Mekanik Saatler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mekanik Saatler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pilli ve Mekanik saat arasındaki farklar


Daha önce Ekşi Sözlük'te katkıda bulunduğum 'Canon ile Nikon arasındaki farklar' maddesinden esinlenerek pilli ve mekanik saatler hakkında yarı şaka yarı ciddi değerlendirmeler:

- Pilli saatler erkeklere, mekanik saatler kadınlara benzer.

- Pilli saatler hafiftir, mekanik saatler ağır.

- Pilli saatler süslüdür, mekanik saatler sade.

- Pilli saatler akılcıdır, mekanik saatler duygusal.

- Pilli saatler soğuktur, mekanik saatler sıcak.

- Pilli saatler gevezedir, mekanik saatler susmayı sever.

- Pilli saatler aldatabilir, mekanik saatler vefalıdır.

- Pilli saatler sayısal verilere, mekanik saatler analog verilere güvenir.

- Pilli saatler sıkıntı, mekanik saatler heyecan vericidir.

- Pilli saatler likör, mekanik saatler şarap gibidir.

- Pilli saatler okumayı, mekanik saatler yazmayı sever.

- Pilli saatler su gibidir, mekanik saatler toprak.

- Pilli saatler sevgidir, mekanik saatler aşk.

- Pilli saatler şımarıktır, mekanik saatler akıllı uslu.

- Pilli saatler görevdir, mekanik saatler tutku.

- Pilli saatler pop müzik, mekanik saatler klasik müziğe benzer.

- Pilli saatler Madonna'dır, mekanik saatler Hande Özyürek.

- Pilli saatler hedefe adım adım ilerler, mekanik saatler koşarak.

- Pilli saatler yol sormaz kaybolur, mekanik saatler gideceği yeri bilir.

- Pilli saatler romandır, mekanik saatler şiir.

- Pilli saatler çöp üretir, mekanik saatler hatıra.

- Pilli saatler ancak kuşatır, mekanik saatler ise fetheder.

Hollanda saat kardeşliği

Heyecanla beklenen ve açılışı bugün yapılan SIHH (Le Salon International de la Haute Horlogerie) öncesi saatseverlerin gündemine düşen Hollandalı kardeşlerin başarısı hâlâ konuşuluyor:

Her ikisi de saat ustası olan Tim ve Bart Grönefeld kardeşler 4 yıl uğraşıp Hollanda damgalı ilk büyük komplike saati üretmeyi başarmışlar. Grönefeld GTM-06 isimli tourbillon mekanizmalı saat İsviçre-Alman estetiğinden biraz uzak olsa da kendisine has ilginç yapısından dolayı övgüyü hak eden önemli bir yapıt.



Tabii Hollandalı Grönefeld kardeşlerin başarısının temelinde İsviçre'de eğitim görmüş olmaları gibi önemli ayrıntılar da var. Fakat İsviçre saatçilik okullarından mezun olan her öğrenci daha sonra özgün tourbillon mekanizma icat edemiyor elbette.







Kaynaklar: 1, 2, 3

Mekanik saat



Pilli saatlere benzemeyen, hepsinin teker teker kendine ait bir ruhu ve atan kalbi olan saatlerdir mekanik saatler; 10 dolarlık bir Poljot da, 100 bin dolarlık bir Breguet de...

Mekanik saatin ne olduğunu tam olarak anlamak için, Horology tarihi incelenmeli önce... Sonra şu anlaşılmalı: Mekanik saatleri anlamak ve koleksiyonunu yapmak zor iştir, sadece zaman yetmez, sadece aşk yetmez, sadece uğraşmak yetmez, sadece para gömmek yetmez, hepsi lazım.

Mekanik saat ustalığı, Almanya ve İsviçre'nin Almanya bölgesi denen yerde konuşlanmıştır genel olarak... "Ama panerai italyan markası", "Ama vacheron Constantin Fransız markası" lafları boş; zira ikisinin de üretimhanesi İsviçre'de...

Çok derin teknik ayrıntılara gitmeden dökelim:

1. Mekanik saatler pilli saatler kadar dakik değillerdir.

"isviçre saati bu, ölümüne dakik" benzeri laflar, anca toplum tarafından çok kaliteli olduğu düşünülen, ama mekanik saat dünyasında 'yeni başlayan' düzeyinde olan saatlerin reklam sloganıdır. Mekanik saatlerle aşk meşk yaşamaya başlamadan önce; aşırı dakik olmadıklarını, haftada 30 sn - 5 dk kadar yamulmanın normal olduğunu kabul etmek gerek. Saatin yerle yaptığı açı bile dakikliğini etkiler, saniye çatalı saatte 10.000-40.000 defa hareket eder ki, ben de günde bu kadar hareket etsem birkaç saniye şaşarım herhalde...

2. Saati kurduktan sonra, pandül hareket ederek kurulma direncini boşaltır, saat bu sayede ilerler...

Kabaca söylemek gerekirse; makina dizayn edilirken, extra aparatlar eklenip çalışma süresi artırılabilir. Kendinden kurmalı (otomatik/automatic) saatler ise; bu işlemi saatin göbeğindeki yelkene benzer mekanizmayla yaparlar, o yelken, saat hareket ettikçe döner, saati kurulu tutar... Saatin bileğe takıldığında çalışması gibi olay yok...

3. Mekanik saatler bakım gerektirir.

Bu bakım saatin fiyatıyla alakasız... Bir mekanik saatin, parça değişimi + rutin bakımı saatten pahalıya gelebilir; zira artık dedike işçilik (kısacası bir veya daha fazla kişinin, belirli bir süre, sadece tek müşteriye özel çalışması) ucuz bir şey değil. Saatin içindeki makinenin işçilik maliyetiyle ilgisi yok, daha ucuz makineye servis vermek için daha az zaman ayrılmıyor.

4. Vacheron Constantin (veya X) iyi bir markadır, ama bir saatin üstünde Vacheron Constantin yazıyorsa, "O saatle villa satın alırım ben aaabi", veya "Bu saati ben dükkanına götürürsem hemen bana karşılığında para veriyorlar" lafları şehir efsanesi. Değerlerini pek kaybetmezler, belli bir noktadan sonra değer kazanmaya başlarlar; ama hiç bir zaman o markanın butiğine girip, al saatini ver paramı diyemezsiniz, saat işi yapan mağazalara satabilirsiniz veya koleksiyonculara...

5. Her mekanik saat markasının kendine has bir hayran kitlesi ve topluluğu vardır; arkadaş arayan bulur.

6. Rutin bakımları sağlandığında, ömür boyu hatta ömürler boyu işlemeye devam ederler.

7. Mekanik saat ustalığı, alaydan yetişip 2 senede piri olunacak bir hadise değil, 10 yıllarca uğraşmak ister...

Çok başarılı saat ustaları ara sokakta boktan bir dükkanda bulunmazlar, öyle birine saatinizi emanet ederseniz saati bozup size öyle geri vereceği şüphesizdir. Büyük saat ustaları, saat firmalarının bünyelerindedir.

Mekanik saatlerle ilginiz yoksa ama babanızdan dedenizden vs, çalışmayan bir mekanik saat kalmışsa, restöre edilsin istiyorsanız; o saati köşe başındaki saatçiye götürmek yerine, paranıza kıyıp markası neyse onun servisine vermek en temizi.

Yazan: solak
Büken: bizans
(Metin yazarın izniyle alınmıştır.)

Saatin söylediği şey



Dergi biriktirmenin güzelliklerinden biri de zaman içinde daha önce okumadan geçtiğiniz veya o an için gözünüze/dimağınıza çarpmayan bir yazının veya söyleşinin daha sonra başka bir şey ararken pat diye karşınıza çıkması. Evdeki dergileri karıştırırken yine böyle oldu. Mesela P dergilerindeki müthiş saat reklamlarını gördüğüm zamanki gibi Portreler dergisini de karıştırırken yine böyle sevindim, çünkü bir Şule Gürbüz söyleşisi vardı. Ama asıl önemlisi söyleşinin bir yerinde hoş bir sözü vardı Şule Hanım'ın, hemen blog için not alıyorum:

"Elektronik saatler çıktı ama mekanik saatin yerini almadı. Mekanik saat her zaman için daha pahalıdır. Elde etmesi daha zordur. Ona ulaşmak daha görgü, daha kültür ister başka türlü bir insan ister."

Portreler, yıl: 2, sayı: 4, Ocak-Mart 2005, s.55

Zemberek

Mekanik saatlerdeki zemberek genelde kapalı bir topaca benzer, tamir edilmez, kırılırsa yenisi takılır.



Saati kurduğunuzda zemberek gerilmeye baslar.

Bu aşamadan sonrasını şöyle özetleyelim:

1. Göbekte akrep, yelkovan vardır
2. Göbeğin direğini aşağıdan bir çark çevirir
3. Zemberek bu çarka bağlıdır
4. Göbeğin direğini çeviren çark ekstra başka bir çarka bağlıdır
5. Bu ekstra çark da saniye çarkına bağlıdır





Buraya kadar bir alt sistem söz konusudur...

Kısaca saatin kurma kolunu çevirdiğimizde, eğer 6. adımdaki çatal dişlisi sökülürse (veya kırılırsa) saniye kolu (dolayısıyla akrep ve yelkovan da) hızlıca dönmeye başlar, zemberekteki enerji olduğu gibi hızla tüketilir... Zembereğin boşalması, zembereği boşalmış gibi deyimlerin kaynağı aslinda budur.

6. Saniye çarkı da, çatal dişlisine bağlıdır:

Çatal dişlisi, saniye çarkını tutan bir kapan gibidir, ters yone kendi halinde donemez, dolayisiyla 7. adimdaki çatal yoksa veya kırıksa, saatimizi kursak da saat çalışmaz...

7. Çatal dişlisi de çatala bağlıdır.

8. Çatal, aktif olarak hiçbir şeye bağlı değildir, öyle durur.

Sistem bu haliyle, kinetik enerjiyi potansiyele çevirip, saniye çarkını döndürmek ister, fakat çatal dişlisinin dizaynı yüzünden öyle kalır, ilerleyemez ve gergin bir şekilde durur...

9. Çatalın başında pandül sistemi yer alir.

10. Pandül, bir daire biçiminde ve altına kömürden bir misina sarılmış zımbırtıdır.

Pandül, bu gerginlik sayesinde sağa sola dönerek çatalı hareket ettirmeye başlar. Çatal, çatal dişlisini hareket ettirmeye başlar, çatal dişlisi, saniye çarkını hareket ettirir, saniye çarkı ise 4. maddedeki ekstra çarkı hareket ettirir, ekstra çark, göbek direğinin çarkını hareket ettirir, göbek direğinin çarkı da zembereği yavaş yavaş boşaltır.

Dipnot: 10. maddedeki pandül, gunde 18.000 ile 100.000 kere arasında sağa sola donerek saniyeyi hareket ettirir. dolayıyla kömürlu misinasının boyu, tipi, ağırlığı, sıcaktan soğuktan etkilenişi gibi unsurlar saatin dakikliğini çok etkiler...

Yazan: solak (c)

Yazının aslı şurada: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=%2312215675

Ayrıca bakınız: http://www.watchrepair.cc/howawatchworks.html

http://img.timezone.com/img/articles/wglossary631692660476260513/barrel.detail.jpg

Çetin Altan ve saatler

Takvimler ve saatler

ÇETİN ALTAN

Elimde, Fethiye Ölüdeniz Belediyesi'nin bir kültür hizmeti olarak yayımladığı; her sayfası tarihsel yıldönümleri, ünlülerin doğum günleri, şiirler, fıkralar, biyografilerle zenginleştirilmiş duvar takvimi "Desti Takvim"in kartonundan kopmuş son sayfaları var.

Cüzdandaki tıknefes olduktan sonra "sıfır"ları da tükenmiş, son kalan kâğıt paraların parmak arasındaki cılızlığına bakar gibi; takvimin son yapraklarına bakıyorum.

Bu günden itibaren kala kala 5 yaprak kalmış.

***

2006 yılı da, takvimlerin son yapraklarından veda selamları göndermekte...

İnsanların aşırı ziyan olduğu "gelişmiş" sayılmayan ülkelerde de; keyfi yerinde görünen kesimler vardır.

Bitmekte olan yılın son günleriyle, yeni yılın ilk günlerinde bir gevşeklik sarmaya başlar keyfi yerinde kesimi.

Günlük işler ortak bir "yalapşap"çılığın bulaşıkları arasına dökülüp gider. Verilen sözler savsaklanır, önceden yapılmış planlar ertelenir, telefonlara "suyuna tirit" yanıtlar verilir.

O kesimden bir yığın insan, şimdiden başlamıştır tatil yolculuğuna.

***

Geçen zaman, biten yıllar...

Zamanın ölçülüp biçilme gereksinmesinin duyulması; takvimlerle saatlerin tarihçesi...

Bugün kullandığımız Gregoryen takvimin ilk kökeninin, eski Roma'nın kuruluşuna, yani 2800 yıl öncesine dayandığı söylenmede. Bugünkü biçimini ise, 400 yıl önce Papa 13'üncü Gregorius zamanında almış.

***

Bendeniz takvimlerle ilgilenmeye kaç yaşımda başladığımı hatırlamıyorum. Herhalde okula başladıktan sonra, tatil günlerini özlediğim yaşlarda olmalı.

***

Saatlere gelince...

Saatler; her takvim yaprağının bir günlük ömrü içindeki saatleri, dakikaları, saniyeleri gösteren bir mekanizma...

Ve saatlerin tarihi de, çeşitleri de, değeri de; takvimlerinkinden çok değişik...

İlk güneş saatinin, günümüzden 5500 yıl önce gerçekleştirildiği sanılmakta...

***

Saatler, ah saatler; akrepler, yelkovanlar...

Henüz daha ilkokula başlamadan, saatin kaçı gösterdiğini annem öğretmeye kalkmıştı bendenize...

1'den 12'ye saati çemberleyen sayılar; küçük kuyruk akrep neyi gösteriyor, büyük kuyruk yelkovan neyi gösteriyor?..

***

Babamın, bir yelek cebinden ötekine, incecik bir zincirle uzanmış, kapaklı cep saati...

Babaannemin, bayramlarda boynuna taktığı altın zincirli, altın kaplama kapaklı, küçücük "Longines" marka saati...

Annemin, sadece misafirliklere giderken koluna taktığı; kendisine düğün hediyesi olarak gelmiş, altın küçük kol saati...

Ve dedemin her gün minderin üstüne çıkarak kurduğu, sallangaçlı kocaman duvar saati...

***

Bendenize de, ilkokul 4'üncü sınıfın bitimindeki tatilde, sünnet düğünümde gelmişti ilk kol saatleri ve bir tanesi en pahalı saatlerdendi. Annem onu, büyüyünce takacağımı söylemişti. Sanırım liseyi bitirdikten sonra başlamıştım takmaya.

O arada bana gelen hediyelerin bir kısmı da, başka sünnet düğünlerine hediye olarak götürülmüştü.

***

Bizim kuşağın gaz lambalı gecelerden kalma çocukları; genellikle ailece bir lokantaya gitme anısından da yoksun yetiştiler; babaların, özel günlerde eve bir buket çiçekle gelmesinden ve yaş günlerinde hediyeler alınmasından da...

Eski büyük göçlerden kalma bir yoksullukla köylülüğün, ola ki gizli tozları hâlâ kalmıştır üzerimizde...

***

Öteden beri hep düşünürüm; ilk güneş saatinden bu yana, değişik dönemlerin bin bir çeşit saat modellerinden bir "Saat Müzesi" yapılsa...

Meydan saatlerinin, kule saatlerinin maketleriyle; istasyon saatlerinin, ev saatlerinin, cep saatlerinin, kol saatlerinin çeşitleri doldursa müzenin salonlarıyla vitrinlerini...

***

Ve zamanla ilgili ünlü şiirlerden mısralar da süslese saat vitrinlerini.

Örneğin, Lamartine'in, Yaşar Nabi çevirisiyle "Göl" şiirinden şu mısralar:

Zaman, dur artık geçme, bahtiyar saatler siz

Akmaz olunuz artık.

En güzel günümüzün tadalım o süreksiz

Hazlarını azıcık

Ne kadar talihsizler size yalvarır her gün,

Hep onlar için akın;

Günleriyle birlikte dertlerini götürün,

Mesutları bırakın.

Nafile isteyişim geçen saniyeleri;

Akıp gidiyor zaman.

Geceye "daha yavaş" deyişim boş; tan yeri

Ağaracak birazdan.

Sevişmek, hep sevişmek... Akıp giden saatin

Kadrini bilmeliyiz.

İnsan için liman yok, sahil yok zaman için,

O geçer biz göçeriz.

***

Vaktiyle eski meydan saatleriyle, katedral saatlerinin üstünde de Latince şu topsöz yazarmış: "Vulnerant omnes, ultima necat"

Her geçen dakika yaralar, sonuncusu öldürür; anlamına...

c.altan@prizma.net.tr

Yayın Adı: MİLLİYET Yayın Tarihi: 27.12.2006 Sayfa No: 4

ilk saatim, ikinci saatim


İlk saatimi çocukluğumun karanlığında kaybettim. Sünnet töreninde hediye edilmişti. Akrep ve yelkovanın çok zarif ve ince olduğunu hatırlıyorum ama markasini ve modelini hiç hatırlamıyorum. Bulanık bir hatıra oldu.

İkinci saatimle ilgili olarak ilk hatırladığım çok büyük olduğuydu. Bu saati dedem babama hediye etmişti. Ben de babamdan istedim. Sınıfta alay konusu oluyordu bu büyük ve ağır saat. "Nasıl taşıyorsun o saati?" en çok sorulan soruydu. Biraz canım sıkılırdı. Bu saatin arka kapağı kabartmalıydı onlara bakardım hayranlıkla. Ama saate iyi de bakmadım, çok hor kullandım ve günün birinde artık kullanılamaz hale gelince bir kenara bıraktım. Şimdi büyük saat kullanmak moda oldu. Vitrinlerde hep büyük saatler var, dergilerde, eşin dostun kolunda hep çapı büyük saatler var. Zamanla beğeniler değişiyor demek.

Mekanik saatler

Mekanik saatler diğer saatlere hiç benzemez.

Üstelik çoğu mekanik saat (kol hareketiyle çalışan otomatik saatler veya kurmalı saatler) zamanı tam olarak, yani saniyesi saniyesine doğru da göstermez.

Mekanik saatlerin hassasiyeti yerçekimine, saatin yaşına, mekanizmasının yapısına ve bir nebze de sizin saati kullanım alışkanlıklarınıza göre değişiklik gösterebilir.

Zamanı doğru gösteren bir saat istiyorsanız çevre düşmanı pilli (kuvars/quartz) bir saat almalısınız. 

Aslında bir saat almanıza bile gerek yok bence, cep telefonunuzun saati size zaten doğru zamanı gösterecektir. Hem bilgisayarlar da var, sağ alt köşeye bakın mesela, işte orada saat her zaman dakik ve yeterince hassas.

Ama sizinle birlikte yaşlanan, size uyum gösteren, bir kaç dakika geri veya ileri gidebilen, yani tıpkı insanlar gibi hata yapabilen otomatik veya kurmalı saatleri kullanmanın keyfi de başkadır.

Herkesin kafayı daha hızlı yaşamakla bozduğu bir dünyada, zaman durup düşünmenin aracıdır mekanik saatler.

Mekanik saatler, 'zamanı' dert etmenin bir yoludur.

Mekanik saatler, Marcel Proust'un yazdıklarını gönülden anlamak için biçilmiş kaftandır.

Mekanik saatler, fotoğrafların büyülü dünyasında duran zaman ile gerçek dünyada geçen zamanın çelişkisini fark etmektir.

Mekanik saat bir kültür meselesidir. Çok daha rafine bir bilgi ve anlayışın ürünüdür.

Mekanik saatler, günümüzün hızlı ve boş süren yaşama tarzına karşın bir isyan duruşudur.

Mekanik saatler, unutulan zamanların, unutulan inceliklerin, unutulan saygının bir tezahürüdür.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...