[Bu yılın Başlarında Hello! dergisinde bir söyleşi yayımlandı. Bu söyleşide
IWC’nin efsane isimlerinden biri olan
Kurt Klaus tatlı diliyle IWC hakkında bilgi verip, saatler hakkındaki düşüncelerini anlatıyordu. Söyleşiyi okuyamayanlar vardır diyerek –ben de tesadüfen gördüm çünkü- www.mekaniksaat.com’a aktarmak istedim. Söyleşiyi yapan Ayça Sarıca’nın affına sığınarak başlığı değiştirdim, kimi yerlerde eklemeler, çıkartmalar ve kendimce düzeltmeler yaptım. Mesela bir yerde usta Klaus bir tarihi yanlış söylüyor –ki buna pek ihtimal vermiyorum-veya söyleşiyi yapan yanlış anlıyor ve sonuç olarak kayıtlarda olmayan hatalı bir tarih söyleşiye girmiş oluyor, ayrıntıların önemli olduğunu düşünerek bunu düzelttim. Bu sohbetin hem İsviçre saat endüstrisinin coğrafi konumu hem de IWC hakkında hoş bilgiler içeren bir söyleşi olduğunu düşünüyorum bu yüzden Hello! dergisinin sayfaları arasında unutulmasına gönlüm razı olmadı. Dergiye bakarak yazdığım için de kimi yerlerde hatalar yapmış olabilirim, hoş görülsün lütfen. İyi okumalar dilerim.]
Kurt Klaus, efsane saat ustası Albert Pellaton’dan sonra yıllarca IWC’nin teknik yöneticiliğini ve Araştırma Geliştirme bölümünün başkanlığını yaptı. Bu gün teorik olarak emekliye ayrılmış olsa da halâ IWC ile birlikteliğine devam ediyor.
Kurt Klaus mekanik saat alanında bir lider, teknik bir deha olarak kabul ediliyor. 18 yıl önce ilk IWC Da Vinci’yi yarattı. Kendisi
Da Vinci koleksiyonunun babası olarak da tanınıyor. 50 yılı aşkın süredir IWC Schaffhausen’da bulunan Kurt Klaus çalışmalarını HELLO!’ya anlattı.
HELLO!: IWC’nin doğuşunu bize anlatır mısınız?
Kurt Klaus: 140 yıl önce Amerikalı bir saat ustası vardı. Boston’da bir saat firmasının başındaydı. Ama Amerika’da çalıştığı saat ustaları ile hep sorunlar yaşıyordu. Ve dünyadaki en iyi saat ustalarının İsviçre’de olduğunu biliyordu. Çok yaratıcı bir insandı ve hep yeni fikirlerle doluydu. 140 yıl öncesi için çok yenilikçi bir fikir olan saatleri makineleri kullanarak üretme fikrine sahipti. Bu fikrini Atlas okyanusunu geçerek İsviçre’ye kadar gidip gerçekleştirdi.
Aynı dönemde İsviçre’de Schaffhausen’da su santralı inşa etmiş bir mühendis vardı. Oradaki şelalelerin gücünü elektrik enerjisine çevirebilen bir santral inşa etmişti. Bu dönemde elektrik yoktu tabi. Elektrik enerjisi olmadığından bu şelalelerin ürettiği gücü fabrikalara kanalize eden bir sistem inşa etti. İsviçre’de bu sistemi kuran mühendisle, Amerika’dan gelen saat ustası birleşerek İsviçre’de saat üretmeye karar verdiler. IWC yani “Internatonal Watch Company” bu uluslararası bilgi birikiminden yaratıldı.
HELLO!: IWC ailesine ne zaman katıldınız?
Kurt Klaus: İsviçre’nin iki kısmı var. İkiye ayrılıyor. İsviçre’nin batı kısmında ağırlıklı olarak Fransızca konuşuluyor. Doğu kısmında ise Almanca konuşuluyor. Ben doğu kısmında Almanca konuşulan bölgedeyim. Bütün saat üreticileri de batı kısmında yoğunlaşmış durumdadır. Doğu kısmında ise bir tek IWC’nin fabrikası var. Ben batıda eğitim gördüm, çünkü burada endüstri daha yoğun. Mezun olduktan sonra da kendi doğu tarafıma dönmek istedim ve bu sebeple IWC’yi tercih ettim.
HELLO!: 140. Yıldönümü için bu özel koleksiyondan biraz söz eder misiniz?
Kurt Klaus: IWC bu yıl 140. Yıldönümünü kutluyor. Bunu kutlamak adına Vintage koleksiyonunu çıkardık. Vintage koleksiyonuna dahil etmek için her bir ürün ailesinden bir model alındı ve [koleksiyon] yeniden güncelleştirildi.
140 yıllık bir marka olan IWC için en önemli tespitlerden bir tanesi de; ürün ailelerinden oluşan bir marka olması. Mesela pilot saatleri ailesi var. Her bir ailenin kendi tarihi ve güçlü bir geçmişi var. Pilot saatinden örnek verirsek; 1936’da havacılığın [ciddi anlamda] ilk başladığı yıllara denk geliyor. Özellikle o dönemde İngiliz hava kuvvetleri için özel olarak üretilmeye devam edilmiş.
Mesela Portekizli anlamına gelen [Portuguese] saat ailesinin de güzel bir öyküsü var: 1940’lı yıllarda [1930’larda olacak, çünkü ilk Portuguese saatinin üretim tarihi elimdeki –Annual edition 2008- IWC kataloğuna göre 1939] iki Portekizli [Rodrigues ve Teixeira isimli] tüccar Schaffhausen’a geliyor ve çok özel [denizaşırı yolculuklarda kullanılmak üzere su geçirmez ve denizcilik şartlarına uygun bir kronometreye sahip- çünkü o güne kadar denizci kronometreleri ancak statik ve büyük boyutlarda üretilebiliyormuş] bir saat sipariş ediyorlar. Bu saatin kolda taşınabilmesi gerekiyor. O dönemde cep saatleri var. Cep saatleri çok hassas ve zamanı doğru gösteren saatlerdir. IWC bu saatleri alıyor ve kol saatine uyarlıyor.
HELLO!: Saat sektörüne girme fikri nerden ortaya çıktı? Hayalinizde olan bir meslek miydi?
Kurt Klaus: Daha küçük bir çocukken başladım. Hep böyle ufak şeylerle mekanizmalarla ilgileniyordum. Evde dağılmış teknolojik şeyleri birleştiriyordum ama bu birleştirdiğim şeyler genelde ufak şeyler oluyordu. Dolayısıyla benim için ya bir müzik aleti olacaktı ya da saat olabilecekti. Bugün de beni heyecanlandıran saat değil, saatin mekanizmasıdır.
HELLO!: IWC saatleri kimlere hitap ediyor?
Kurt Klaus: Son 50 yılda saatlerin hitap ettiği kitle çok değişti. Daha önce daha ileri yaşlardaki insanların tercih ettiği bir markaydı. Şimdi ise müşteri kitlesi giderek gençleşti. Tipik bir IWC saat takan birini tarif etmem gerekirse, teknolojiye ve mekaniğe ilgili insanların kullandığı bir markadır. İşim gereği çok seyahat ediyorum. Dünyanın pek çok ülkesinde farklı müşterilerle birlikte IWC saatlerinin sunumlarını yapıyoruz. Orada saatleri birleştirmeyi öğreniyorlar. Bu çalışmalarda gördüm ki kadınlar teknik konularla zihinleri açık bir şekilde ilgileniyorlar.
HELLO!: Kadınlar genellikle hangi tür saatlere ilgi duyuyorlar?
Kurt Klaus: Dünyada özellikle İtalyan kadınları Portekiz modellerine yoğun ilgi gösteriyorlar. Farklı bir stile sahip olduğu için kollarına o saatleri takmaktan hoşlanıyorlar.
HELLO!: Saatlerde öncelikle önem verdiğiniz noktalar nelerdir?
Kurt Klaus: Müşteri saatlere ilk baktığında “Ne kadar harika bir saat” diyebilir. Fakat yaşadıkça görür ki o saatin mekanizmasında iş yoktur ve uzun süreli kullanamayabilir. Kimi saat vardır teknik anlamda iyidir, mekanizması mükemmeldir ama tasarımı yeterince şık değildir. Benim için ikisinin de bir arada olması gerekiyor. Saatin dışı güzel olmalı, iç mekanizması da bir o kadar güzel olmalıdır. Benim için bir saatin düzgün çalışması ve güvenilir olması çok önemlidir. Zaten bu da kalitesi yüksek saatlerde mevcut olabilir.
HELLO! 235, 10-16 Ocak 2009, Sayfa: 100-101, Söyleşi: Ayça Sarıca
Fortune Türkiye'den bir başka söyleşi için bakınız.
Bu söyleşi de İngilizce.