Mehmet Ali Birand ile 5 dakika
Akşamları Kanal D ana haberi izliyorum bazen. (Elbette eve zamanında gidebildiysem bu mümkün olabiliyor.) Haberleri izlediğim zamanlarda ise gözlerim ister istemez Mehmet Ali Birand'ın saatine takılıyor. 'Acaba kaç saati var?' diye bir soru aklımda dönüp duruyordu.
Saat sayısı ile saat sevgisinin doğrudan bir ilgisi olmadığına inananlardanım. Fakat yine de 'merak' denen şey insanın içine bir kere düşmeyegörsün, öğrenmeden rahat etmek zor. Merak akıl, fikir dinlemeyen bir mevhum.
Bugün çalıştığım kuruma gelince ayaküstü bir soru sorma fırsatı buldum. Aslında saatlerinin sayısını sormak değil de saatler üzerine sohbet etmek isterdim.
Fakat Mehmet Ali Birand saatlerden çok futbol ile ilgiliydi. Arkadaşlarla futboldan konuştu bir süre. İlgimi çeken bir konu olmadığından sesimi çıkarıp konuya karışmadım. Kolunda ise o rüküş saatlerden biri yoktu, gayet şık, sade bir saat vardı.
Gitmek üzereyken en azından merakımı gidermek adına kaç saati olduğunu sordum.
"25 tane saatim var" deyip uzaklaştı.
O gittikten sonra Ekşi Sözlük'te Mehmet Ali Birand'ın saatleri hakkında neler yazmışlar diye baktım. Merak edenler için tık: Mehmet Ali Birand'ın saati
Not: Yukarıdaki ekran görüntüsünde, Mehmet Ali Birand'ın kolunda bulunan ibretlik saatin markası da, 2004 İtalya doğumlu GAGÀ
"Ne İçindeyim Zamanın"
Aşağıda okuyacağınz metin TRT'nin internet sitesinden alınmıştır:
"Tarihi saatlerin dünyasında yaşayan dört saat ustası “Ne İçindeyim Zamanın” adlı programla ekrana geliyor:
Sungutay Şerafettinoğlu, Şule Gürbüz, Recep Gürgen ve Şükran Lişesivdin.
Onların ki, telaştan uzak; sakin, zamanın ne içinde ne de büsbütün dışında oldukları bir yaşam. Mazbut biraz da münzevi duruşları onların tercihi olmuş. Zamanı sıradan insanlara göre farklı algılamış farklı yaşamışlar.
Geçen zamanla değil, doğrudan doğruya tamir ettikleri saatle bir bağ kuruyorlar. Saatler onlar için sadece bir zaman ölçer değil.
Bu farklı dünyanın insanlarıyla karşılaştığınızda, sanki zaman
sizin için de faklılaşıyor; yavaşlıyor…
Onlarla alışkın olduğunuz hızlı yaşamın dışına çıkıp, sakin akan bir nehrin akıntısına kapılıveriyorsunuz.
Onlarla alışkın olduğunuz hızlı yaşamın dışına çıkıp, sakin akan bir nehrin akıntısına kapılıveriyorsunuz.
(...)
Bütün bunların yanında bir zorluk daha bekliyor sizi; münzevi kişilikleri. Onları dünyalarından çıkarıp konuşturabilmek, sözcüklere dökmeden yaşayageldiklerini anlatmalarını istemek çok zor. Çünkü onlar konuşmamışlar, sadece yaşamışlar.
Röportajlar onların zaman ve saatle ilişkilerini vermekten uzaklaşıyor; ifadelendirebildikleri birkaç sözcükle sınırlanıyor… Kayda alabildikleriniz bu işe nasıl başladıkları ve saatlere olan sevgileri…"
Meraklılar lütfen yayın programını bir kenara not etsin:
- TRTHABER 26 Nisan 2012 Perşembe 23:10
- TRTHABER 28 Nisan 2012 Cumartesi 04:15
- TRTHABER 29 Nisan 2012 Pazar 15:20
Not: Elbette "Ne İçindeyim Zamanın" isimli yapım çok şey (belki de hiçbir şey) beklenmemesi gereken bir belgesel. Neticede, program, derinliği olmayan, önemli konulara odaklanamayan bir yapım olmaktan öteye gitmiyor. Konuyla ilgili yeterinvce bilgisi olanlan izlemese de olur. Çünkü bu program bilenlere bir şey katmıyor.. Yine de, Şule Gürbüz ve Recep Gürgen usta hürmetine seyretmeye değer.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)