Yaşlı saatler, genç insanlar
Bir çocuğun kolunda mekanik bir saat görmek garip duygular uyandırıyor bende. Bir yandan çok mutlu oluyorum, ne güzel diyorum bu çocuk bir geleneğin muhafızı, devam eden bir şeylerin, insanlığın kalbinde ateş gibi yanan merak duygusunun bir taşıyıcısı diyorum. Bir yandan da zamanın akışını bu kadar net bir biçimde saate bakmadan anlayıvermekle tedirgin de oluyorum. Saatler ölümlü oluşumuzun da göstergeleridir, bunu bir kez daha anlıyorum.
Sayıları çok az da olsa eski mekanik saatlere meraklı genç insanlar var mesela. Kolunda 50 yahut 70 yıllık bir saat taşıyan bu gencecik insanları gördüğüm vakit onlarla konuşmak istiyorum, neden böyle bir saati taktıklarını sormak istiyorum, bu saatin onlar için ne ifade ettiğini anlamak istiyorum. Sormuyorum bazen, çekiniyorum, belki terslenirim diye sadece merakla saatlerine bakmakla yetiniyorum.
Ama bazen merak duygusu öylesine baskın çıkıyor ki, kabuğu kırıp soruyorum, "Kolunuzdaki saat çok güzel, mekanik saatlere meraklı mısınız acaba?" diyorum.
Tahmin ettiğim gibi bazıları için kollarındaki saat dedeleri, babaları veya anneleri ile manevi yakınlaşmanın, onları hissetmenin, hatırlamanın bir yolu.
Suskun saatleri takan da var koluna. Çalışmayan bir saati neden taşır ki insan kolunda? "Tamir ettirmelisiniz bu güzel saati" diyecek oluyorum birine, "O zaman aynı saat olmaz" diye bir yanıt alıyorum.
Bilmeden sadece hoşuna gittiği için estetik kaygılarla eski saatleri sevip takan da var koluna.
Konuştuğum insanların çoğunluğu ile sokakta karşılaşmadım, onlarla ya bir fotoğraf sergisinde ya da sahafları dolaşırken tanıştım. Belki de rahat konuşabilmemin nedeni eski kitaplardır.
Eski kitaplar da mekanik saatler gibi çağın geçmişten habersiz unutkan verilerine ve günümüzün uçucu sayısal belleğine inat yaşıyorlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder