NE İÇİNDEYİM ZAMANIN



Bazı düşüncelerin zaman içinde nesnelere bile dönüşmesine hep şaşırmışımdır. Çoğu düşünce hedefe koşan sporcular gibidir ama çoğunlukla bir tanesi kazanır. Diğerleri de sıralamaya girer, sonra diğerleri de zaman içinde kazanabilir, bir gün birincinin hiç hatırlanmadığı bir zaman da gelir, unutulur, yeniden hatırlanır, sıralamada sonuncu olan fikir de bir gün gelir kazanabilir (ve kalıcı olabilir de) bilinmez. Tahmin edileceği üzere pek çok düşünce de zaman içinde eriyip gider, kaybolur.

500 yıl önce o zamana göre olağanüstü şeyler düşünen biri vardı. Düşündüğü şeylerin bir bölümünü defterlere çizdi durdu. Epeyce bir kısmı çizgi olarak kaldı, yaptıkları yinelendikçe adı büyüdü, fikirleri başka fikirleri doğurdu.

Seneler geçti aradan, o çizimlerin ve düşüncelerin benzerleri farklı biçimlerde ve farklı mantık düzenekleriyle de olsa hayata katıldılar.

Aslında bunların bir kısmını 2000 yıl önce birileri daha düşünmüştür belki, ama o zamanlar daha önemli başka başka şeylerin peşindeydi insanlar, düşünce farklı bir doğrultuda ilerliyordu ve daha işlevseldi. Dünya tarihini düşününce ölüp giden insanlar gibi o kadar çok fikrin çürüyüp gittiğini veya dağıldığını, nasıl olup da biçim değiştirdiğini farketmemek mümkün değil.

Ama benim şimdi koyu ve şekersiz bir kahve içmem lazım. Yıllar içerisinde tadı kaçan şarap benzeri ölen fikirlere saygıyla kupamı kaldırıyorum...

Hayat biz olmasak da devam ediyor, fikirler dolaşıp duruyor.

GEÇEN 67 YIL



Ali Aydınoğlu'nun saatleri tamir ettiği dükkanı İstanbul'da, Beyoğlu'nun arka sokaklarından birinde bulunan küçük ve çok sevimli bir mekân. Daha çok torunu Aydın Aydınoğlu ile çene çalsam da dükkâna ne zaman uğrasam Aydın Bey olmasa da bir kenarda oturur ve dükkandaki sesleri dinlerim. Camekân'ın arkasından Ali Aydınoğlu'nun saatleri tamir etmesini izlerim. Kapının önünden insanlar gelip geçer, gürültü patırtı olur, biri diğerine seslenir, köpekler kediler görünüp kaybolur bazen.

Ali Aydınoğlu pek konuşmaz, sokaktaki seslere görüntülere de hiç aldırmaz, elindeki minicik saatin sokaklarına bakar, devrilmiş bir enkazı ayağa kaldırır, bu arada zaman geçer, dükkânın içindeki irili ufaklı yüzlerce saatin arasında kendimi zamana bakıyormuş gibi hissederim. Bir gün çok acele eden biri paldır küldür girmişti içeriye, saatinin bir an önce tamir edilmesini istiyordu, Ali Bey de acele etmek istemeyince sinirlenen arkadaş geldiği gibi hışımla çıktı gitti. Ali Aydınoğlu ise hiç oralı olmayıp işine geri döndü. Yine de ben dayanamayıp bir şeyler söylemek istedim "Saatçi dükkanında aceleci olmak iyi değil galiba" dedim. Sakin bir ses tonuyla "Sabır selamettir" dedi. Gülümsedim.

Aslında öyle uzun boylu durmam dükkânda, vakit gelince ben de giderim, Anabala Pasajı'ndaki Nurtap Hanım'a uğrarım mesela, çizgi romanlardan filan konuşurken aklımın bir köşesinde Ali Aydınoğlu'nun sessizce tamir ettiği saatlerin gölgeleri gezinir. Bazen tam karşıdaki kuyumcunun vitrinine bakarım, her zaman genç ya da yaşlı bir kadın vardır vitrine bakan, bazen biri elini boynunda gezdirir farkında olmadan, ben de farkında olmadan ellerime bakarım... Saniyeler, dakikalar, saatler, günler, aylar ve yıllar nasıl da dökülüyor ellerimizden.

Bilmem bir saatin içinde ne vardır?

Her şey göründüğü gibi midir?

Yoksa her saatin içinde bir ömür mü saklıdır?

80 yıl mı geçmiş sahiden Ali Bey?

Türkiye'deki Saat Forumlarının kısa tarihi

Bir zamanlar Türk saatseverlerin kendi dillerinde bilgi edineceği, akıl soracağı veya bilgilerini paylaşacağı, ortak bir paylaşımın peşinde rahatça yazışabilecekleri bağımsız bir platform yoktu.

Forum.DonanımHaber.com'un sitesinde ancak arama motorlarının himmetiyle zorlukla bulunan bir köşede varlığını sürdürmeye çalışan forum benim ilk bildiğim forumdu. Düzeltiyorum aslında bir forum bile değildi sadece büyük bir forumun kenarda duran bir başlığıydı sadece. Bu başlıktan önceki başlık da anlamsız bir nedenle FDH editörleri tarafından acımasızca silindiği için ikinci bir başlık açılmıştı, bugün de devam eden bu ikinci başlık her an silineceği korkusuyla foruma özgürce bir şeyler yazmaya korkar olmuştu insanlar. O kadar da haksızlık etmeyeyim, aslında bu forumun büyük bir faydası da oldu, daha önce de yazmıştım, bu yeni bağımsız forumu oluşturan ekip arkadaşlarıyla da işte bu başlık sayesinde tanıştık.

İstanbul'da bir zirve düzenledik ve bağımsız forumumuzun fikir babası olan Mete Abi ile ilk kez arada bilgisayar bağlantısı olmadan görüştük. Yeni Galata Köprüsü altında oturmuş tatlı tatlı sohbet ederken Mete Abi sözü 'bağımsız bir site, bağımsız bir forum yapalım'a getirdi. Ben kendi adıma ikirciklenirken pat diye hazır forum şablonlarından biri kullanılarak bir forum oluşturuldu. Halen bu ilk oluşturulan bağımsız ve bence tarihi değeri olan forum sadece okuma destekli (read only) olarak görülebiliyor: http://mekaniksaatler.activeboard.com/index.spark?forumID=132036&p=1

Daha sonra bu forumun geliştirilmeye ve istenilen değişiklikleri uygulamaya elverişsiz olduğu ortaya çıktı ve alan adı ile yönetimi forumun kurucu saatseverlerine ait olan başka bir forum oluşturulması gereği ortaya çıktı.

Bir iki deneme yapıldı web sitesi yapımından anlayan tanıdıkları olan bir arkadaşımızın girişimiyle denemeler nihayete erdi, yeni bir forum oluşturuldu. Bu forumun adı da Türkiye Saat Forumu oldu. Bu yeni ortak mecraya taşınarak bilgilerimizi ve tutkularımızı paylaştık. Toplantılar yaptık ve biribirimize ısındık

Fakat bir süre sonra alınganlık mı desem, başka insani duygular mı desem artık bilemediğim nedenlerden kaynaklanan anlaşmazlıklar başgösterdi ve kurucu çekirdek grubun önemli isimleri Türkiye Saat Forumundan ayrıldı ve Türk Saat Forumu'nu kurdu. Ben bu ayrılığa tepki olarak gitmedim.

Bu esnada ayrılığın verdiği geçimsizlik nedeniyle 2 forum arasında laf atmalar, dokundurmalar yaşandı. Geride kalarak bazı saçmalıkların yaşanmasına engel olduğumu düşündüm. Ancak komik şeyler de oldu, kavgayı ayırmaya çalışan kişinin yumruğu yemesi gibi kendini bilmezin biri bir ara beni hedef alıp saçma sayan şeyler yazdı ki bütün bu sürtüşmeler sürecinde aman kavga gürültü olmasın diye her iki taraftaki dostlarıma telkinlerde bulunduğum halde forumlardan birinde mesaj atmam engellendi filan.

Neyse ki aradan bir zaman geçti ve geçmişimizin bu sıkıntılı döneminden de geçtik. Şimdi herkes kendi halinde sanıyorum, yine arada sırada kendini bilmezler, henüz insan olarak yeterli olgunluğa erişmemiş olanlar ve tahammülsüzler tarafından ortalık alevlense de ilk ayrılıkların yaşandığı günlerdeki gibi bir husumet ortamı yok.

Forumların üyeleri daha da olgunlaşıp farklı forumların zenginlik olduğunu idrak ettiği zaman münferit olayların da sona ereceğine inanıyorum.

Sonuçta şu anda DonanımHaber üzerinde 300 sayfaya yaklaşan bir başlık ve faal olarak biribirinden bağımsız 2 ayrı güzide forum var. Önemli olanın öğrenmek ve paylaşmak olduğu zaman hiçbir forum diğerinden daha yukarıda veya aşağıda değil.

Şimdi ben doğal olarak yukarıda saydığım başlığın ve forumların hepsine üyeyim. Bu mecraların hepsinden yeni şeyler öğreniyorum ve ayrılıklara başlangıçta karşı çıksam bir ara ciddi bir moral çöküntüsü yaşasam da artık forumları okumanın/öğrenmenin tadını çıkarıyorum.

Bir saatsever olarak bütün bu oluşum süreçlerinde canla başla çalışan arkadaşlara teşekkür ederim, isimlerini yazmaya gerek yok, forumları ziyaret edin hepsini göreceksiniz. Bir bilgiye mi ihtiyacınız var, ben dahil herkes bilgisi ölçüsünde size yardımcı olacaktır mutlaka.

Bu forumlar dolayısıyla pırıl pırıl genç arkadaşlarımla tanıştım, çok bilgili büyüklerimle sohbet ettim, onlardan çok şey öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...