Patek Philippe Arşivi

'Arşivlemek', 'kayıt tutmak' bilindiği gibi ülkemizde kıymeti pek bilinen bir kavram değil. Hatta "arşiv" demek aslında kanayan bir yara demektir ülkemiz için.

Tarihimizin Osmanlıya dair kısmından bir bölümünü "çöp bunlar" diyerek trenlerle vagon vagon belgeyi komşu bir ülkeye satmışlığımız dahi vardır. Vaktiyle güzel ve yalnız memleketimizin bir kurumu kurumsal tarihini yazdırmak istediğinde kuruluşuyla ilgili evrakın Anadoluda bir depoda Seka'ya gönderilmek üzere çuvallar içinde bekletildiği anlaşılmıştı! Sonra bu çuvallar içerisinde Mustafa Kemal Atatürk'ün kurumun kuruluş aşamasındaki katkısının ispatlandığı yazışmalar hazırlanan kitabın ilk sayfalarına konulmuştu. Nereden nereye...

Gelelim Patek Philippe şirketine: 1839 yılından beri sadece kendileriyle ilgili kayıtları değil, sattıkları her saat ile ilgili müşteri bilgilerini dahi arşivlemişler ve bu arşivle gurur duyuyorlar.

Gurur duymakta haklılar da: Arşiv geçmişe sahip çıkmak, onu korumak ve ondan gelen bilgiyle daha sağlam olmak anlamına geliyor.

Mahatma Gandhi'nin cep saati



Bazı insanların saatlerini çok merak ederim. Mesela Turgut Uyar'ın nasıl bir saati vardı acaba? Aynı şekilde Edip Cansever'in, Cemal Süreya'nın saatlerini de merak ederim. Listeyi herkes kendi zevkine göre uzatabilir (müzisyenler, matematikçiler, mimarlar, sporcular, mühendisler...) Müzayedeleri takip etmek insanın merak duyduğu pek çok konuyu açığa kavuşturabilir.

Mahatma Gandi'nin cep saatini merak eden var mıdır acaba? Uzun yıllar süren bir özgürlük mücadelesinin ve taş gibi bir sabrın izlerini taşıyan bir saati görüyoruz burada. Saat Zenith marka. Ancak bu saate bakıldığında özgür Hindistan'ı görmek de mümkün.

Gandhi'den söz etmişken onun ahlaki bir çözüm olarak şiddetsiz direnişi hakkında güzel bir kitaptan söz etmek isterim. Meraklılarının okumasında büyük fayda var: EFENDİLİĞİN REDDİ, Sivil İtaatsizlik ve Doğrudan Eylem, Tarık Aygün, Versus Yayınları, 2006.

Konuyla ilgili haberler:

Gandi’nin mirası Hindistan’ın oldu... - 7.3.2009

Hindistan, ‘Gandi’ teklifini kabul etmedi - 6.3.2009

‘Gözlükleri sattırmayız’ - 1.3.2009

Cogito saatleri



Perşembe günü Kitap-lık dergisinin son sayısını almak için YKY'nin Galatasaray'daki Kültür Merkezi'nin altında bulunan kitabevine gittim. Orada kitaplara filan bakarken Cogito'nun 50. sayısını gördüm, çok güzel bir kapağı vardır 50. sayının, zaten şahane bir dergidir bilen bilir. İlginçtir dost meclislerinde ne zaman Cogito'nun lafı edilse bazı arkadaşlarım ağır yazılar olduğundan dolayı okumadıklarını söylerler, bence Cogito'daki yazılar kitap, gazete ve dergi okuma kültürünü almış biri için ağır değildir. Benim de sıkıntılarımdan biridir, ilk okumada bazı makaleleri anlaşılmaz bulurum, fakat ikinci bir kez daha okumak gerektiğini düşünürüm, o da olmuyorsa üçüncü kez okurum. Neticede İzafiyet teorisi değil bu dergide olan makaleler.

Bir de Zaman'ı inceleyen 11. sayısı vardır Cogito'nun onun da kapağı saatseverlerin zihinlerinden çıkmayacak bir çalışmadır:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...