Meyer Ailesi

Johann Meyer (1843 Atina -1920 İstanbul)

Memleketimizde üç kuşak saatçilik yapan, Meyer ailesi daha sonra bizden biri olmuş ve bir ömür burada yaşamışlar.



Tanıyan, tanımayan herkesin saygı duyduğu Johann Meyer, Emile Meyer ve Wolfgang Meyer, burada yaşamış ve burada toprağa verilmişler.

Vimeo üzerinde 5 bölüm ama toplamda 20 dakika bile sürmeyen kısacık bir belgesel var.

Beşinci ve sonuncu bölümde ise bir sürpriz var: Ailenin 6. kuşağı ve son temsilcisini görünce önce gülümsedim sonra gözlerim doldu.

Düşünmeden edemedim, bir insanın vatanı neresidir?


1. Bölüm: Fesli Alman

2. Bölüm: Saraydan Kaçış

3. Bölüm: Alman - Türk Vatanı

4. Bölüm: İstanbul Beyefendisi

5. Bölüm: Johann Meyer'in Günümüzdeki Mirası
 

"bu kahverengi akşam saatlerinde"


 "Çünkü bu kahverengi akşam saatlerinde
  Her şeyi en soğuk ölçülere vuruyoruz
  Bir uzak han kavramına. Hanların
  Rahmindeki bir yolcuya, bir semendere
  Ve soğuk bir çağdan geçiyoruz. Çağlardan
  Başımızda siyah bir hale."
Edip Cansever, Tragedyalar III

Sadece saniyeleri gösteren saat

Özdemir Asaf (1923-1981)
 
Aziz şairimiz Özdemir Asaf'ın 1971 yılında İstanbul'da Bebek semtinde açtığı bar ve restoranın adı "şimdi" imiş.

Mekânın ismine yakışır bir de saati varmış. Sadece şimdiyi gösteren bir saat duvarda insanları seyrediyor, bu saati görenler evvela şaşırıyor, sonra gülümsüyormuş.

Özdemir Asaf, restoranın duvarındaki saatin akrep ve yelkovanını çıkarttığından geriye sadece saniye ibresi kalmış.

Bir şairden söz ediyoruz, şairin zamanından, geçmişin, geleceğin şimdiye bağlandığı bir ömürden. Şairler dünyaya, zamana ve insana nasıl bakıyor, gönüllerinde büyüyen kelimelerle mi, dağı taşı yakan gözleriyle mi?

Bence saatlere ve edebiyata düşkün olan herkesin bilmesi gereken bir Özdemir Asaf şiiri var, okuyalım, bir deftere yazalım, düşünelim:


KELİMELER... 
Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde
Denizlere açıldı içimizden biri
Niçin gittiğini söylemeden.
Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri.
Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden.
Bulacak sanıyordu yenilikleri.
Her an bir yeni su vardı,
Her yeni suda bir yeni an.
Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından
Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı.
Bitmiyordu köpüklerle renkler 
Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan.
Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
Dışında ne varsa yeni, ne varsa gerçek.
Yeni manzaralarla gelen yeni duygular
Hani, eski kelimelerle olmasa
İnsanın ömrünce devam edecek.
Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
Anladı,ölmekle yaşamanın birleştiği noktada
Yeni rüzgarlarla esen yeni korkulara
Yeniliklerini bağışlamayan kelimelerin
Nasıl düşman sığınaklar halinde direndiğini.
Anladı, bütün olmuşlarla olanların
Ve bütün olacakların
O kelimelerin içinde
Kendisine varmadan eskidiğini.
 
Tissot seven automatic © bizans

 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...