Meğer tamir edilmeyecek saat yokmuş!
Annemin saatini kartopu oynarken düşürmüştüm. Geçen kış onun hikâyesini yazdığım gün de kar yağıyordu. Sonra Ömer Bey'den saatin tamir edileceği müjdesi yine karlı bir günde geldi. Ve bizans bununla ilgili bana dedi ki: "Kar, mukadderat." İnandım ki kar gerçekten bu saat için mukadderat.
Saati yaptırmak ne benim ne de annemin aklına gelmişti. Hem de hiç gelmemişti çünkü saat o kadar acınası bir haldeydi ki bir daha çalışabileceği umudunu ikimiz de taşımıyorduk.
Bu müjdeyle Sirkeci’ye Tevfik Aydın'a uçarcasına girdim. Ömer Bey'in mesaisi ile benim mesaim çakışmayınca karşılamadık. Saatle beraber selamımı da bıraktım ona. Araya gündelik dertler girdi, saati almaya hemen gidemedim. Niyetim saati, tamir ettirdikten sonra anneme götürmekti; ama bu ara uzayınca dayanamayıp ona söyledim. O kadar sevindi ki keşke dedim ağzımı biraz daha sıkı tutsaydım da sürpriz yapıp onu daha da mutlu etseydim.
Saati almaya gitmeyi başardığımda -ki birkaç başarısız teşebbüsüm oldu- gözlerime inanamadım! Ömer Bey’in yaptığı inceliğe de inanamadım. Otuz yıla yakın bir zaman kaybetmenin acısı ile saati hemencecik koluma doladım. Sonra doğru anneme...
Saati verdim, taktı koluna. Dedi ki "Bunu kabul ediyorum ve saati sana hediye ediyorum."
Ben de dedim ki "Tamam saat benimdir; ama sen tak."
Şimdilik anlaşmamız böyle.
Dedemle annemi yıllar sonra buluşturabildiğim için mutluyum.
Vesile olan herkese teşekkür ederim.
Meğer tamir edilmeyecek saat yokmuş!
uf
uf'un diğer yazısı için bakınız: Bozuk bir saatin öyküsü
Bunlar da benden ek okumalar:
Meister Tevfik Aydın
Yarım asırlık Tissot saat yuvasına döndü
Eterna: Bir yaz akşamı eğer bir yolcu...
Alaturka zamana ayarlı saatime bakıyorum, 12'ye daha 2 saatin olduğunu söylüyor. Yani zaman akşam sularına doğru akıyor. Bir yol ağzına yakın küçümen bir kuyumcu dükkanının yine dükkan ile orantılı bir şekilde ufacık vitrinine bakıyorum. Göz ucuyla da yanımdan yöremden, pahalı çantalarını bir silah gibi taşıyan rüküş kadınların geçtiğini görüyorum.
Türlü türlü olasılıkların kıyısındayız her zaman. Çok sevdiğim bir yazar olan Italo Calvino yaşasaydı buralarda, mutlaka bir şeyler yazardı bu içten içe yanıp tutuşan duran şehirle ilgili. Farklı bir mevsim ve zamanda olmama rağmen yazarın en sevdiğim kitaplarından birini hatırladım: Bir kış gecesi eğer bir yolcu.
Yaşanan günler korkutucu bir hızla kişisel sorunları bile unutturacak kadar yoğun bir gündeme sahip, dünya nereye gidiyor, insanoğlu insankızı neden bu denli zalim diye yazıklanıp düşünürken, vitrindeki Eterna'lar kalbimdeki zehirli sıkıntıyı alıp götürüyor adeta.
Bu arada yanıma bir çift geliyor, onlar da mücevherlerden sonra saatlere bakıyorlar, rahatça Eterna'lara baksınlar diye kenara çekiliyorum. Oysa onlar Eterna'lara bakıp gülüyor. Hayatlarında Eterna nedir bilmedikleri için, aslında doğru dürüst mekanik bir saat gördüklerini bile zannetmediğim bu insanlar "Şu vitrine Rolex koysalardı ne diye böyle saçma sapan markaları koymuşlar" diye kıkırdamaya başlayınca canım sıkılıyor. Dayanamayıp Eterna'nın eski ve saatçilik tarihinde çok önemli bir şirket olduğunu söylüyorum. Bana aldırmadıklarını, dinlemediklerini anlayıp susuyorum sonra. Onlar çekilince yeniden Eterna'lara bakıyorum. Alay edilmek ne fena şey.
Benim Eterna sevgim eskiden beri vardı fakat bunun aşka dönüşmesi, çok ama çok sevdiğim dünya güzeli bir dostumun kolunda görmemle başladı. Bu dünya güzeli arkadaşım hem saatlerden anladığı için hem de yeme içme tercihlerinden, giyimine kadar kendine özgü bir tarzı olan hayranlık duyduğum biridir. Onun saatinden yola çıkarak, Eterna'yı bilmeyenler için bu önemli markayı tanıtmak ve övmek istiyorum.
Saat dünyasının çok bilinen ve adı dilden dile gezen saatlerini bazen unutmak gerekir. Gören gözlerin takdir ettiği başka büyük saatler de var. Bu tür saatler nadir bulunur cinsten nesneler gibi insanın gözüne doğrudan tutulmaz, adı da öyle her yerde telaffuz edilmez. İşte Eterna böyle saatler üretir.
Her Eterna saatinde temiz bir işçilik göze çarpar. Ayrıntılardaki titizlik ve sağlam bir mimariye sahip olan kasa hemen bütün Eterna'larda imza gibidir, belirgindir.
Ayrıca Eterna saat dünyasının en eski şirketlerinden biri olmasına rağmen aynı şekilde en yenilikçi şirketlerinden biridir. Saat dünyası için devrim niteliğinde mekanizmalar geliştirmişlerdir. Ayrıca bugün saat ile azıcık ilgilenenlerin bile bildiği, saygı duyduğu, adı bir kalite simgesi olarak saatseverlerin aklına kazınmış, en büyük mekanizma üreticilerinden olan ETA, bir zamanlar Eterna'ya bağlı bir fabrikaydı sadece.
Ek okumalar:
Eterna's Revolutionary Innovations
Wikipedia: Eterna
Europa Star: A quantum leap by Eterna SA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)