6 SAATİN HİKAYESİ

Milliyet, 27 Şubat 1965

Neden bazı şeyler yerinde durmaz? Hafızalara kazınan sadece zamanlar değil, somut nesneler de hatıralara gömülüp orada ebedi bir uykuya dalıp unutuluyor.

Yukarıda anlatılan saatlerin sadece bir kısmının günümüze gelmesinin bir anlamı var mı? Durmaksızın değişiklik ve değişim peşindeyiz. Göçebeliktan bunca yıl kurtulamadık sanıyorum. Bir türlü yerleşik hayata geçemedik. Böyle yaparak yıllar içinde kendimiz de buharlaşmıyor muyuz?

Zıt kutuplarda iki şehir var aslında. Çelik Gülersoy'un hayâl ettiği İstanbul ile eskiden belediye başkanlığı yapmış hoyrat ruhlu bir zatın İstanbul'u aynı şehir midir? Biri daha sakin, yapısal geleneklere bağlı, ayağını yere sağlam basmaya alışmış, incelikli bir huzuru yaşamak isteyen, gölgeli vakitlere bölünmüş bir İstanbul. Diğeri ise yıkmayı ve yeniden yapmayı şiar edinen, daha karmaşık, daha kaba ve daha gürültülü bir İstanbul.

İkinci İstanbul, eski İstanbul'u boğdu ve gömdü bile. Ama bazen eski İstanbul'dan parçalara kimi yerlerde rastlıyabiliriz. O zaman geçmişte yaşamış büyük ustalara, geniş ve yekpare bir zamanı arzulamış düşünürlere bir selam gönderelim.


Eskiden büyük saatler küçümen saatlere her zaman yol gösterir, göz kırpar, ağabeylik, ablalık yaparmış.

Şimdi saatlerimizi ayarlamak için bilgisayarlarımızın köşesindeki sayılara tutsak edildik.

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...