Vacheron Constantin macerası



10 Kasım 2008 günü Nişantaşı yönünden Altın Sokak'a girdim. Daha önceki bir yazıda Altın Sokak'tan söz etmiştim. Kutsal bir bölgeyi ziyaret eder gibi sokağın hemen başındaki Vacheron Constantin saatlerinin görüldüğü butiğe yöneldim. Amacım ellerinde bir katalog olup olmadığını sormaktı. Kibarca içeriye alınmadım, ama satış görevlisi kapıda bekleyen beni çok sevindirdi ve küçük bir Vacheron Constantin kataloğu getirdi. Bu arada karşılaştığım tavra hiç bozulmadım, satış görevlisine hak verdim, çünkü zaten bir Vacheron Constantin (söylenişi bile heybetli) alacak görüntüm yoktu, pejmürde bir haldeydim. Satıcılar böyle şeyleri bilir, duruşunuzdan kıyafetlerinizden, konuşmanızdan ve daha nice küçük ayrıntılardan sizin kim olduğunuzu anlarlar.

Kitapçığa gelince, küçük bir şey, ancak çok önemli bir özelliği var, daha sonra aldığım kataloglar da ispatladı ki, üst sınıf saatlerin tanıtım katalogları arasında Türkçe yayımlanmış tek katalog bu. Kitapçığın sonlarında "Printed in Switzerland" yazıyor. Hemen anlaşılacağı üzere katalog Türkiye'de basılmamış. Bu Türk alıcılara gösterilen güzel bir incelik.

Vitrin de küçük bir müze gibi, saat üretiminde kullanılan nesneler sergileniyor.



Vacheron Constantin saatlerini de yakından (vitrine burnumu dayadım) gördüm, sırtım yere gelmez artık :)

Şaka bir yana, Vacheron Constantin saatlerinin saatçilik tarihi içinde özel bir yeri var. Bunun nedenlerinden biri de (kalite, işçilik, yenilikçilik gibi unsurları bir yana bırakırsak) bu saatlerin heyecan verici olmasında yatıyor. Vacheron Constantin saatlerine baktığınızda zaman bir yerde önemli değil, kolunuzda bir sanat eseri var çünkü. İnsanın kolunda bir Gicometti heykelini taşır gibi hissetmeli. Sanat ile zanaati bir arada sunabilen ender insan yapımı ürünlerden biri olan bu saatlere hayranım.

Şöyle bir modeli var mesela, görüp de etkilenmemek elde değil:



Altın Sokak burada bitmiyor. Bir de üstüne Mim Kemal Öke Caddesi maceramı anlatacağım. Bir sonraki yazıya artık.

25 bin YTL’lik saat için 50 Türk sırada

İsviçreli ünlü saat üreticisi Raymond Weil, bundan sonda tamamen lüks marka olmaya karar verince en büyük destek Türkiye’den geldi.

Raymond Weil, 500 adet ürettiği 19 bin 200 franklık (25 bin 550 YTL) Nabucco Cuore Caldo modeli erkek saatleri ile bu değişikliği ilan ederken bu saatlerin 50 tanesi Türkiye’ye ayrıldı. Raymond Weil’in 100 ülkede 4 bin satış noktası bulunması, ülke başına ortalama 5 adet düşmesi anlamına gelmesi bu rakamı oldukça ilginç kılıyor. Raymond Weil saatlerin Türkiye Distribütörü Günsal Saat’in Yönetim Kurulu Başkanı Güneş Hüner, "Lüks saate talep konusunda Dubai ile yarışamayız, bu alanın birincisi o ama Türkiye’de ilk 10’da yer alıyor" dedi.

En ucuzu 3 bin dolar

Bugüne kadar fiyatından daha çok Don Giovanni, Othello, Parsifal gibi ünlü operaların isimlerini verdiği koleksiyorıyla tanınan Raymond Weil, 32 yıllık faaliyetlerini bu yıldan itibaren lüks kategorisinde sürdürmeye karar verdi. Markanın bu konuda en iddialı modeli Nabucco Cuore Caldo olurken, bir de 3 bin 390 franklık (4 bin 500 YTL civarında) Freelancer Chronograph modeli üretti. Hüner her iki modelin de özellikleri ile oldukça iddialı olduğunu belirtirken, bundan sonra lüks kategorisinde yarışacak olan Raymond Weil’in en ucuz saatinin 3 bin 500 frank olacağını söyledi. Az adetle daha yüksek ciro elde etmeyi amaçlayan Raymond Weil’in, Türkiye’de özellikle koleksiyonerlere sesleneceğini belirten Hüner, "Ayrıca saat artık bir prestij göstergesi olarak kabul ediliyor Türkiye’de" dedi. "Saat istemeden verilen bir kartvizittir" benzetmesi yapan Hüner, Türkiye için 50 bin adet saat ayrılırken, bunun bir yıl içinde satılmasını öngördüklerini kaydetti. Lacoste saatlerinin de dünyada en fazla satış yapan distribütörü olan Hüner, "Raymond Weil gibi lüks markalara saate özel bir düşkünlüğü olanlar, koleksiyonerler ilgi gösteriyor" dedi.

Raymond Weil ile buluşma ’yanlışlıkla’ oldu

RAYMOND Weil ile Günsal Saat’in birlikteliği 32 yıl öncesine, her iki şirketin de yeni kurulduğu yıllara dayanıyor. 1960 yılından bu yana saat sektöründe faaliyet gösteren Güneş Hüner, bundan 30 yıl kadar önce başka bir markanın temsilciğini istemek üzere İsviçre’ye gidiyor. Ancak yanlışlıkla başka bir saatçinin kapısını çalıyor. Güneş Hüner, Raymond Weil ile kısa bir sohbetin ardından, bu işte bir yanlışlık olduğunu fark ediyor. Bay Weil, ise "Biz de saatçiyiz ama sadece İsviçre’de faaliyet gösteriyoruz. Bizim saatlerimizi de Türkiye’de satabilir misiniz" diye farklı bir teklif sunuyor. Güneş Hüner bunu kabul edince, bugün 100 ülkede faaliyet gösteren Raymond Weil’in dünyadaki ilk distribütörü oluyor.

Hürriyet, 20.10.2008, Sayfa 13.

Çok pahalı saatler ne işe yarar?

Kaya Çilingiroğlu kızgın bir tonda da olsa çok pahalı saatlerin ne işe yaradığını anlatıyor:

Saatimi satıp borcumu ödedim

"Bizim ailede elektrik faturası gününde yatar, maliye kağıtları atılmaz, vergiler gününde ödenir falan... Ben böyle büyüdüm. Borç aldın mı, borcunu verirsin. Çok sıkıştım, saatimi sattım, borcumu yine ödedim. Kimsenin haberi yok. Millet Hülya Avşar’ın kocası diyor! Minnet etmem. Çıkarırım üç tane saatimi satarım, arabamı satarım, tarlamı satarım, yine borcumu öderim.

Benim Hülya ile böyle bir ilişkim olsaydı, saatimi satar mıydım? Ya da derdim para olsaydı bir günde mi boşanırdım? Saatimi sattığım adam da Kapalıçarşı’da... İsmi Zafer, gidip sorun. Bu kadar da açık söylüyorum. Yeri geldi 100 bin dolarlık arabamı, 80 bin dolara sattım. 20 bin dolar zarar ettim ama kimseye Kaya Çilingiroğlu borcunu ödemez, bizi mağdur etti dedirtmedim."


Hürriyet Kelebek, 06.10.2005, Sayfa 3.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...