Yüzüklerin Efendisi, Gollum, Tissot. Tevfik Aydın

"KIYMETLİ SAATLERİNİZİN TAMİRİ ORİJİNAL PARÇALARI İLE İTİNALI OLARAK YAPILIR"


6 Haziran Çarşamba günü Tevfik Aydın'ın Sirkeci'deki mağazasına gittim. Şanslıymışım ki Ömer Aydın da mağazadaydı. 

Elbette mekanik saatlerden söz ettik. Ömer Aydın'ın kızı ve ailenin yeni kuşak temsilcisi Canan Hanım da mağazadaydı. Böyle kuşaktan kuşağa geçen bir yapının içinde misafir olmak çok güzel. 

Aklıma Ekşi Sözlük'teki Tevfik Aydın maddesinin altındaki en güzel tanımlardan biri geldi: 
"Anneannemin annemi, annemin beni götürdüğü saatçi." 
Sevgili Tissot'um da bakıma ihtiyacı vardı. Güngörmüş saatler arada sırada bakımdan geçmelidir. Aslında Tissot'mu aylardır bakıma vermeyi düşünüyordum. Fakat aramızda nasıl bir bağ oluştuysa artık bir türlü Tissot'mdan ayrılamıyordum. 

Saati verirken, kendimi efsanevi kitap 'Yüzüklerin Efendisi'ndeki, esiri olduğu güç yüzüğünü kaptıran Gollum gibi hissettim. Elim titreyerek Ömer Bey'e uzattım saatimi (kıymetlimisss). 

Ömer Aydın da benim bu durumumu hemen anladı ve saati birkaç gün sonra alabileceğimi belirtti. Ardından yukarıda görülen fişi doldurdu. 

Daha önce de çeşitli saatçilere tamir ve bakım için saatlerimi vermiştim. Fakat böyle bir fiş vermemişlerdi bana.

Şimdi bileğimde bir Zenith var. Ama karanlık diyar Mordor'da yaşıyor gibiyim, hiç keyifli değilim.

Topkapı Sarayı'nın zamanı durduran yeni hazineleri 2

1800, Breguet et fils imzalı cep saati.


Gölgelerle dolu sarayın üzerine yağmur yağarken müzik başladı.

Yağmura rağmen iki martı avluda dönüp durdular.

Yıllardır, gönüllü olarak, bir karşılık beklemeden Topkapı Sarayı'nın saatlerini tamir eden Şule Gürbüz ve Recep Gürgen'i aradı gözlerim.


Sonra İlber Ortaylı bir konuşma yaptı.

Ardında 'Buyurun sergiye' diyerek kapıları açtı.

Divit Odası'nın hemen girişinde Osmanlı saatleri karşılıyor insanı.

Bir adım atmak bile zor. Yürüdükçe yeni ayrıntılar keşfediyor insan.

Osmanlı ustaların incelikli yorumları karşısında coşkuya kapılmamak elde değil.

Hem bir sevinç halinde geziyorum, hem de bir anda parlayıp sönen saatçiliğimiz için üzülüyorum.

Fakat çok da üzülmemeli, dünya dönüp duruyor.

Şule Gürbüz ile Özge Dinç'i tanıştırıyorum. Şule Hanım yorgun görünüyor. Hele son bir ay Recep Gürgen usta ile birlikte dervişler gibi çile çekerek  adeta tamir ettikleri saatlere benzediler. Yılmadan usanmadan çalıştılar.

Serginin Divit Odası'nda açılması da çok manidar.

Yazı ve Zaman, birlikte.

Sergiyi uzaktan gezmek için EkavArtTv'ye bakınız.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...