Gezinen Bir Gölgedir Hayat

Gezinen bir gölgedir hayat, gariban bir aktör
sahnede bir ileri, bir geri saatini doldurur
ve sonra duyulmaz olur sesi, bir masaldır
gürültücü bir salağın anlattığı
ki yoktur hiç bir anlamı.


William Shakespeare

150 YAŞINDA VE 4 TON AĞIRLIĞINDA BİR GÜZEL



31 Mayıs 1859 günü dünyaya merhaba diyen Londra'nın ve Büyük Britanya'nın önemli sembollerinden biri olan Big Ben saat kulesi 150 yaşına bastı ve yeniden gündeme geldi. Bu ihtiyar dev hakkında geçtiğimiz günlerde epey haber çıktı. Bu haberlerden biri şöyle:

Big Ben'in bakımından sorumlu olan Mike McCann, Viktorya dönemi mühendisliğinin ürünü olan saatin iyi durumda olduğunu belirterek, "150 yıldır Big Ben'i haftada üç kez kuruyoruz" demiş.

Birçok kişinin Big Ben'in elektronik olduğunu sandığını söyleyen McCann, saatin bütün aksamının mekanik olduğunu, ağırlıklarla çalıştığını ve belirli aralıklarla kurulması gerektiğini belirtmiş.

McCann, "Big Ben'in asıl bakım işi haftada üç kez kurmak, yağlamak ve onu zamanı doğru gösterir halde tutmak" dedi.

Saati yapmaya başlayan kişi Edward John Dent ama bitirmek Frederick Rippon Dent'e nasip olmuş.

Big Ben hakkında:

1. Big Ben, Wikipedia
2. THE STORY OF BIG BEN

Dent saatçilik hakkında: History of Dent

(Fotoğraf: Daily Mail)

BABAMIN SAATİ



Tübitak'ın çıkarttığı güzel kitaplardan birinin adı "Boylam" (The Illustrated Longitude).

Hiç de saatlerle ilgili bir kitap gibi durmuyor oysa dahi bir saatçi olan John Harrison'ı ve denizde zamanı öğrenmek için icat edilen kronometrenin tarihçesini anlatıyor bu kitap, baskısı da mükemmel. Kitabın yazarları Dava Sobel ve William J. H. Andrewes. Çeviren Miyase Göktepeli. Temiz bir çeviriye sahip bu kitap kitabevlerinde hak ettiği yerde durmuyor. Bir de görevlilere "Saatlerle ilgili kitap var mı?" diye sorduğumda bu kitaptan hiç söz eden olmuyor. Kitap çok kaliteli bir baskıya sahip, şömizli lüks bir cilt için 12,50 lira verdim ki çok ucuz.

Neyse "Boylam"ı okumaya daha yeni başladım, henüz 35. sayfadayım. Bitirdiğim zaman bu dahi saatçi hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. Fakat bir bölümde John Ciardi'nin bir şiirini gördüm ve çok hoşuma gittiği için buraya almak istiyorum, önce şiirin giriş kısmının özgün hali, sonra çevirisi (şiirin tamamı ise şurada):

My Father’s Watch

By John Ciardi

One night I dreamed I was locked in my Father’s watch
With Ptolemy and twenty-one ruby stars
Mounted on spheres and the Primum Mobile
Coiled and gleaming to the end of space
And the notched spheres eating each other’s rinds
To the last tooth of time, and the case closed.


***

Babamın saati

Bir gece rüyamda, babamın saatinin içindeydim
Ptolemaios ve yirmi bir yakut yıldızla beraber
Kürelerin ve gökkürelerin üzerine dizelenmiş
Uzayın sonsuzluğuna sarmalanmış ve ışıl ışıl
Ve kürelerin dişlileri zamanın son çarkına kadar
Birbirinin kabuğunu kemirirken,
saatin kapağı kapandı.

John Ciardi

(Çeviriyi kendi zevkime göre bozdum biraz, doğrusu için kitaba bakınız)

Kitaba tekrar dönersek, içindekiler sayfasına bakmak bir fikir verebilir:



Kitabın özgün kapağı ise şöyle:

ENKİ BİLAL'İN SAATİ: HYPERION






Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde sadece "Zamanın Görünen Yüzü: Saatler" sergisi yok. Bir de çizer Enki Bilal'in harika bir sergisi var. Enki Bilal bir çizgi ustası, kendine has bir üslubu var. Yani adı olmasa da bir çalışmasını görünce Enki Bilal'in olduğu hemen anlaşılıyor.

Sergi olağanüstü güzellikte ama daha da güzeli bence görünce şaşırdığım sanatçının tasarladığı bir saat olan Hyperion oldu. Saat Ekim 1998'de sadece 1000 adet üretilmiş. Hyperion 25 taşlı ve İsviçre otomatik bir mekanizmaya sahip, büyük ihtimmale ETA'dır diye tahmin ediyorum.

Meraklısına Hyperion hakkında pek İngilizce kaynak yok. Anca Fransızca olarak arayınca bir şeyler geliyor:

* [montre hypérion]

** Hypérion, la (très chère) montre signée Bilal

*** LA MONTRE HYPERION D’ENKI BILAL

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...