"SAAT USTASI"

Vedat Nedim Tör Müzesi'ndeki "Zamanın Görünen Yüzü: Saatler" sergisini tekrar gezdim. Sergiye eklemeler yapılmış bu arada, bazı saatlerin de yeri değiştirilmiş. Yeni bir sergiyi gezer gibi oldum.

Sonra oturup Recep Gürgen ustanın bir saati tamir etmesini izledim. Ali Kazma'nın hazırladığı bu video çalışmasını ihmal etmişim, baştan sona izledim, sonra tekrar izledim, çok güzel bir iş.

Ali Kazma'yı tebrik etmek gerek, sanatçıların bu tür konuları dert etmesi, üzerinde düşünmesi dahi çok önemli bence. Çünkü tamirciler görünmeyen kahramanlar gibi, bir saatin üretildikten sonraki hayatı üzerinde kimlerin emeği olduğunu pek düşünmüyoruz, fakat bu görüntülerde ağır bir hastayı sağ ve salim ayağa kaldırır gibi, ustanın ince ince birçok parçayı önce birer birer ayırması sonra temizleyip düzenleyip, düzeltip her bir parçayı yeniden yerli yerine oturtmasının bütün aşamaları belgelenmiş.

"Ali Kazma kim ola?" derseniz, Mimarlar Odası Genel Merkezi'nin internet sitesinden bir alıntı ile yanıt vereyim:

“Saat Ustası” (2006) Recep Gürgen’i, bir 19. Yüzyıl Fransız saatini tamir ederken gösteriyor.

"Ali Kazma 1971 yılında, şu anda yaşadığı ve çalıştığı İstanbul’da doğdu. Yüksek lisansını New York’taki Yeni Toplumsal Araştırma Okulu’nda (New School of Social Research) yaptı. Videoları günümüz ekonomisinde çalışmaya karşı emeğin anlamı ve önemi hakkında temel sorular sorar. Kazma, 2005 yılından beri, bakım, tamir, üretim ve yaratmaya ilişkin insan etkinliklerini belgeleyen ve “Engellemeler” adını verdiği bir video dizisi üzerinde çalışıyor. Tek başına, göze çarpmadan, doğal ışıklarla ve asistansız çekim yaparak, kaydettiği etkinliklerin ritmini ve konsantrasyonunu koruyor. “Engellemeler” modüler bir çalışma, yani videolar, farklı gerilimler ve bölümlerle bütünde yeni olası okumalar yaratma amacıyla, farklı konfigürasyonlarda gösterilebilir."



Saat Ustası / Clock Master (2006)

Not: Ne yazık ki video artık çalışmıyor. İnternete güven olmuyor çünkü.

RAHMİ KOÇ MÜZESİ'NDEKİ SAATLER

Geçen hafta çocukları alıp Rahmi M. Koç Müzesi'ne gittik. Yetişkin olduğum için 9 TL ilköğretim ikinci sınıfa giden büyük oğlum için de 4,5 TL ödedim, öğrenci iken gezdiğim müzeleri düşündüm, özellikle İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni ve Ayasofya'yı severdim, oralarda saatlerce oyalanırdım, gerçi bırakmış değilim, ne zaman fırsat bulursam geziyorum yine.

Rahmi M. Koç Müzesi ise son yıllarda kanıma girdi. Oğullarım arabalara, motosikletlere ve uçaklara bayılıyorlar. Müze de çok büyük, bakılacak incelenecek o kadar çok nesne var ki, bu kaçıncı gidişim ancak yine tam olarak gezdim diyemem.



Her defasında saatlere takılıyorum elbette. Müzenin çeşitli yerlerinde tarihsel olarak önemli çok ilginç saatler sergileniyor, özellikle daha ıssız olan Lengerhane'deki saatler hakkında kitap yazılır, özellikle kadranı olmayan, zamanı çan sesiyle haber veren Strasbourg Turret Saati hakkında. Fakat saatçi dükkanındaki saatler bir başka. Daha eğlenceli ve canayakın bir bölüm bu, çünkü halen yaşayan örnekleri var. Çocuklar arabalara, motosikletlere ve uçaklara bayılıyorlar ben de bu küçük dükkandaki saatleri çok seviyorum.



Saatlerle insanların arasındaki görünmeyen bağ bazen son derece somut bir şekilde insanın karşısına çıkıyor. İnsanların beğenilerinin zamanla değiştiğini, bazen çok süslü şeylere düşkün olduklarını, bazen sade olanı tercih ettiklerini görüyorsunuz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...