimi çıkarıp konuya karışmadım. Kolunda ise o rüküş saatlerden biri yoktu, gayet şık, sade bir saat vardı.

Gitmek üzereyken en azından merakımı gidermek adına kaç saati olduğunu sordum. 

"25 tane saatim var" deyip uzaklaştı. 

O gittikten sonra Ekşi Sözlük'te Mehmet Ali Birand'ın saatleri hakkında neler yazmışlar diye baktım. Merak edenler için tık: Mehmet Ali Birand'ın saati

Not: Yukarıdaki ekran görüntüsünde, Mehmet Ali Birand'ın kolunda bulunan ibretlik saatin markası da, 2004 İtalya doğumlu GAGÀ
http://globalwatchstore.com/wp-content/uploads/2011/09/5020-2.jpg


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...