Hollanda saat kardeşliği

Heyecanla beklenen ve açılışı bugün yapılan SIHH (Le Salon International de la Haute Horlogerie) öncesi saatseverlerin gündemine düşen Hollandalı kardeşlerin başarısı hâlâ konuşuluyor:

Her ikisi de saat ustası olan Tim ve Bart Grönefeld kardeşler 4 yıl uğraşıp Hollanda damgalı ilk büyük komplike saati üretmeyi başarmışlar. Grönefeld GTM-06 isimli tourbillon mekanizmalı saat İsviçre-Alman estetiğinden biraz uzak olsa da kendisine has ilginç yapısından dolayı övgüyü hak eden önemli bir yapıt.



Tabii Hollandalı Grönefeld kardeşlerin başarısının temelinde İsviçre'de eğitim görmüş olmaları gibi önemli ayrıntılar da var. Fakat İsviçre saatçilik okullarından mezun olan her öğrenci daha sonra özgün tourbillon mekanizma icat edemiyor elbette.







Kaynaklar: 1, 2, 3

Saatçinin Richard Mille olarak portresi



Vacheron Constantin’in arkasındaki dolu dolu 250 yıllık birikimle geldiği nokta olan Quai de l’Ile kelimenin tam anlamıyla bir başyapıt. Fakat 2001 doğumlu bir şirket olarak henüz 10. yılını bile doldurmayan Richard Mille saatlerinin ulaştığı mertebe ise diğer saat şirketlerinin bilgelik dolu yüzyıllarını bir çırpıda aşan ve en üst sınıf (haute horlogerie) mekanik saatçilikteki sınırı fersah fersah geçen bir öneme sahip bence. Bazı tutucu saat çevrelerinin eleştirilerine maruz kalsa da başarısıyla ve teknik çözümleriyle örnek de oluyor aslında.



Bir başka açıdan bakarsak Rolex efsanesinin doğumuna tanık olmak gibi bir şey bu aslında. 1931 yılında Rolex ilk 360 derece dönebilen (tek yönlü de olsa) otomatik sistemi icat ettiğinde yeni bir çağ başlamıştı. Buluşun doğal sonucu olarak bugün bütün otomatik saatlerin yapısında Rolex’in icat ettiği sistem kullanılıyor (elbette çok geliştirildi, artık rotor tek yönlü dönmüyor, IWC gibi A.Lange&Sohne gibi saat şirketlerinin değişik buluşlarıyla güç birikimi çoktan 1 haftayı geçip 1 ay gibi mekanik bir saat için inanılmaz gelişmelere dayandı vesaire). Şimdiden örnekleri görüldüğüne göre RM saatlerinin getirdiği teknik yenilikler dalga dalga yayılacak ve bütün şirketleri olumlu olarak etkileyecek diyebiliriz.

RM saatleri hafiflikleri ile de insanı şaşırtıyor: RM006 43 gram, RM007-1 ise sadece 29 gram. Kullanılan malzemeler deniz uçaklarında ve üst sınıf otomobillerde kullanılan karbon nanofiber başta olmak üzere değerli madenlerden titanyum, altın vesaire. Hemen bütün saatlerinde tonoz biçimli yapı üzerine inşa edilen RM saatlerinin bir değer özelliği de darbe emici yapısıyla yenilikçi kasa tasarımı. RM saatlerinin bazılarının ilham kaynağı Formula 1 yarış otomobilleri (RM001-1, bazılarının ise mimari yapılar (RM0012), bazıları da yelkenli tekneler (RM014).

Aslında Richard Mille kendini bir ressam gibi görüyor ve şöyle söylüyor: “Saat kasası benim için boş bir tuval. Orada istediğim her şeyi yaratabilirim.” Ayrıca saat koleksiyonu yapanların üç temel kavramına (kalite, özgün tasarım, sınırlı sayıda üretim) bir de yaratıcılığı eklemiş olması bile tek başına övgüye değer.

RM saatlerinin çarpıcı güzelliğini ve yaratıcı bir zihnin ürettiği yapısal mekanizmanın insanı heyecanlandırmaması olanaksız diye düşünmekteyim. Hiç abartmadan söylemem gerek: Richard Mille yaşayan en önemli saat ustası, dahi bir tasarımcı ve yönetici.

Özetin özeti: Richard Mille saat üretim ve tasarım tarihinde yeni bir çağı başlatmıştır diyebiliriz.

Saat kültürü güçlü bir toplumuz

Bugün (13.01.2009) Referans gazetesinin 2. sayfasında ACY Saat şirketi ile ilgili bir haber var. Hem zaten ne zamandır ACY Saat hakkında yeni bir haber çıkmıyordu, bu sıralar bir haber bekliyordum doğrusu çünkü ACY çok başarılı ve hiperaktif bir şirket. (Gerçi ben ACY'nin temsil ettiği markalardan sadece U-Boat ve Boegli müzikli cep saatlerini beğeniyorum (hoş görünümlü ve neşeli saatler bunlar), ancak bu markalar dışındaki diğer saatleri de beğenen çok elbette.)

Derya Karayağız isimli hanımefendinin yaptığı haberin başlığını hiç beğenmedim, büyük ihtimalle lükse vurgu yapma gereğini duyan yazı işleri yapmıştır diye düşündüm ve ara başlıklardan birini yukarıya aldım. Zaten gazetelerde habis ur gibi yayılan "x kriz dinlemiyor" gibi başlık atma modası var, burada x'e konu neyse onu yazın benzer haberleri göreceksiniz.

Haberin sonlarına doğru Türkiye ile Yunanistan'ı karşılaştıran Fatih Yaman ise şu bilgiyi veriyor: "12 milyonluk Yunanistan'ın saat satışlarını yakalayamıyoruz belki ama aslında saat kültürümüz konusunda geçmişimiz çok güçlü."

Lüksten vazgeçmeyen Acy Saat, yenilikçi ürünlerine güveniyor

Derya Karayağız

Krizden etkilenmesine rağmen lüks segmentten vazgeçmeyen Acy Saat, farklı ve yenilikçi ürünlerine güveniyor. Acy Saat bu yıl gençlere özel iki yeni markanın yanı sıra mekanik ve özel dizaynlı cep saatleri de satacak.

Fenerbahçe'nin 100. yılı için özel yaptırdığı ve 12 bin euro fiyata sahip 100 adet Jacques Lemans marka saati, 3 gün içinde Fenerbahçeli ünlü isimlere satmasıyla tanınan Acy Saat, krizden etkilenmesine rağmen lüks segmentten vazgeçmiyor. 2008'de 16 bin adet saat satışıyla 3.5 milyon euro ciro hedefleyen firma, kriz nedeniyle yılsonu hedefinin yüzde 24 altında kaldı. Ancak krize rağmen lüks segmentten vazgeçmeyeceklerini ve bu yıl 25 bin saat satmayı hedeflediklerini vurgulayan Acy Saat'in sahibi Fatih Yaman, farklı ve yenilikçi ürünlerle gençlere hitap ederek hedeflerini gerçekleştireceklerine inandığını söyledi. Fatih Yaman, bu amaçla Black Dice ve The One adlı 2 yeni markayı daha Türkiye'ye getirdiklerini kaydetti.
2006 yılında başladığı saat satışını lüks segmentte sürdüren Acy Saat'in ürün segmenti içinde 50-70 bin euroluk saatler bulunuyor.

2009 hedefi 25 bin saat

2008 yılı hedefini 16 bin saat satışı ve 3.5 milyon euro ciro olarak belirlediklerini ancak kriz nedeniyle yıl sonunda bu hedefin yüzde 24 altında kaldıklarını anlatan Fatih Yaman, "Bu yıl önce geçen sene kaybettiğimiz yüzde 24'ü geri alacağız. Sonra bunun üstüne yüzde 20 büyüme hedefliyoruz. Bu yıl 25 bin saat satmayı planlıyoruz" dedi. Mevcut ürünleriyle büyüme hedeflerini yakalamanın zor olduğunu belirten Yaman, kriz döneminde yeni ve sıra dışı ürünlerle bu farkı kapatmaya çalışacaklarını ifade etti. Fatih Yaman, bunun için saat fiyatları 115 ile 225 euro arasında değişen ve özellikle gençlere hitap eden Black Dice ve The One markalarını Türkiye'ye getirdiklerini anlattı.

Bu yıl ayrıca mekanik ve özel dizaynlı cep saatlerini getirdiklerini, 2009 projeksiyonunda bu ürünlere çok önem verdiklerini dile getiren Yaman, "Fiyatları bin 500-5 bin 500 TL arasında değişen cep saatlerinin içine bir de mekanik müzik kutusu yerleştirilmiş. İçindeki müzik kutusu sayesinde Mozart ya da Vivaldi dinlebilen cep saatleri, özel bir aparatla masa saatine de dönüşebiliyor. Bu saatlerden yıl içinde 50 ile 350 arasında satmayı hedefliyoruz" diye konuştu.

Saat kültürü güçlü bir toplumuz

Ürünlerinin ağırlıklı olarak büyükşehirlerde olsa da Türkiye'nin 120 noktasında satıldığını kaydeden Yaman, ekonomik kriz yaşansa da Türkler'in yeniliklere açık bir toplum olduğunu vurguladı. Yaman, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu durum bizi rahatlatıyor. 2009 yılı için çok olumlu beklentilerimiz var. Çünkü biz Türkiye'de yaşıyoruz. Türkiye çok genç nüfusa sahip, dinamik bir pazar. 12 milyonluk Yunanistan'ın saat satışlarını yakalayamıyoruz belki ama aslında saat kültürümüz konusunda geçmişimiz çok güçlü. Son birkaç yıldır bu saat kültürünü tekrar kazanmaya başlıyoruz. Bunun potansiyelini düşündüğünüzde oldukça yüksek. Bu potansiyeli gördüğümüz için geleceğe daha güvenle bakıyoruz."
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...