Uzun zamandır dergilerde, gazetelerde yayımlanan reklamlarda, haberlerde, makalelerde istisnaları olsa da genellikle saatler hep 10'u 10 geçe konumundadır, bu duruma hepimiz aşinayız sanıyorum.
Bu durumun nedenlerini tahmin etmek hiç zor değil, birincisi saatin üreticisine dikkati çekmek (çünkü üretici logoları çoğunlukla 12'nin hemen altında olur, akrep ile yelkovan markayı kucaklar gibi görünür, güven duygusu uyandırır), ikincisi hafif bozuk da olsa bir gülümsemeyi andırır böylece olumlu bir görüntü oluşturur, üçüncüsü eğer saat üzerinde alt kadranlar varsa bunlar doğal olarak 3, 6 ve 9 yönlerinde bulunduklarından görüntü karmaşıklığına neden olmaz, alt kadranlar rahatlıkla görünür olduğundan böyle bir tercih var.
Ama benim anlatmak istediğim biraz başka:
Son zamanlarda 10'u 10 geçe saatimi seyretmeyi alışkanlık haline getirdim.
Artık saatin 10'u 10 geçmesini bekleyip o vakit saatime bakıyorum, 10'u 10 geçe oluşan görüntü çok hoşuma gidiyor, reklamlardaki saatler umurumda değil, beni ilgilendiren kolumdaki saatin güzelliği.
Saat 10'u 10 geçe akrep ve yelkovan kollarını açmış benim bakışlarımı bekliyor gibi geliyor, ben de saatimin bu haline kayıtsız kalamıyorum.
Fotoğraf: Omega, 1942.