Zaman ve Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zaman ve Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Lorenzo Burchiellaro

Bronz masa saati, 1960'lar, Lorenzo Burchiellaro


Bir saat dergisi için Doğu ve Batı saatleri arasındaki farkları, iki ayrı usta üzerinden anlatan bir yazı yazarken nasıl oldu bilmiyorum 82 yaşındaki Lorenzo Burchiellaro ile tanıştım.

1933 doğumlu Lorenzo Burchiellaro'nun bronz saat heykelleri ya da heykel saatlerini  görünce hem şaşırdım hem sevindim. Sanat tarihinde böyle çalışmaları çok nadir görüyorum, Lorenzo Burchiellaro gibi sanatçıların işleri pek rağbet görmüyor, eserleri de ortalarda pek görünmüyor. Genellikle sanatçılar görsel hazzın dışında bir işlevi olmayan, zamanla doğrudan bağlantı kurmayan heykeller, saat yapımıyla uğraşanlar da sanata uzak bakan saatler yapar.

Gerçi sanata gönül vermeyen saat yapımcılarını çok da hırpalamak istemem, onlar bir yerde işlerine fazlaca yoğunlaşmaktan bazı incelikleri gözden kaçırmış olabilirler. Çoğunluğun zevklerine seslenen seri üretim çalışmaları bir yana bırakırsak, bilimsel gelişmelerle birlikte yürüyen saatlerin bir yüzü tasarım nedeniyle ister istemez sanata ve zanaate dönüktür. Heykel sanatçıları ise zamana ilişkin muhakkak bir fikirleri olan insanlardır ama saatlerin malzeme ve işçilik açısından sanata, özellikle heykel sanatına ne kadar yakın olduğunu görmezden geldiler, geliyorlar.

Lorenzo Burchiellaro Figural Table Clock Sculpture, Italy 1960s

Saat gibi hüzünlü

Hand Watch, by Ralph Gibson
Zaman herkes için aynı şekilde geçmiyor. Kimine iyi, kimine kötü davranıyor. Bir yılın daha son günündeyiz. Belki bir şeylerin sonundayız, belki de başında. Belki de bugünün yarından bir farkı yok.

Sabahları kahve eşliğinde gazete okumak en büyük keyfim. Gazete, yaşadığımız zamanın göstergelerinden biri. Yarın sabah yine 3 gazete alacağım. Neler olacağını da biliyorum aslında. Ama her defasında beni şaşırtan bir haber mutlaka oluyor. Olmadığını zannettiğim zamanlarda bile oluyor, sonradan farkediyorum.

Bir günü kitap okumadan bitirmek, kurmalı bir saatin tacına dokunmadan olmaz. Öyle güzel kitaplar okudum ki bu sene, sanırım benden daha mutlusu azdır bu acılı dünyada. Hayatımızı incelikli cümleleriyle tamir eden saat ustası ve en sevdiğim yazar Şule Gürbüz'ün 'Zamanın Farkında' kitabı yılın en güzel armağanıydı. Beni Longines'in kronometreli bir saatiyle şahsen tanıştırdığı için, macerasını da anlattığı için kendisine müteşekkirim.

Ustaların ustası Recep Gürgen'e teşekkür etmeden geçemem. Bana İsviçre ve Rus saatlerini yeniden ve daha yakından tanıma fırsatı tanıdı. Ömer Aydın Bey'e de, hem  http://www.ustasaati.com/ isimli güzel bir site hazırladığı için hem de tanıdığım en bilgili, en efendi, en hoşsohbet ve kitap meraklısı saat satıcılarından biri olduğu için çok teşekkür ederim. Kosova Saat'ten Ali Aydın Ustaya da teşekkür ederim, akıllı ve bilgili torunlarına da. Hem sohbetleri hem pratik zekalarıyla bana çok yardımcı oldular. Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler, muhteşem fotoğraf kütüphanelerini benim 'Fotoğrafta insan, eşya ve zaman' araştırmam için açtılar, sofralarında bana da yer verdiler, filte kahveleriyle içimi ısıttılar, onlara da kalpten müteşekkirim.

Bu blogu okuyanlara da çok teşekkür ederim. Benim güzel okurlarımdan kimi sadece okumakla yetindi, kimileri de  bilgilerini, görgülerini ve fikirlerini paylaştı. Onlarla bazen hemfikir olduk, bazen farklı şeyler düşündük. Ama hep saatleri sevdik. Bu açıdan kendimi hiç yalnız hissetmedim. Hiç beklemediğim kadar e-posta geldi bu yıl. Elimden geldiğince hepsine cevap vermeye çalıştım. Cevap veremediklerim olduysa kusuruma bakılmasın lütfen.

Benim için de, yeryüzündeki bütün insanlar için de tezatlarla dolu bir yıl oldu sanıyorum. Hiç bu kadar çok yazmak isteyip de, böylesine az yazdığım bir yıl hatırlamıyorum. Hiç tahmin etmediğim kadar çok kitap okudum. (Kitaplığım hiç bu kadar genişlememişti.) Çok güzel, çok akıllı insanlarla tanıştım. Birbirinden muhteşem saatler ve mekanizmalar gördüm. Eski ve büyük saatleri hayranlıkla izledim. Yüzyıllık saatlere dokunma, onların sesini duyabilme onuruna da eriştim.


Fakat en güzeli insanın kendi kolundaki, kendi masasındaki saat galiba.

Ne demek istediğimi, büyük fotoğraf ustası Ralph Gibson, bir fotoğrafla anlatmış.

Zaman ellerimizde.

Bir saate baktığımızda gördüğümüz şey, belki de bir saatin bize baktığıdır.

İyi seneler.

Zaman ve Sanat



P dergisi eşine az rastlanır o güzel dergilerden.

Her sayısı hayranlık uyandırıcı bir tasarım ve konu bütünlüğüne sahip. Usta eller ve akıllar tarafından hazırlandığı için de hiç hayal kırıklığı yaşatmayan dergilerden biri. Her sayısı özel bir konuyu ele alıyor ve bu konu sanat bağlamında inceleniyor.

P dergisinin 'Zaman ve Sanat' konulu 28. sayısının kapağı, en güzel dergi kapaklarından biridir bence. Ancak yüzeyden bakarak görsel olarak övmek haksızlık olur, bu dergi sadece gören gözlere değil saat meraklıları için kültürel bir hazine değerinde olan içeriği ile akla ve zevk sahibi insanlara da sesleniyor.

İçindeki konu başlıklarına ve yazarlara bakarsak mekanik saat meraklıları için ne kadar önemli bir dergi olduğunu da görebiliriz:

Yaşanan Zaman Ölçülen Zaman, Gerhard Dohrn van Rossum

Maya Ve Aztek Takvimlerinde Zaman, Güneş Taşı, Yıldız Çoban

Ortaçağ Ve Rönesans’ta Dua Saatleri Kitapları, Kutsanmış Zaman, Barbara Drake Boehm

Çin Resminde Mevsim Değişimleri, Theresa McNichol

Japon Şiiri Ve Resminde Zaman Değişimleri, Prenses Şokuşi’nin Dört Mevsimi, Prenses Şokuşi

İslâm Uygarlığında Takvim, Salim Aydüz

Takîyüddîn El-Rasid’in Gözlemleriyle İstanbul Semalarında Zaman, Yavuz Unat

Topkapı Sarayı Müzesı Saat Koleksiyonu, Zamane Bir Şark Masalı, Ali Esad Göksel

Monet’nin Rouen Katedrali Resimleri, Zamanın Rengi, Coşkun Irmak

Zamanın Sesi: Müzik, Filiz Ali

Jorge Luis Borges’in Zaman Dolambacında Küçük Bir Gezinti, Yollari Çatallanan ‘Anlar’, Serhan Ada

Tuğrul Selçuk’un Heykellerinde, Zamanın Düşü Ve Gerçeği, Ayşegül Hatay

Blogged with the Flock Browser
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...