Yukarıdaki fotoğraf yaklaşık 1932-1933 yılları arasında ünlü fotoğrafçı Brassaï tarafından çekilmiş. Fotoğrafta müthiş bir atmosfer var. Hele dışarıdan bakan çocuğun yüzündeki ifade, bilinmezliğe, mekanik saatlerin uzuvlarına bakan gözler ve saat tamircisinin her işini kendi yapan, kendi kendine yeten insanlardaki o mağrur ifadesi arasında büyük bir gerilim olduğunu seziyorum. Bu gerilim bilinen ile bilinmeyen arasındaki uçurum, çocuk için başka bir dünyaya açılan pencere gibi, ama saat tamircisi daha küçük bir dünyaya bakıyor, küçüldükçe büyüyen ve insan zekasının, insanın yeryüzündeki serüvenlerinden birinin küçük ama derin olan dünyasına bakıyor. Arızanın nerede olduğu çoktan tespit edilmiş, kusursuz bir çalışma ile saat yeniden hayat bulacak.
"Saat tamircisi" denilen insanlar ne tuhaf insanlar. Her zanaatkar eserine imza koymaz elbette, ancak saat tamircilerinin nesilden nesile geçen birikimlerinin gözle görülür onca ize rağmen, onca tamir edilen saate rağmen isimlerinin çabuk unutulması ve saat dünyasından kaybolmaları nasıl izah edilebilir?
Usta işi mekanik saatler (masa saatlerinden duvar saatlerine kadar envai çeşit saatler) hep onu yapan kişinin adıyla anılır, tamirciler daha sonraki yıllar içinde zamanın yıprattığı, yahut bilgisizliğin ezdiği bu muazzam makineleri kendi bilgileri ölçüsünde kimi vakit beceriksizce, kimileyin benzersiz bir ustalıkla tamir ediyorlar da ustaları bilen yok.
Ben pencereden ustaya bakan gözlerdeyim. İrili ufaklı, çalışan çalışmayan saatlere bakıyorum, ama en çok da ustanın tamir ettiği saate bakıyorum. Elleri maharetli ve deneyimli hareketlerle bildik bir coğrafyanın patikalarında geziniyor. Kırık bir parçayı çıkarıp tamir ediyor, yahut değiştiriyor. Fakat bir yığın minik parçayı tekrar aynı yerlere bırakmak zorunda, onlar da ustalıkla yapılıyor.
Pencereden ustaya bakan gözlerim hayranlıkla büyüyor.
Bu bilinmezlik çemberini kıran çok az saat tamircisi var. Ama gölgeleri dahi zor sezilen ve bilinmeyen, artık yaşamayan, aramızda olmayan nice saat tamircilerini, ustaları sevgiyle analım, yaşayanların da kıymetini bilelim, onları el üstünde tutalım, saygıda kusur etmeyelim.
Çok yaşa usta!
Sen olmasaydın, saatim dilsiz kalırdı. Ben de nereye gideceğimi bilemezdim.
harika bir fotoğraf. inanılmaz hatta..
YanıtlaSilo devirdeki bir makine ile bu şekilde çekimin yapılması ise sanırım Brassai'nin mahareti.
yazdığınız gibi. bilinmezliği taşırlar bünyesinde saat tamircileri, sabrı taşırlar..
çok güzel bir yazıydı. teşekkürler.