Jaeger-Lecoultre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jaeger-Lecoultre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Efsane Saatler 4: Jaeger-LeCoultre Reverso, 1931


Jaeger-LeCoultre Reverso, 1931


Söylemesi zor bir marka adına sahip olan olan Jaeger-LeCoultre (JeycerLeKult) her biri farklı 1200'den fazla mühendislik ve sanat eseri sayılan mekanizma üretmiş efsanevi bir saat üreticisi. 80 yaşındaki taze delikanlı Reverso modeli ise bunca saat içinde ilk sıralarda sayılan kült bir saat. Reverso'nun öyküsü Hindistan'ın İngiliz işgali altında bulunduğu zamanlara kadar uzanıyor. O vakitler polo oyuncularının, oyun sırasında saatleriyle başı dertteymiş. Saatler oyundaki sert darbelere karşı çok dayanıksız olduklarından sağlam bir saate ihtiyaç duyulmuş. 

Reverso sistemi, tıpkı Zippo çakmakları gibi işlevsel tasarımlardan, kült mertebesine erişen zarif bir örnek.

Ölümsüz bir tasarıma sahip Jaeger-LeCoultre bugün bile ilk kez görenlerin hayranlıkla karşıladığı bir şekilde saatin gövdesi ihtiyaç duyulduğunda patentli raylı bir sistemle kendi ekseni çevresinde dönerek kilitlenebiliyor. Böylelikle saatin narin yüzü bir muhafaza altına alınıyor ve mekanizmaya gelecek zararlardan korunmuş oluyor. 

Personalize your Jaeger-LeCoultre Reverso
Bu kadarla da bitmedi, kasanın arkası ön tarafa gelmiş olduğunda boş metalik yüzeye bakanlar yeni fikirler üretmeye başladı. Reverso sahipleri bu boş yüzeyi kişiselleştirip aile armaları, resimler veya yazılarla doldurdular. Bu durum Reverso Sanatı adı verilebilecek bir tür saat süslemeciliğine de yol açtı. Günümüzde geldiğimizde ise Reverso sahiplerinin büyük çoğunluğu artık polo oyuncusu olmadığından hem saat sahipleri hem Jaeger-LeCoultre kasanın arka yüzeyini yaratıcı çözümler ve yeni fikirlerle gizli bir hazine gibi değerlendiriyor.


Sarı ve Zamansız

Jaeger-LeCoultre True Second mekanizması ve Gyrolab denge yayı

Lale Müldür'ün şiiri 'Sarı ve Zamansız Balad'ı okuduktan sonra böyle bir mekanizma ile karşılaşınca ister istemez mekanik saatlerin işleyişini, insanların kendi hayatlarındaki mekanizmaları ve zamanbilim'in şiirle bağını düşündüm:

Sarı ve Zamansız Balad

 

Sen yolun aydınlık tarafından
gideceksin
Ben gölge


Sen Van Morrison dinleyeceksin
Ben Peter Paul & Mary


Sen Madrid'e gitmek isteyeceksin
Ben Barselona


Sen ağaçları budayacaksın
Ben çayı


sen yağmur yağınca içeri
gireceksin
Ben kapıları


Sen yelpaze gibi açılan yaprakları
seveceksin
Ben kirazları


Sen köpekleri şımartacaksın
Ben kedileri


(Ben bir jet uçağında gideceğim
Ne zaman döneceğimi bilmeyeceğim)


Sen Ferrari'li beyefendi olacaksın
Ben karanlık bir münzevi
ta ki iyileşene kadar
ta ki iyileşene kadar


Sen bir ardıç kuşu olacaksın
Ben su


(Ben bir jet uçağında gideceğim
Ne zaman döneceğim bilmeyeceğim)


Yaşadığım hiçbir şey önemli olmayacak
yüzüğümü yeniden takana kadar
yüzüğümü yeniden takana kadar


ben aşkı mineraller, bitkiler
ve melekler olarak düşüneceğim
sen kozmik bir metin


sen Kanun eşliğinde vizyoner
resitalleri vereceksin
ben un çorbası ya da
kemanımla bir ses


sarı & zamansız
sarı & zamansız
sarı & zamansız balad


sen "kaderini uzayda ara"
ben karnabaharlara bakacağım



Lale Müldür

Her saat kendi şarkısını söyler



Jaeger-LeCoultre Chaplin Memovox




Jaeger-LeCoultre, 180 yıl önce temelleri atılmış, derdi hep kaliteli saatler üretmek olan bir üretici. Haklı olarak tarihleriyle gurur duyuyorlar. Bunca uzun bir tarihten dolayı tanıtım yapma konusunda sıkıntı çekmiyorlar.

Şirketin saatlerinden birine sahip olanlardan biri de ünlü oyuncu Charles Chaplin imiş. Onun yolundan giden torunu yazar ve sinemacı Carmen Chaplin'in bugün Milliyet gazetesinin Cadde ekinde söyledikleri saatlerle insanlar arasındaki bağlara işaret ettiği için önemli:

“Antika saatleri çok seviyorum, en çok da geçmişleri ve hikayeleri olmasını. 1920’ler ve retro tarzındaki minik ve mücevher şeklindeki saatler bana hitap ediyor. Minik bir mücevherin arkasında kalp atışı gibi bir mekanizma olması beni büyülüyor.” 
Carmen Chaplin, dedesinin saatiyle.

Carmen Hanım bu sözlerin ardından dedesi Charles Chaplin'in saatini anlatıyor: 
“Dedemin saati beni çok etkiliyor. Çünkü dedem saati babam Michael Chaplin’e 14 yaşına bastığında hediye etmiş. Babam da evlenirken saati anneme hediye etmiş. Bizim ailede uğur getirdiğine inanılıyor. Çünkü anne ve babam 45 yıldır evliler ve mutlular.”
Jaeger-LeCoultre, Carmen Chaplin'e kutlamaların şerefine bir film yapmasını önermiş. 25 Ocak 2013'te ‘A Time for Everything’ (Her şey İçin bir zaman) filminin gösterimi yapıldı. Carmen Chaplin hazırladığı filmi de anlatıyor:  
"Bu filmde zaman geçerken ruhumuzun bir parçasını bazı objelerde bıraktığımızı anlatıyorum. Filmde 3 kuşak Chaplinler oynuyoruz. Annem Patricia Chaplin ve kızım Uma Chaplin Bhalla bana eşlik ediyor.”
İşte tam bu noktada markanın bir önemi yok. Önemli olan bir hatıra olarak saate değer verilmesi, saatin değerli olması bir teferruat sadece. Sağlam ve arkasında sözü edilecek bir tarih barındıran saat olması önemli. Bu Seiko da olabilir, Tissot da. Geçmiş aynı zamanda hatıra demektir çünkü.

Zamana dayanıklı saatler zaman içinde kuşaktan kuşağa aktarılan sevginin de nişanesidir.

Aynı atölyede üretilen birbirine benzeyen saatler, birlikte zaman yolculuğuna çıktıkları kişilere bağlanınca özel bir sese kavuşuyor, benzersiz bir şarkı söylüyorlar.

ZAMANSIZ TASARIM



Bazı saat tasarımların zamanı yoktur. Her dönem aynı heyecanla kola takılabilir, nesiller arasında bağlantı kurabilir. Jaeger-LeCoultre Geophysic Chronometer işte bu tarz bir saat. Seyrine doyum olmuyor böyle saatlerin.

Jaeger-Lecoultre ve Altın Sokak



Geçtiğimiz Cuma günü (10 Ekim) Nişantaşı'na uğradım. Sabah saat 10 suları. Abdi İpekçi Caddesi'ndeydim. Milliyet gazetesinin efsane yayın yönetmeni Abdi İpekçi'nin adını taşıyan bu cadde acılı bir anının izlerini taşısa da temiz ve pak görünüşüyle her şeyi unutmuşa benziyor.

Sırtımı Abdi İpekçi'nin heykeline çevirdiğim vakit Cartier mağazasını gördüm. Gidip bakayım hangi saatler var diye ama kapalıydı. Yokuşu geri çıkmaya başladım ve Altın Sokak'a geldim. Sokağa girdim ve Jaeger-Lecoultre marka saatlerin segilendiği güzel bir butik gördüm. Ben vitrindeki saatleri seyrederken kapı tık diye açıldı ama ben kendimi bu pahalı ortama yakıştıramadığımdan içeriye girmek girişiminde bulunmadım. Kapı yeniden kapandı.

Vitrindeki Jaeger-Lecoultre saatlerini seyretmeye devam ettim. Henri Cartier-Bresson'un bazı fotoğraflarına bakarken, Leonardo da Vinci'nin resimlerine bakarken ne hissediyorsam aynı şeyleri hissediyordum. Hayranlık ve insan uygarlığının geldiği noktanın bir tezahürünü görmenin verdiği haz. Brancusi'nin bir heykeline bakar gibi baktım. Nazım Hikmet'in, Turgut Uyar'ın, Cemal Süreya'nın, İlhan Berk'in, Enis Batur'un şiirlerini okur gibi mutluydum.

Kapıya baktım tekrar. Acaba bir saat kataloğu var mıdır ellerinde? diye düşündüm. Kapıya yürüdüm ve açılmasını bekledim. Soğukkanlı ama güleryüzlü bir şekilde içeriye davet edildim. Saatlerin fiyatlarını sormak niyetinde değildim ama merak da ettiğimden sordum.

Tahmin edileceği üzere saatler pahalıydı. Ama hepten de ulaşılamaz değildi. Sıkı bir ekran kartı ve şahane bir monitörlü bilgisayar veya kaliteli bir dslr fotoğraf makinesi fiyatına iyi bir saat edinmek mümkün açıkçası. Saatin fiyatını artıran unsurlardan mesela kronometreye ben ihtiyaç duymam, günlük hayatta bu özelliği kullanmadıkları halde insanların gidip kronometreli saat almalarına da şaşırım zaten. İşte böyle kronometre gibi saatlere eklenen her unsur fiyatı artırıyor ama tabii saatin değeri de artıyor.

Mekanik bir saatin değerini artıran her eklenti aslında bir mühendislik ve tasarım buluşuyla çözülüyor ve bu da elbette ucuz olmuyor. Bazı saatler niye diğerlerinden farklıdır? Neden onları gördüğümüzde aklımıza kazınırlar da diğer saatleri gördükten sonra hemen unuturuz? İşte Jaeger-Lecoultre gibi şirketlerin farkı da burada. Unutulmayacak saatler üretiyorlar.

Dışarıya çıktığımda elimde muazzam fotoğraflarla dolu bir kitap vardı. Aslında sadece kitap demek yetmez kitap güzeli demek daha doğru. Bakana huzur veren siyah beyaz manzara fotoğrafları eşliğinde saat mekanizmalarının büyülü dünyasına bir yolculuk kitabı.

Mim Kemal Öke caddesine doğru giderken iwc saatlerinin butiğe de takıldım. Oldum olası iwc saatlerine bayılırım zaten. Onları seyrederken yağmur başladı. Mim Kemal Öke caddesinde de çok güzel saatler gördüm. Onlar da başka bir yazının konusu.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...