Zamanın görünen yüzü: Saatler



Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde 13 Mart–28 Haziran 2009 tarihleri arasında görülebilecek bir sergi var: ''Zamanın Görünen Yüzü: Saatler''

AA tarafından duyurulan basın bülteni şöyle:

Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde açılacak ''Zamanın Görünen Yüzü: Saatler'' sergisi, 13 Mart–28 Haziran 2009 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.

Türkiye'nin önemli müze ve özel koleksiyonlarındaki eserlerden derlenerek hazırlanan sergi, insanoğlunun günü, saat dilimlerine ayıran matematiksel sistemi ve bunu hesaplayan objeyi bulmasından 1950'li yıllara kadar geçen tarihi süreci anlatıyor. Güneş saati, kum saati, silindirik saatler, kule saatleri, gemici saatleri, cami ve meydan saatleri ele alınan eserlerden bazıları arasında yer alıyor.

Sergide, Mustafa Şemi, Mehmet Şükrü, Ahmet Eflaki Dede, Derviş Yahya ve Şeyh Dede gibi eski Türk saat ustalarının yaptığı ve çok azı günümüze ulaşabilmiş saatler yitip giden ustalarıyla anılıyor. Bu nadide saatler, Dolmabahçe Sarayı saat uzmanı Şule Gürbüz ile saat ustası Recep Gürgen'in değerlendirmeleriyle sergileniyor.

KOÇ VE SABANCI'NIN SAATLERİ

Sergide ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk'ün saatinin yanı sıra Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı gibi ünlü sanayici ve iş adamlarının saatleri de sergilenecek. Ünlü yazar ve düşünürlerin saat ve zaman konusunda bir ikon haline gelmiş yazıları, serginin küratör ve editörü tarafından arşivler taranarak derlendi.

Ziyaretçiler, bu metinleri duvarlardaki panolardan okuyabilecek. (AA)


Sergide Mustafa Kemal Atatürk'ün saati ile birlikte Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı gibi ünlülerin saatleri de sergilenecek olması önemli. Aslında Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkemizin de kaderini değiştiren (sonra Liman von Sanders Paşa'ya hediye ettiği) şarapnel parçasını engelleyerek bir kişinin değil aynı zamanda bir milletin hayatını da kurtaran cep saati bulunsa -bildiğim kadarıyla kayıp- ve Atatürk'ün diğer müzelerdeki saatleriyle birlikte sergilense başlıbaşına bir olay olurdu.

Müzelerden ve özel koleksiyonlardan alınan eserlerle düzenlenen sergiyi kaçırmayın derim.

Neden geri kaldık?



18. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere'de 700.000 kişi cep saati taşıyordu. Yaklaşık 1,5 milyon kişiyse evinde sarkaçlı bir saat bulunduruyordu.

(Kaynak: Axis 2000)

"Ünlü reklamcıdan Rolex kriteri"

Dün gazetelerde ve internet sitelerinde Rolex ile ilgili bir haber vardı. Özetle ülkemizde daha çok reklamcıların başucu kitabı olan "Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin, O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor" adlı eseriyle tanınan Fransızların efsane reklamcısı Jacques Seguéla bir tv programında kendisine, Sarkozy’nin değerli nesnelere olan zaafı sorulunca, “Ne olmuş Rolex’i varsa, onu kınayamayız. Herkesin Rolex’i var. Zaten 50’sinde Rolex’iniz yoksa, hayatta başaramamışsınız demektir” diye konuşmuş.

Bence ülkemizde yayımlanan haberlerin en iyisi Milliyet gazetesininin 4. sayfasındaki "Ünlü reklamcıdan Rolex krititeri" başlıklı haberdi. Diğer gazeteler daha düz bir bakış açısıyla haberi vermiş:

Hürriyet "50’sinde Rolex takmayan başarısız", Posta "50'sinde Rolex'in yoksa başarısızsın", Vatan "Sarkozy'nin kankası Fransa'yı karıştırdı" Akşam "50 yaşında Rolex'in yoksa boşuna yaşadın!" vb.

Elbette Jacques Seguéla'nın söyledikleri Fransa'yı epeyce karıştırmış, orada tartışmalar daha bir hararetli bir şekilde sürüyor.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...