Ahaz'ın Öyküsü
Endülüs'te, Kastilya ve Leon Kralı x. Alfonso (Akıllı Alfonso) bir dizi astronomi kitabının çevrilmesini emrettiğinde, kitaplar arasında, değişik saat yapımı yöntemlerini içeren bir cilt de bulunuyordu. Burada tarif edilen bir cıvalı saat düzeneği, bir usturlabı hareket ettiriyor ve değişik çanlardan oluşan bir sistemi harekete geçirebiliyordu. Bu düzeneğin tarifinde, sabit ve sürekli bir güç sorununu çözmek için çok ilginç bir yöntemle karşılaşırız. Düzenek, tekerlek şeklinde dizilmiş ve birbirine çok küçük deliklerle bağlı on iki bölmeden oluşuyordu. Bölmelerin yarısı cıvayla doldurulup, tekerlek bir mil üzerine oturtuluyor ve bir iple ucuna asılan ağırlık sayesinde döndürülüyordu. Tekerleğin hareketi, ağır ağır bir bölmeden diğerine geçen cıvanın iğmesiyle yavaşlıyordu. 13. yüzyıl sonlarında Fransa'da hazırlanmış bir Kitabı Mukaddes'te yer alan ve Yahuda Kralı Ahaz'ın Eski Ahit'teki öyküsünü betimleyen minyatürden de açıkça anlaşıldığı gibi, bu tür taslaklar Batı'ya da aktarılmıştı. Öyküde, Tanrı , kuşkucu Ahaz'a zamanı geriye döndürecek güce sahip olduğunu gösterir.
P DERGİSİ KIŞ/2003/SAYI28 ZAMAN VE SANAT S.16
Saatleri toparlama enstitüsü
'Saatçılar Yuvası' 50 yıldır memleketin saatçilerine malzeme sağlıyor. Babasının izinden giden Yüksel Özcan zembereklerin ruhunu anlatıyor
PINAR ÖĞÜNÇ
'Saatçılar Yuvası' 50 senedir Sirkeci'de, 35 senedir de bu handayız. Babamın vefat ettiği 1989'dan beri onun yadigârını tek başıma yaşatmaya çalışıyorum. Babam Kemal Özcan'ı bilmeyen saatçi yoktur. Asıl işimiz tamirat değil, saat aksamı satıyoruz. Bazı parçaların imalatını da yapıyoruz: Saat mikaları, kurmalı masa saati zemberekleri, cep saatlerinin kurma anahtarları... Genelde pek hanım işi değildir, zaten handa da tekimdir. Herkes bilir, 'abla' diyerek hürmet eder. Ben gençkızlığımdan beri babamın yanına gelir giderdim, severdim bu işi, mecbur kalmış değilim. Üç kız kardeşiz biz, biri vefat etti, içlerinden ben çıktım saatçi. Çok isteyenim oldu, istemedim, hiç evlenmedim. Pişman da değilim.
En basit saatte yüzlerce parça vardır, bu çekmecelerin içinde hepsinin tek tek yerini bilirim, şaşırırlar: Avare çarkı, karanfil, cırcır makara, raket... Arada saat mikalarını keserim tornada. Bir de tabii artık pil değiştirme işimiz var. Zaten hep pilli saate döndü, onların da tamiri olmaz. Hele Çin malı saatler, pilden daha ucuz neredeyse. Bir de artık herkes cep telefonunun saatine bakıyor, kolunda saati olan azaldı. Hâlâ kurmalı saat kullanan geldiğinde çok mutlu olurum. Genelde yaşlı kişilerdir, ama meraklı gençler de var tek tük.
Saatlerin en çok balansı kırılır, ben de balans kısmını severim zaten, kalbidir çünkü. Şimdiki saatlerde entegresinde ya da bobininde sorun olur. Başka? Kadran boyalarını yaparım, rakamları yazarım, akrebi, yelkovanı boyarım; ince bir iştir. Saatler hassastır, içini o kadar bilsem de bozulduysa bir derdi var gibi gelir bana.
Rahmetli babamın saatlere özel ilgisi vardı, hatta bir saat fabrikası kurmak istedi, olmadı. Çok muteber bir işti onun zamanında. Saatçilere çok emeği vardır; yazdığı 'Kurma Direk Benzerleri Kitabı' hâlâ temel bilgi kitabıdır. Saatçilik Dergisi çıkarıyordu, onları ciltlettim şimdi. Öldüğünde 'Ulu çınar devrildi' dediler, birçok saatçi babam için yazılar yazdı. Saat tamirine merakı yoktu, saatleri severdi. Bir yandan da güzel şiir yazardı. Güneşi batarken görür, hemencecik Eski Türkçe karalamaya başlardı. Ben de arada bir yazarım işte. Okumayı severim. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü severek okumuşumdur meslek itibarıyla da.
Radikal Cumartesi, 19.08.2006, sayfa 2.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)