IWC etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
IWC etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Justin Trudeau ve saati

Justin Trudeau, photo/foto: Sean Kilpatrick / Canadian Press via AP

Kendini feminist olarak tanımlayan, mühendis, öğretmen ve profesyonel boksör olan 43 yaşındaki Justin Trudeau, 19 Ekim 2015'te bence dünyanın en güzel bayraklarından birine sahip olan bir ülkenin, Kanada'nın yeni başbakanı oldu. 

Justin Trudeau, gökten zembille inmiş bir başbakan değil, bu konuda bir aile geleneği var aslında. Babası Pierre Trudeau, 1968-1984 senelerinde başbakanlık yapmış ve "Imagine" şarkısıyla muhafazakar zihniyeti kızdıran müzisyen John Lennon'ın hayranlığını kazanmış bir siyasetçi. Annesi Margaret Joan Sinclair de fotoğrafçı, oyuncu ve yazar.

Ben de geçen hafta gazetelerde bol bol fotoğrafı çıkan ve büyük ilgi gören bu siyasetçinin kolundaki saati merak ettim. Bulduğum en yüksek çözünürlüğe sahip yukarıdaki fotoğrafa bakıldığında başbakan hazretlerinin diğer siyasetçilerin aksine sıra dışı bir saat taktığı görülüyor: IWC Portugueser Regulateur.


IWC Portugueser Regulateur
Bu tür bir saate sahip olması Justin Trudeau'nun nasıl bir insan olduğunu da gösteriyor. Herkes gibi düşünmeyen, neşeli, farklılığa önem veren ve destekleyen bir kişiliği var. 

(Bu sabah gazeteleri okurken "Dünyayı titreten 3 proje ile yolumuza devam ediyoruz" diyen bir başbakan vardı, bu projelerden hiç haberi olmayan ve titremeyen Kanadalıları kıskandım nedense.) 

KURT KLAUS: “BENİ HALÂ HEYECANLANDIRAN SAAT DEĞİL, SAATİN İÇİNDEKİ MEKANİZMADIR”



[Bu yılın Başlarında Hello! dergisinde bir söyleşi yayımlandı. Bu söyleşide IWC’nin efsane isimlerinden biri olan Kurt Klaus tatlı diliyle IWC hakkında bilgi verip, saatler hakkındaki düşüncelerini anlatıyordu. Söyleşiyi okuyamayanlar vardır diyerek –ben de tesadüfen gördüm çünkü- www.mekaniksaat.com’a aktarmak istedim. Söyleşiyi yapan Ayça Sarıca’nın affına sığınarak başlığı değiştirdim, kimi yerlerde eklemeler, çıkartmalar ve kendimce düzeltmeler yaptım. Mesela bir yerde usta Klaus bir tarihi yanlış söylüyor –ki buna pek ihtimal vermiyorum-veya söyleşiyi yapan yanlış anlıyor ve sonuç olarak kayıtlarda olmayan hatalı bir tarih söyleşiye girmiş oluyor, ayrıntıların önemli olduğunu düşünerek bunu düzelttim. Bu sohbetin hem İsviçre saat endüstrisinin coğrafi konumu hem de IWC hakkında hoş bilgiler içeren bir söyleşi olduğunu düşünüyorum bu yüzden Hello! dergisinin sayfaları arasında unutulmasına gönlüm razı olmadı. Dergiye bakarak yazdığım için de kimi yerlerde hatalar yapmış olabilirim, hoş görülsün lütfen. İyi okumalar dilerim.]

Kurt Klaus, efsane saat ustası Albert Pellaton’dan sonra yıllarca IWC’nin teknik yöneticiliğini ve Araştırma Geliştirme bölümünün başkanlığını yaptı. Bu gün teorik olarak emekliye ayrılmış olsa da halâ IWC ile birlikteliğine devam ediyor.

Kurt Klaus mekanik saat alanında bir lider, teknik bir deha olarak kabul ediliyor. 18 yıl önce ilk IWC Da Vinci’yi yarattı. Kendisi Da Vinci koleksiyonunun babası olarak da tanınıyor. 50 yılı aşkın süredir IWC Schaffhausen’da bulunan Kurt Klaus çalışmalarını HELLO!’ya anlattı.

HELLO!: IWC’nin doğuşunu bize anlatır mısınız?

Kurt Klaus: 140 yıl önce Amerikalı bir saat ustası vardı. Boston’da bir saat firmasının başındaydı. Ama Amerika’da çalıştığı saat ustaları ile hep sorunlar yaşıyordu. Ve dünyadaki en iyi saat ustalarının İsviçre’de olduğunu biliyordu. Çok yaratıcı bir insandı ve hep yeni fikirlerle doluydu. 140 yıl öncesi için çok yenilikçi bir fikir olan saatleri makineleri kullanarak üretme fikrine sahipti. Bu fikrini Atlas okyanusunu geçerek İsviçre’ye kadar gidip gerçekleştirdi.
Aynı dönemde İsviçre’de Schaffhausen’da su santralı inşa etmiş bir mühendis vardı. Oradaki şelalelerin gücünü elektrik enerjisine çevirebilen bir santral inşa etmişti. Bu dönemde elektrik yoktu tabi. Elektrik enerjisi olmadığından bu şelalelerin ürettiği gücü fabrikalara kanalize eden bir sistem inşa etti. İsviçre’de bu sistemi kuran mühendisle, Amerika’dan gelen saat ustası birleşerek İsviçre’de saat üretmeye karar verdiler. IWC yani “Internatonal Watch Company” bu uluslararası bilgi birikiminden yaratıldı.

HELLO!: IWC ailesine ne zaman katıldınız?

Kurt Klaus: İsviçre’nin iki kısmı var. İkiye ayrılıyor. İsviçre’nin batı kısmında ağırlıklı olarak Fransızca konuşuluyor. Doğu kısmında ise Almanca konuşuluyor. Ben doğu kısmında Almanca konuşulan bölgedeyim. Bütün saat üreticileri de batı kısmında yoğunlaşmış durumdadır. Doğu kısmında ise bir tek IWC’nin fabrikası var. Ben batıda eğitim gördüm, çünkü burada endüstri daha yoğun. Mezun olduktan sonra da kendi doğu tarafıma dönmek istedim ve bu sebeple IWC’yi tercih ettim.

HELLO!: 140. Yıldönümü için bu özel koleksiyondan biraz söz eder misiniz?

Kurt Klaus: IWC bu yıl 140. Yıldönümünü kutluyor. Bunu kutlamak adına Vintage koleksiyonunu çıkardık. Vintage koleksiyonuna dahil etmek için her bir ürün ailesinden bir model alındı ve [koleksiyon] yeniden güncelleştirildi.
140 yıllık bir marka olan IWC için en önemli tespitlerden bir tanesi de; ürün ailelerinden oluşan bir marka olması. Mesela pilot saatleri ailesi var. Her bir ailenin kendi tarihi ve güçlü bir geçmişi var. Pilot saatinden örnek verirsek; 1936’da havacılığın [ciddi anlamda] ilk başladığı yıllara denk geliyor. Özellikle o dönemde İngiliz hava kuvvetleri için özel olarak üretilmeye devam edilmiş.
Mesela Portekizli anlamına gelen [Portuguese] saat ailesinin de güzel bir öyküsü var: 1940’lı yıllarda [1930’larda olacak, çünkü ilk Portuguese saatinin üretim tarihi elimdeki –Annual edition 2008- IWC kataloğuna göre 1939] iki Portekizli [Rodrigues ve Teixeira isimli] tüccar Schaffhausen’a geliyor ve çok özel [denizaşırı yolculuklarda kullanılmak üzere su geçirmez ve denizcilik şartlarına uygun bir kronometreye sahip- çünkü o güne kadar denizci kronometreleri ancak statik ve büyük boyutlarda üretilebiliyormuş] bir saat sipariş ediyorlar. Bu saatin kolda taşınabilmesi gerekiyor. O dönemde cep saatleri var. Cep saatleri çok hassas ve zamanı doğru gösteren saatlerdir. IWC bu saatleri alıyor ve kol saatine uyarlıyor.

HELLO!: Saat sektörüne girme fikri nerden ortaya çıktı? Hayalinizde olan bir meslek miydi?

Kurt Klaus: Daha küçük bir çocukken başladım. Hep böyle ufak şeylerle mekanizmalarla ilgileniyordum. Evde dağılmış teknolojik şeyleri birleştiriyordum ama bu birleştirdiğim şeyler genelde ufak şeyler oluyordu. Dolayısıyla benim için ya bir müzik aleti olacaktı ya da saat olabilecekti. Bugün de beni heyecanlandıran saat değil, saatin mekanizmasıdır.

HELLO!: IWC saatleri kimlere hitap ediyor?

Kurt Klaus: Son 50 yılda saatlerin hitap ettiği kitle çok değişti. Daha önce daha ileri yaşlardaki insanların tercih ettiği bir markaydı. Şimdi ise müşteri kitlesi giderek gençleşti. Tipik bir IWC saat takan birini tarif etmem gerekirse, teknolojiye ve mekaniğe ilgili insanların kullandığı bir markadır. İşim gereği çok seyahat ediyorum. Dünyanın pek çok ülkesinde farklı müşterilerle birlikte IWC saatlerinin sunumlarını yapıyoruz. Orada saatleri birleştirmeyi öğreniyorlar. Bu çalışmalarda gördüm ki kadınlar teknik konularla zihinleri açık bir şekilde ilgileniyorlar.

HELLO!: Kadınlar genellikle hangi tür saatlere ilgi duyuyorlar?

Kurt Klaus: Dünyada özellikle İtalyan kadınları Portekiz modellerine yoğun ilgi gösteriyorlar. Farklı bir stile sahip olduğu için kollarına o saatleri takmaktan hoşlanıyorlar.

HELLO!: Saatlerde öncelikle önem verdiğiniz noktalar nelerdir?

Kurt Klaus: Müşteri saatlere ilk baktığında “Ne kadar harika bir saat” diyebilir. Fakat yaşadıkça görür ki o saatin mekanizmasında iş yoktur ve uzun süreli kullanamayabilir. Kimi saat vardır teknik anlamda iyidir, mekanizması mükemmeldir ama tasarımı yeterince şık değildir. Benim için ikisinin de bir arada olması gerekiyor. Saatin dışı güzel olmalı, iç mekanizması da bir o kadar güzel olmalıdır. Benim için bir saatin düzgün çalışması ve güvenilir olması çok önemlidir. Zaten bu da kalitesi yüksek saatlerde mevcut olabilir.

HELLO! 235, 10-16 Ocak 2009, Sayfa: 100-101, Söyleşi: Ayça Sarıca

Fortune Türkiye'den bir başka söyleşi için bakınız.

Bu söyleşi de İngilizce.

Jaeger-Lecoultre ve Altın Sokak



Geçtiğimiz Cuma günü (10 Ekim) Nişantaşı'na uğradım. Sabah saat 10 suları. Abdi İpekçi Caddesi'ndeydim. Milliyet gazetesinin efsane yayın yönetmeni Abdi İpekçi'nin adını taşıyan bu cadde acılı bir anının izlerini taşısa da temiz ve pak görünüşüyle her şeyi unutmuşa benziyor.

Sırtımı Abdi İpekçi'nin heykeline çevirdiğim vakit Cartier mağazasını gördüm. Gidip bakayım hangi saatler var diye ama kapalıydı. Yokuşu geri çıkmaya başladım ve Altın Sokak'a geldim. Sokağa girdim ve Jaeger-Lecoultre marka saatlerin segilendiği güzel bir butik gördüm. Ben vitrindeki saatleri seyrederken kapı tık diye açıldı ama ben kendimi bu pahalı ortama yakıştıramadığımdan içeriye girmek girişiminde bulunmadım. Kapı yeniden kapandı.

Vitrindeki Jaeger-Lecoultre saatlerini seyretmeye devam ettim. Henri Cartier-Bresson'un bazı fotoğraflarına bakarken, Leonardo da Vinci'nin resimlerine bakarken ne hissediyorsam aynı şeyleri hissediyordum. Hayranlık ve insan uygarlığının geldiği noktanın bir tezahürünü görmenin verdiği haz. Brancusi'nin bir heykeline bakar gibi baktım. Nazım Hikmet'in, Turgut Uyar'ın, Cemal Süreya'nın, İlhan Berk'in, Enis Batur'un şiirlerini okur gibi mutluydum.

Kapıya baktım tekrar. Acaba bir saat kataloğu var mıdır ellerinde? diye düşündüm. Kapıya yürüdüm ve açılmasını bekledim. Soğukkanlı ama güleryüzlü bir şekilde içeriye davet edildim. Saatlerin fiyatlarını sormak niyetinde değildim ama merak da ettiğimden sordum.

Tahmin edileceği üzere saatler pahalıydı. Ama hepten de ulaşılamaz değildi. Sıkı bir ekran kartı ve şahane bir monitörlü bilgisayar veya kaliteli bir dslr fotoğraf makinesi fiyatına iyi bir saat edinmek mümkün açıkçası. Saatin fiyatını artıran unsurlardan mesela kronometreye ben ihtiyaç duymam, günlük hayatta bu özelliği kullanmadıkları halde insanların gidip kronometreli saat almalarına da şaşırım zaten. İşte böyle kronometre gibi saatlere eklenen her unsur fiyatı artırıyor ama tabii saatin değeri de artıyor.

Mekanik bir saatin değerini artıran her eklenti aslında bir mühendislik ve tasarım buluşuyla çözülüyor ve bu da elbette ucuz olmuyor. Bazı saatler niye diğerlerinden farklıdır? Neden onları gördüğümüzde aklımıza kazınırlar da diğer saatleri gördükten sonra hemen unuturuz? İşte Jaeger-Lecoultre gibi şirketlerin farkı da burada. Unutulmayacak saatler üretiyorlar.

Dışarıya çıktığımda elimde muazzam fotoğraflarla dolu bir kitap vardı. Aslında sadece kitap demek yetmez kitap güzeli demek daha doğru. Bakana huzur veren siyah beyaz manzara fotoğrafları eşliğinde saat mekanizmalarının büyülü dünyasına bir yolculuk kitabı.

Mim Kemal Öke caddesine doğru giderken iwc saatlerinin butiğe de takıldım. Oldum olası iwc saatlerine bayılırım zaten. Onları seyrederken yağmur başladı. Mim Kemal Öke caddesinde de çok güzel saatler gördüm. Onlar da başka bir yazının konusu.

650’nin üzerinde mekanik parçası varsa o bir grand komplikasyon saattir



Evrim SÜMER

Sadece sipariş üzerine ve elde üretildiyse 650’nin üzerinde mekanik parçası varsa bilin ki o bir grand komplikasyon saattir

Eşinin 1997’deki ölümünden sonra ekibin başına geçen Francine Cousteau, Kaptan Cousteau’ya 50 sene evvel Oscar getiren Silent World belgeselini yeniden çekmeye karar vermiş; yanına UNESCO ve kendileri gibi yenilikçi olarak tasvir ettiği IWC’yi almış, ekibini toplayıp, Alcyon isimli turbo yelkenli teknesiyle Kızıldeniz’e dalmıştı. Film çekildi, montajlandı, İsviçre Lüks Saat Fuarı’nda dünya basınına ve VIP konuklara tanıtıldı. IWC’nin bu vesileyle yenilediği Aquatimer dalgıç saatleri koleksiyonu da işte bu sırada sunuldu. Koleksiyon içinde en ilgi çeken ve kuşkusuz en çok ilgi görecek olan, ilk filmin yapıldığı 1953 senesini temsilen 1.953 adet üretilen ve Cousteau Divers (Cousteau Dalgıçları) ismini taşıyan model. Biz de Türkiye pazarına iki sene önce giren 136 senelik marka IWC’nin genç ve başarılı Marka Müdürü Gianfranco D’Attis ile markayı ve Cousteau ekibi ile işbirliğini konuştuk.



Yeni Aquatimer koleksiyonunda 12 model var. Bu koleksiyonda kafa karıştıran birçok düğme yok, ancak işlevleri çok daha gelişmiş. Çelik model 1.000 metre derinliğe dayanıklı. Fotoğrafta gözüken Cousteau Dalgıçları modelinin arkasında ekibin teknesi Alcyon’un ismi ve logosu engrave edilmiş. Bu model Silent World filminin ilk yapım senesi olan 1953’ü sembolize ediyor ve 1953 adet üretildi. Saat, renklerini Kızıldeniz ve mercan kayalıklarından almış, o yüzden kayışı lacivert, kadranı ise lacivert ve turuncu. Koleksiyonda titanyumdan üretilen ve 2 bin metreye kadar dayanıklı modeller, otomatikler ve kronograflar da var.

Türkler dalgıç saatlerini sevdi

IWC ve diğer markalar arasındaki fark nedir? Bir noktadan bakınca hepsi eski firmalar, hepsi çok iyi saatler yapıyor.

- IWC lüks saat yapan şirketler arasındaki mühendistir diyebiliriz. Teknik anlamda yenilikçiyiz ve mekanik olarak kuvvetliyiz. Ayrıca tasarımlarımız zamansız, belli bir dönemin modasına takılıp kalmıyoruz. IWC diğer şirketlerin yaptığı gibi gövde gösterisi yapmaz. Bizde de bol kas var ama biz mütevazıyız. Gösteriş yapmak isteyenlerin değil, gerçek saat severlerin ve işi bilenlerin tercih ettiği bir markayız. Saatlerimizin yüzde 80-90’ı Schaffhausen’daki merkezimizde elde üretiliyor.

Hedef kitleniz kim?

- Erkekler ama belli yaş gruplarına göre ayırmak zor. 30 - 40 yaş arası erkekler, ilk defa IWC alanlar. 40 yaş üzerindekiler de önemli bir müşteri grubunu oluşturuyor.

Müşterileriniz yaşlılar yani?

- Her yaşa ve hayat tarzına hitap ediyoruz ama bazı saatleri taşıyabilmek için belli bir hayat tarzı, birikim, eğitim ve görgü gerekir.

Türkiye’deki IWC pazarı nasıl?

- Türkiye’de ciddi bir potansiyel olduğunu gördük. Türkiye modaya ve trende çok düşkün bir alıcı kitlesine sahip. Mesela bu günlerde tanıtılan yeni Aquatimer serisine ciddi bir talep var.

Türkiye’de en çok hangi modeller tercih ediliyor?

- Potuguese koleksiyonu ve pilot saatlerinden oluşan Spitfire koleksiyonları, komplike saatler hem Türkiye’de hem de dünyada en çok satanlar. Yeni Aquatimer koleksiyonu da bunlara eklenecek gibi duruyor.

Cousteau ekibi ile nasıl buluştunuz?

- Biz sosyal sorumluluk sahibi bir firmayız. Ekolojik önemi olan bir projeye katkı vermek istiyorduk ve karşımıza Cousteau ekibi çıktı. Silent World Revisited filminin yapımı IWC için ticari bir amaçtan çok hayat tarzına uyan bir işbirliği. Kaptan Cousteau’nun hayat anlayışı ‘Sevdiğin şey için iyi bir şeyler yap’tı. Kaptan Cousteau kendi gemisinin, Calypso’nun mühendisiydi. Bir yandan bütün bunları ailesiyle yapıyordu. Ortak noktamız da buradaydı zaten. İki taraf da yenilikçi, güçlü, yaratıcı, zamansız. Kaptan Cousteau gösterişi sevmezdi, biz de sevmiyoruz.

Gerçekten pilot, dalgıç olmayanlar kolunda pilot ve dalgıç saatleriyle dolaşıyor. Bu nasıl bir hayat tarzı? Trendlerin kurbanı mı oluyoruz?

- Saatler fonksiyonlarına göre kategorize ediliyor ama sadece o konuyla ilgili kişiler tarafından takılacak diye bir kural yok. Biz bir dünya, bir hayat tarzı yaratıyoruz. Sonuçta tüm saatlerin temel işlevleri aynı, bazısında daha fazlası var.

IWC markalı saatler hangi fiyatlara satın alınabiliyor?

- 3 bin dolardan 360 bin dolara kadar modellerimiz var. Ama işin içine en komplikasyon ve mücevher girince üst sınır sonsuz olabiliyor.

Komplikasyon, grand komplikasyon saat ne demek?

- Basit bir saatin üretimi için yaklaşık bir hafta gerekir. Komplike denince üretim süresi altı aya kadar çıkabiliyor. Saat mekanizması komplikeleştikçe, hassasiyet ve ustalık artıyor. Grand komplikasyonda modeller sadece 50 adet üretiliyor, dünyanın yapımı en zor saatleri. Ve sadece siparişle üretiliyorlar. Bir grand komplikasyon saatte 650’nin üzerinde mekanik parça var.

Meşhur müşterileriniz kimler?

- Elton John, Boris Becker, Hugh Grant, Tom Ford, Giorgio Armani, ismini sayamayacağım kadar çok kişi var. Türkiye’dekilerin isimlerini veremiyoruz ama de ciddi bir müşteri ve koleksiyoner kitlemiz olduğunu söyleyebilirim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...