Zemberek

Mekanik saatlerdeki zemberek genelde kapalı bir topaca benzer, tamir edilmez, kırılırsa yenisi takılır.



Saati kurduğunuzda zemberek gerilmeye baslar.

Bu aşamadan sonrasını şöyle özetleyelim:

1. Göbekte akrep, yelkovan vardır
2. Göbeğin direğini aşağıdan bir çark çevirir
3. Zemberek bu çarka bağlıdır
4. Göbeğin direğini çeviren çark ekstra başka bir çarka bağlıdır
5. Bu ekstra çark da saniye çarkına bağlıdır





Buraya kadar bir alt sistem söz konusudur...

Kısaca saatin kurma kolunu çevirdiğimizde, eğer 6. adımdaki çatal dişlisi sökülürse (veya kırılırsa) saniye kolu (dolayısıyla akrep ve yelkovan da) hızlıca dönmeye başlar, zemberekteki enerji olduğu gibi hızla tüketilir... Zembereğin boşalması, zembereği boşalmış gibi deyimlerin kaynağı aslinda budur.

6. Saniye çarkı da, çatal dişlisine bağlıdır:

Çatal dişlisi, saniye çarkını tutan bir kapan gibidir, ters yone kendi halinde donemez, dolayisiyla 7. adimdaki çatal yoksa veya kırıksa, saatimizi kursak da saat çalışmaz...

7. Çatal dişlisi de çatala bağlıdır.

8. Çatal, aktif olarak hiçbir şeye bağlı değildir, öyle durur.

Sistem bu haliyle, kinetik enerjiyi potansiyele çevirip, saniye çarkını döndürmek ister, fakat çatal dişlisinin dizaynı yüzünden öyle kalır, ilerleyemez ve gergin bir şekilde durur...

9. Çatalın başında pandül sistemi yer alir.

10. Pandül, bir daire biçiminde ve altına kömürden bir misina sarılmış zımbırtıdır.

Pandül, bu gerginlik sayesinde sağa sola dönerek çatalı hareket ettirmeye başlar. Çatal, çatal dişlisini hareket ettirmeye başlar, çatal dişlisi, saniye çarkını hareket ettirir, saniye çarkı ise 4. maddedeki ekstra çarkı hareket ettirir, ekstra çark, göbek direğinin çarkını hareket ettirir, göbek direğinin çarkı da zembereği yavaş yavaş boşaltır.

Dipnot: 10. maddedeki pandül, gunde 18.000 ile 100.000 kere arasında sağa sola donerek saniyeyi hareket ettirir. dolayıyla kömürlu misinasının boyu, tipi, ağırlığı, sıcaktan soğuktan etkilenişi gibi unsurlar saatin dakikliğini çok etkiler...

Yazan: solak (c)

Yazının aslı şurada: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=%2312215675

Ayrıca bakınız: http://www.watchrepair.cc/howawatchworks.html

http://img.timezone.com/img/articles/wglossary631692660476260513/barrel.detail.jpg

Mekanik saatler nasıl çalışır?



Hour wheel: Saat çarkı (akrep çarkı)
Minute wheel: Dakika çarkı (yelkovan çarkı)
Centre wheel: Merkez çarkı
Escape wheel: Eşapman çarkı
Pallet: Maşa
Hairspring: Denge yayı (ince zemberek)
Balance wheel: Denge çarkı
Jewel: Taş
Click: Cırcır
Winding pinion: Kurma kolu (Kurma pinyonu, taç)
Mainspring: Ana zemberek


Mekanik bir saatin çalışma sistemi


Mekanik bir saatte, dişlileri çeviren kuvvet, bir ağırlık veya yaydan, kol saatlerinde  ise çoğunlukla zemberekten temin edilir. Zemberek büyük dişli çarkı, bu da pinyon dişliyi çevirir.

Pinyon dişlinin şaftı ikinci dişli çarka bağlıdır. İkinci çark yine bir pinyon dişliyi çevirir.

Bu şekilde seri halde dişli çark-pinyon düzeni eşapman (kaçırma) çatalına kadar ulaşır. Eşapman çatalı dişlilerin dâimâ ileri dönüşünü ve sarkaç veya balans ağırlığına darbeler hâlinde hareket vererek eşit aralıklarla salınımını sağlar.

Saatin sayma düzeni, eşapman çatalı ve buna bağlı sarkaçtır. Dişlilerin dönüş hızı eşapman çatalının müsâadesine bağlıdır.

Eşapman çatalının salınım süresini ise sarkaç boyu veya balans ağırlık yayının boyu etkiler.

Sürtünme kayıplarını azaltmak için, çark şaftlarının iki ucu elmas taşlarla yataklanır. Çarklardan bir kısmının görevi de ses çıkarma düzenini çalıştırmaktır.

Mekanik bir kol saati nasıl çalışır? (by Animagraffs)

Denize düşen saat 67 yıl sonra sapasağlam



BİR İngiliz askerin 67 yıl önce Cebelitarık limanında HMS Repulse savaş gemisinden denize düşürdüğü kol saati bulundu ve adresine postalandı. Çoktan umudunu kestiği saatini kapısının önüne bırakılan bir zarf içinde bulan teğmen Teddy Bacon, tıkır tıkır çalıştığını ve tam doğru zamanı gösterdiğini görünce şaşırdı. Azor Adaları’ndan 55 dolara aldığı Bulova Automatic saat, 2007’de liman tarakla temizlenirken bulunmuştu ve teğmenin bıraktığı adrese postalanmıştı. Bugün 90 yaşında olan teğmen Bacon, 1941’de kaybettiği saatin bunca yıl sonra kendisine dönmesini mucize olarak niteledi. Bacon şimdi her gün bu saati takıyor.

Kaynak: Hürriyet, 11.06.2008

Çetin Altan ve saatler

Takvimler ve saatler

ÇETİN ALTAN

Elimde, Fethiye Ölüdeniz Belediyesi'nin bir kültür hizmeti olarak yayımladığı; her sayfası tarihsel yıldönümleri, ünlülerin doğum günleri, şiirler, fıkralar, biyografilerle zenginleştirilmiş duvar takvimi "Desti Takvim"in kartonundan kopmuş son sayfaları var.

Cüzdandaki tıknefes olduktan sonra "sıfır"ları da tükenmiş, son kalan kâğıt paraların parmak arasındaki cılızlığına bakar gibi; takvimin son yapraklarına bakıyorum.

Bu günden itibaren kala kala 5 yaprak kalmış.

***

2006 yılı da, takvimlerin son yapraklarından veda selamları göndermekte...

İnsanların aşırı ziyan olduğu "gelişmiş" sayılmayan ülkelerde de; keyfi yerinde görünen kesimler vardır.

Bitmekte olan yılın son günleriyle, yeni yılın ilk günlerinde bir gevşeklik sarmaya başlar keyfi yerinde kesimi.

Günlük işler ortak bir "yalapşap"çılığın bulaşıkları arasına dökülüp gider. Verilen sözler savsaklanır, önceden yapılmış planlar ertelenir, telefonlara "suyuna tirit" yanıtlar verilir.

O kesimden bir yığın insan, şimdiden başlamıştır tatil yolculuğuna.

***

Geçen zaman, biten yıllar...

Zamanın ölçülüp biçilme gereksinmesinin duyulması; takvimlerle saatlerin tarihçesi...

Bugün kullandığımız Gregoryen takvimin ilk kökeninin, eski Roma'nın kuruluşuna, yani 2800 yıl öncesine dayandığı söylenmede. Bugünkü biçimini ise, 400 yıl önce Papa 13'üncü Gregorius zamanında almış.

***

Bendeniz takvimlerle ilgilenmeye kaç yaşımda başladığımı hatırlamıyorum. Herhalde okula başladıktan sonra, tatil günlerini özlediğim yaşlarda olmalı.

***

Saatlere gelince...

Saatler; her takvim yaprağının bir günlük ömrü içindeki saatleri, dakikaları, saniyeleri gösteren bir mekanizma...

Ve saatlerin tarihi de, çeşitleri de, değeri de; takvimlerinkinden çok değişik...

İlk güneş saatinin, günümüzden 5500 yıl önce gerçekleştirildiği sanılmakta...

***

Saatler, ah saatler; akrepler, yelkovanlar...

Henüz daha ilkokula başlamadan, saatin kaçı gösterdiğini annem öğretmeye kalkmıştı bendenize...

1'den 12'ye saati çemberleyen sayılar; küçük kuyruk akrep neyi gösteriyor, büyük kuyruk yelkovan neyi gösteriyor?..

***

Babamın, bir yelek cebinden ötekine, incecik bir zincirle uzanmış, kapaklı cep saati...

Babaannemin, bayramlarda boynuna taktığı altın zincirli, altın kaplama kapaklı, küçücük "Longines" marka saati...

Annemin, sadece misafirliklere giderken koluna taktığı; kendisine düğün hediyesi olarak gelmiş, altın küçük kol saati...

Ve dedemin her gün minderin üstüne çıkarak kurduğu, sallangaçlı kocaman duvar saati...

***

Bendenize de, ilkokul 4'üncü sınıfın bitimindeki tatilde, sünnet düğünümde gelmişti ilk kol saatleri ve bir tanesi en pahalı saatlerdendi. Annem onu, büyüyünce takacağımı söylemişti. Sanırım liseyi bitirdikten sonra başlamıştım takmaya.

O arada bana gelen hediyelerin bir kısmı da, başka sünnet düğünlerine hediye olarak götürülmüştü.

***

Bizim kuşağın gaz lambalı gecelerden kalma çocukları; genellikle ailece bir lokantaya gitme anısından da yoksun yetiştiler; babaların, özel günlerde eve bir buket çiçekle gelmesinden ve yaş günlerinde hediyeler alınmasından da...

Eski büyük göçlerden kalma bir yoksullukla köylülüğün, ola ki gizli tozları hâlâ kalmıştır üzerimizde...

***

Öteden beri hep düşünürüm; ilk güneş saatinden bu yana, değişik dönemlerin bin bir çeşit saat modellerinden bir "Saat Müzesi" yapılsa...

Meydan saatlerinin, kule saatlerinin maketleriyle; istasyon saatlerinin, ev saatlerinin, cep saatlerinin, kol saatlerinin çeşitleri doldursa müzenin salonlarıyla vitrinlerini...

***

Ve zamanla ilgili ünlü şiirlerden mısralar da süslese saat vitrinlerini.

Örneğin, Lamartine'in, Yaşar Nabi çevirisiyle "Göl" şiirinden şu mısralar:

Zaman, dur artık geçme, bahtiyar saatler siz

Akmaz olunuz artık.

En güzel günümüzün tadalım o süreksiz

Hazlarını azıcık

Ne kadar talihsizler size yalvarır her gün,

Hep onlar için akın;

Günleriyle birlikte dertlerini götürün,

Mesutları bırakın.

Nafile isteyişim geçen saniyeleri;

Akıp gidiyor zaman.

Geceye "daha yavaş" deyişim boş; tan yeri

Ağaracak birazdan.

Sevişmek, hep sevişmek... Akıp giden saatin

Kadrini bilmeliyiz.

İnsan için liman yok, sahil yok zaman için,

O geçer biz göçeriz.

***

Vaktiyle eski meydan saatleriyle, katedral saatlerinin üstünde de Latince şu topsöz yazarmış: "Vulnerant omnes, ultima necat"

Her geçen dakika yaralar, sonuncusu öldürür; anlamına...

c.altan@prizma.net.tr

Yayın Adı: MİLLİYET Yayın Tarihi: 27.12.2006 Sayfa No: 4
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...