Huzursuz saatlere

Sabah, 08:15. 6 Ağustos 1945, Pazartesi, Hiroşima, Japonya

Keşke toprağın iyileştirme gücünü anlayabilseydik, keşke bakışlarımız kuşların sahipsiz bakışlarına yaklaşabilseydi, keşke suyun derinliğine sahip olabilseydik.

Düşünmek için bir saat



Bir bardak su, bir saat, düşünmek için yeterli.

Bir zamanlar su saatleri vardı. Sudan yararlanıp çeşit çeşit otomatlar yaptı zamanbilimciler.

Su, insanın zamanının başlangıcında vardı, bitiminde belki olmayacak, zaten pek çok şey bittiğinde özne orada bulunmaz.

Mekanik saatleri suya benzetiyorum bazen. Bir bardak su kadar ferah bir havaları var. İnsana benziyorlar, bazen bir işe yarıyorlar, bazen üzüyorlar, bazen sevindiriyorlar, bir sürü parçaları var. Onlar da hastalanıyor, onlar da yıpranıyor ve tuhaf hayatımıza tanık oluyorlar. Denizin koca karanlık suyu gibi tarihe tanıklık ediyorlar, sadece o kadar. Bir bardak su. Bir saat.

Dünyada kendimizi çok önemsiyoruz galiba. Kainatta bir noktacığın içinde bir noktacık olarak haddimizi aşıyoruz bazen. Oysa su gibi olmak lazım hayatta. Akıp gitmek gerekli, zamanın içimizden kanatlanıp geçmesine izin vermeliyiz, bir şeyleri tutmaya çalışmayalım, biz faniler, zamanı olduğu yerde tutmaya çalıştıkça keskin köşelerini giderek kaybeden taşlar gibi ufalanıyoruz.

Bir bardak su, bir saat, düşünmek için yeterli.

Zaman herkesin içinden hatıraları kazıyarak geçiyor

Olympus XA, Fujifilm Sensia 400, 20 Mart 2009, Recep Gürgen'in atölyesinde.

Yalnızlığın zamanında başka bir yer, hüzünle tebessüm eden bir mekân var.

Kitapların arasında uyurken yağmur yağdığında uyanıp sevinçten ağlayan, rüzgâr estiğinde mezarlıktaki ağaçları dinleyen, maviyeşil renklerini kaybetmiş karanlık suların yanında içi içine sığmayan bir zaman var.

Buraya vardıysa eğer insan, yere düşenin elini tutmalı, yüzünde koyu gölgeler belirenlere bir bardak ışık dökmelidir.

Zaman herkesin içinden hatıraları kazıyarak geçiyor.

Yalnızlık, saatin tabiatında var

Olympus XA, Fujifilm Superia 200, 9.4.2009, Dolmabahçe Sarayı, Saat Atölyesi


"Işıktan, kenarlardan, hacimlerden, teknik oyunlardan ayrı, hepsinden üstün bir şey eşyada gülümsüyordu. Bu adeta yaşanmış bir zamanın hatırası idi. Bütün sıcaklığı bir hatıra gibi derinden geliyordu."

Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...