Gümüş Atların Zamanı
Geçmişin insanları otomatlar karşısında büyüleniyordu. Şimdi şu güzel mekanik Arap atlarını görünce aynı şekilde şaşırma sırası bizde. Tabiatı taklit etmekten öte, işin içine sanatı, bilgiyi, tarihi duyguları, geçmişe özlemleri de katarak başka bir şeyler yapılıyor. Saatlerin kimi insanı çok etkilemesi bundan.
Eskiden padişahların, soyluların duyduğu yükte ağır, pahada yine ağır bedeller ödeyerek satın aldıkları, izledikleri, hayran oldukları zevk sahibi zihinlerin ürettiği otomatlar şimdi fuarlarda, müzelerde herkesin görebileceği tadını çıkarabileceği mekânlarda sergilenebiliyor.
Bir nevi geçmişe saygı abidesi olan Hippologia, Sandoz koleksiyonunda bulunan eski otomatlardan ilham alınarak Parmigiani Fleurier ustaları tarafından üretilmiş.
Saat, 2200 parçadan oluşuyor, 30 cm boyunda ve 55 kilo ağırlığında.
Bir dakikalik videoyu izlerken Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur isimli romanında, altını çizdiğim cümleler geldi aklıma:
"Atlar yelelerini sallıyarak koşuyorlardı. Biraz ilerilerindeki bir telgraf direğinin ucundan geniş kanatlı bir kuş havalanmıştı."
Ayrıca bakınız: SIHH 2016: Parmigiani Fleurier "Hippologia"
Çölde gitar çalmak: The Big Watch Book
Bir saat dergisi daha yayımlandı. Bunca derginin içinde yeni bir derginin getirdiği nedir diye soracaksınız belki,
The Big Watch Book diğer dergilere benzemiyor, çünkü editörlüğünü üstlendiğim bu dergide 8 yazım bulunuyor.^^
Şaka bir yana, yıllık bir dergi olan The Big Watch Book, Esquire bünyesinde çıkıyor ve Esquire dergisinin saat editörü Özge Dinç ile birlikte hazırladığımız yayında, saatlerin sadece maddi yönlerinin değil manevi taraflarının da önemli olduğunu vurguluyoruz. Bence çağımızda unutulan şey işte bu; saatler yüksek teknoloji ürünü nesneler evet ama insandan uzak makineler değil.
Saat dergilerini çok seviyorum, günlerce aç kalmış biri gibi bu dergileri okurum, Saat Dünyası ve Watch Plus dergilerine olan sevgimi herkes bilir, her iki dergiye de ufak tefek yazılarla katkıda bulundum. Editörlüğünü yaptığım bir dergiyle okumaktan hoşlandığım diğer dergilerin arasında olmak beni çok sevindiriyor. Elbette diğer dergileri de yani Revolution ve QP dergilerini de çok beğeniyorum. Yine de insan içinde okumak istediği yazıların daha çok olduğu bir dergi istiyor.
Ben dergilerde, saatlerin düşünceli olan yüzüyle ilgili yazılar okumak istiyorum, teknik gelişmelerle çok az ilgileniyorum, bir ibrenin kırmızıya boyanıp piyasaya sürülmesinin ardından büyük övgülerle karşılanmasıyla ilgilenmiyorum, hele akrebe saat ibresi, yelkovana ise dakika ibresi diyen çevirmenlerin olduğu yazıları okumak beni biraz rahatsız ediyor.
The Big Watch Book dergisinde Ahmed Eflaki Dede ile Abraham-Louis Breguet'yi karşılaştıran bir yazım var mesela, Doğu ile Batı saatleri, saatçileri çok ilgilendiğim konular. Bu tür ayrıntılar hayata bakışla ilgili, saatlerin müziğiyle, kumlara yazılan harflerle, rüzgârla ilgili.
Peki ama özetle nasıl bir dergi bu derseniz, çölde gitar çalmak gibi derim: Bombino - Mahegagh
Kum saatlerindeki taneciklere hiç dikkat ettiniz mi?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)