Watch Plus, Şule Gürbüz ve Zohiko



Kapağında saniyenin 10'da birini ölçmek gibi gereksiz ama mekanik açıdan önemli ve hoş bir özelliği olan Zenith El Primero Striking 10th fotoğrafı bulunan Watch Plus dergisinin sonbahar sayısı çıkmış. Aslında daha önce dergi elime geçti ama geçtiğimiz pazartesiden beri bilgisayarım bozuk olduğundan bir şey yazamadım, neyse geç de olsa sorun çözüldü artık, yazılara devam.

Bir geleneği devam ettirerek yine dergiye son sayfalardan başladım ve önce Şule Gürbüz'ün yazısını okudum. Yazı Şişli (Hamidiye) Etfal Saat Kulesi hakkında. Şule Gürbüz yine kendine özgü anlatım biçimiyle bu kule saatinin geçmişini anlatıyor. Tatlı bir dille başlayan yazı sonlara doğru Etfal Saat Kulesinin bugünkü üzücü hâline uygun olarak acılaşıyor. Umarım ileride bu yazılar bir kitaba dönüşür de dergiye erişemeyenler bu yazıları okuyup bahsi geçen saat kuleleri hakkında farklı bir tarza ve daha derin bilgiye sahip bir kalemden nice şeyler öğrenirler.

Derginin ay göstergeli saatler hakkındaki dosyası güzel olsa da ben "Vacheron Constantin ve sanat eserleri..." başlıklı Ömer Sevil tarafından yazılmış olan dosyayı daha çok beğendim. Vacheron Constantin saatleriyle elbette ilgilenecek düzeyde biri değilim fakat şirketin son sanat ve zanaat şaheserlerinden olan La Symbolique des Laques koleksiyonu bakılmayacak gibi değil.

255 yaşındaki Vacheron Constantin ve Japon maki-e (lake boyama) tekniğinde uzman, ayrıca 2011 senesinde 350. senesini idrak edecek olan Zohiko isimli şirketin ortak çalışması neticesinde ortaya sahiden güzel bir işçiliğe ve eşsiz görünümlere sahip insanı hayallere sürükleyen saatler çıkmış.

Bu saatlerin bir önemi de işçiliğe yani zanaatçılığa bir övgü niteliği taşımasıdır. Sadece teknolojik yeniliklerin hem malzeme hem de mühendislik olarak saatlere aktarılmasıyla oluşturulan saatlerin teknolojik oyuncaklar olduğunu da ima eden bir yanları var. Değişmeyen, her daim güzel kalan bir şeylerin olduğunu ve insanın kadim bilgilere güvenmesi gerektiğini de söylüyor bu saatler. "Yeni" olan her ıvır zıvırın her zaman "daha iyi" olmadığını da düşünmemiz gerektiğini söylüyor:

Grieb & Benzinger



Grieb & Benzinger diye internette arama yaptığınızda pek şatafatlı saatler göreceksiniz. Ben bu tür lüks saatler yerine eski ve kullanılmış saatleri seviyorum, ancak yine de ne var ne yok diye bakınmaktan da geri durmamak gerek. Grieb & Benzinger yukarıda görülen saati üretmiş. Neticede saatlerin gerçek yüzü burada diye düşünmemek elde değil. Bir sirk havası taşıyor bence. Altın yaldızlı kıyafetler giymiş dans eden çarklar ve yerlerinden kıpırdamayan ama göz alıcı mavi vidalar. "Rüküş" diye yaftalamak da mümkün, "harikulade bir sanat eseriymiş bu" diyebilmek de aynı ölçüde zihinden geçen bir cümle.

Bu kısımları hemen geçeyim ve sadede geleyim şimdi: Eskiden kol saatlerinin içini görmezdik. Baraj duvarına benzer bir kapak ile gözlerden ırak, zamanın suları saatin içinden geçerken çarklar döner dururdu. Sonra arka kapak metal yerine camdan imal edilmeye başlandı ve bir saatin içyüzünü görme olanağı bulduk. Artık bir saati aldığımızda arka tarafına da bakıyoruz ve estetik olarak hoş olup olmadığını sorguluyoruz. Beğendiğimiz saatin arkası metal bir kapak ile gizlenmişse hayal kırıklığına uğruyoruz. Pahalı veya ucuz, değişmeyen bir anlayış yeşerdi ve yayılıyor. Saatin işleyişini görmek isteyenlerin çoğaldığını görüyoruz.

Zamanı gösteren araçlar süslü püslü de olsa, sade ve sakin de dursa ömürden bir gün daha, bir saat daha, bir dakika daha eksiliyor, biz de bizden öncekiler gibi zamanın içinden geçiyoruz.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...