"İnsanlar saati statü sembolü olarak görmeye başladı"



Melis Alphan
Fotoğraf: Garbis Özatay

Ünlü İsviçre saatlerinin Türkiye mümessilliğini yapan LPI firmasının genel müdürü Cent Uğurdağ:
"Yeni bir ev, araba ya da cep telefonu aldığınızda çok daha çabuk algılanabiliyor. Benim kolumdaki saatin nasıl bir saat olduğunu birinin hemen algılaması zor. Ancak ilgilenen anlayabilir. İlgilenenlerin sayısı da giderek artıyor"


Saat aslında insana dair sanıldığından çok daha fazla bilgi veriyor. Birinin saatine bakarak onun kişiliğini ve sosyal konumunu üç aşağı beş yukarı anlamak mümkün. Tabii artık saat bir ihtiyaç olmaktan çıktı ve giysileri tamamlayan bir aksesuvar halini aldı. Durum bu olunca, tek bir saatle yetinmek de zor oldu. Artık insanlar iş kıyafetleriyle ayrı, gündelik kıyafetleriyle ayrı, bir davete giderken ayrı, plajda ayrı saat takıyor. Her ne kadar rakamlar erkeklerin daha çok saat aldığını doğrulasa da burada da bir yanılsama var. Büyük saat her daim moda olduğu için birçok kadın erkek saatlerini tercih ediyor. İsviçreli saat markalarının Türkiye mümessilliğini yapan LPI firmasının genel müdürü Cent Uğurdağ şöyle diyor: "Değerli ve özel saatlere erkeklerin ilgisi daha fazla. Değerli derken, erkekler genelde taşlı, pırlantalı saat almıyor. Onların aldığı değerli saatler gerek malzemesi gerek içindeki mekanizmasından dolayı pahalı oluyor. Erkekler bu konuya daha çok özen gösteriyor."

LPI ne zaman kuruldu?

1993'ten beri bazı İsviçre saatlerinin Türkiye'deki mümessilliğini yapıyoruz. 13 yıl önce ilk markamız Tissot ile bu işe başladık. 1994'te Maurice Lacroix'nın, 1996'da ise TAGHeuer'in Türkiye mümessilliğini aldık. 2004'te yeni markalarla görüşmelerimiz başladı. Önce Baume&Mercier ve Cartier, ardından da geçen yılın sonunda Glashütte ve Blancpain'in Türkiye mümessili olduk.

"Saat bugün ciddi bir aksesuvar"

Bu işe girmeden önce de saatlere meraklıydınız herhalde.

İlk başta değildim. 1993'te tesadüfen saat işi yapmaya başladım. Sonradan ilgim arttı. Saat değişik bir ürün. Tekstil işiyle uğraşan biri her gördüğü kıyafete o kadar detaylı bakıyor mu bilmiyorum ama dünyanın her yanında saat işiyle uğraşanlar saate konsantre oluyor ve sevmeye başlıyorlar.

İnsanların genellikle tek bir saati mi var?

Bu biraz gelişmişlikle ilgili bir şey. Örneğin, Almanya'da insanların sahip oldukları yüz do- ların üzerindeki saat sayısı dört-beş yıl önce kişi başına 4,3'tü. Türkiye'de bununla ilgili bir araştırma yok ama saat 1970'lere kadar saat sa- dece fonksiyonundan dolayı alınan bir üründü.

1980'den sonra saat sadece fonksiyonuyla ön planda olan bir ürün olmaktan çıktı. Bugün ciddi bir aksesuvar. Modayla da çok bağlantılı. Farklı versiyonlarda saatler var. O yüzden de artık insanlar tek bir saatle idare etmiyor.

Saat kişinin kıyafetine mi uygun olmalıdır?

Sizde ne ön plandaysa, saat de ona uygun olmalıdır. Bir erkek çok iddialı bir ayakkabı giyiyor, çok iddialı bir kemer takıyorsa, takım elbisesi de buna uygun- dur. Saatin de bütün kıyafete uygun olması beklenir. Kadınlarda kıyafetin yanında kullanılan diğer aksesuvarlarla uyumlu olması önemli.

Bir de fonksiyonellik var. Deniz kenarında deri kayışlı bir saat kullanmanız çok mantıklı değil. Gece çok şık bir davete giderken spor saat takmanız da uygun değil, biraz daha abiye bir saat takmanız gerekir.

Hem kılık kıyafetiniz hem de içinde bulunduğunuz ortam hangi saatin takılmasının doğru olacağıyla ilgili ipuçları verir.

Saatin bir modası var mı?

Kısmen var, kısmen yok. Aslında saat çok klasik bir ürün. Otomobiller, binalar 50 yıl öncesinden çok farklı, teknolojinin bundaki etkisi büyük. Bugün saat üretiminde de teknoloji kullanılıyor ama prensibinde geçmişe göre çok büyük farklılıklar yok.

Biz ilk bu işe başladığımız yıllarda bayiler saate yandan bakıp inceliğiyle onun güzelliğini değerlendiriyordu. Bugün tekrar yandan bakıyor, inceyse "Bu ince" diyorlar, o kadar.

Kaba, biraz büyük saatler, özellikle yaz aylarında renkli saatler ilgi çekiyor. Ama genel olarak belirli bir fiyatın üzerinde saat alan erkekler deri kayışlı saatleri tercih ediyor.

Son dönemde pembe altın saatler rağbet görüyor. Koyu renkli kadranlar moda. Bütün moda markalarının da saatleri var. Bu yıl erkeklerin ceket kolu boyları kısa tutulmuş ki saatler gözüksün.



Müşterilerinizin çoğunluğu erkekler mi?

Bütün dünyada saat tüketicilerinin yüzde 60'ı erkekler, yüzde 40'ı ise kadınlar. Fakat bu oran son dönemde biraz yanlışlık içermeye başladı.

Kadınlar da çok iri, büyük erkek saatlerini alıyorlar. O yüzden bu konuda çok net bir şey söylemek mümkün değil ama erkekler daha çok saat kullanıyor. Değerli ve özel saatlere erkeklerin ilgisi daha fazla.

"Osmanlı saate meraklıydı"

Siz daha önce "Bizde saat kültürü yok" gibi bir açıklama yapmıştınız.

Bu biraz abartıldı. Saate gelişmiş ülkelerde olduğu kadar özen göstermiyoruz. İnsanlar maddi durumları iyileştikçe oturdukları evi, mobilyalarını, arabalarını, cep telefonlarını değiştiriyorlar ama çoğunluk saate bu özeni göstermiyor. Yoksa bunu kültür eksikliği olarak algılayamayız.

Sonuç olarak Türkiye'de 1983-84 yılına kadar resmi ve ciddi bir ithalat yapılması mümkün değildi. Halbuki Avrupa, Japonya ya da ABD'de yıllardır saatçilik sektörü gelişmiş vaziyette. Bizde hem insanlara bu sunulmamış hem insanların bunu alma imkanı çok küçük bir zümreyle sınırlı kalmış. Öyle olunca da insanların alışkanlıkları, ilgileri gelişmemiş.

Başka bir nokta daha var. Yeni bir ev, araba ya da cep telefonu aldığınızda çok daha çabuk algılanabiliyor. Ama şu anda sizin benim kolumdaki saatin nasıl bir saat olduğunu hemen algılamanız mümkün değil. Ancak çok ilgilenen birisi anlayabilir. Bilenlerin sayısı giderek arttığı için artık insanlar da saati yavaş yavaş bir statü sembolü olarak görmeye başlıyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda da saat prestij unsuruymuş. Hatta İsviçre'nin saat konusunda bu kadar güçlenmesinin nedeni de Osmanlı'ymış.

Osmanlı İmparatorluğu 1800'lerin başına kadar zenginliğin olduğu bir dönem. Avrupa ise o zamanlar çok iyi bir durumda değil. Daha sosyal bir yapıyla gelişiyor. O yüzden İsviçreliler o dönemde padişahın çevresine çok servis vermişler.

Hatta birçok saat markası yaptıkları özel modelleri önce getirip padişahlara göstermiş. Padişahlar da birçok saat ustasını çağırıp İstanbul'da misafir etmiş ve kendilerine özel saatler yaptırmışlar.

Saat kulelerine de çok özen gösterilmiş o dönemde. Dini faktör de var. Örneğin Teşvikiye Camii'nin yanındaki Teşvikiye kafe eskiden saat merkeziymiş. Orada saatlerin ayarları yapılıp halkın vaktinde camide olması sağlanırmış. Topkapı sarayında da çok değerli saatler var.

Saat alırken nelere dikkat etmek lazım?

Kullanma şartlarınıza uygun olmalı. Örneğin, devamlı denize giriyorsanız deri kayışlı bir saat almamalısınız. Bütün takılarınız beyaz altınsa sarı renkli, altın veya altın kaplama bir saat almanız çok tavsiye edilen bir şey değil.

***

Kişiye özel kadran

Yedi İsviçre markasının mümessilliğini yapıyorsunuz. Bu markalardan biraz bahseder misiniz?

Tissot en uygun fiyatlı markamız. Fiyatlar 150-200 YTL'den başlıyor, 1000 YTL'ye kadar çıkıyor. Tissot'nun fiyat avantajına rağmen çok teknolojik saatleri var. Maurice Lacroix ağırlıklı olarak mekanik saatler yapıyor. Fiyatları 500-20 bin YTL arasında değişiyor. TAG Heuer dünyanın en prestijli spor saat markası. Hem şık hem spor saatleri var. Fiyatlar 1000- 5 bin YTL arasında. Baume&Mercierlüks ve kısmen mücevher saatler üretiyor. Fiyatları ortalama 3-4 bin YTL civarında. Cartier'nin kalem ve çakmaklarını satışa sunuyoruz. Glashütte ve Blancpain İsviçre'nin üst düzey ve pahalı saat markaları. El işçiliği söz konusu, özel malzemeler kullanılıyor. Bu markalardan saat alan kişilere özel kadranlar yapılabiliyor, makinesinin üzerine isim yazdırılabiliyor. Fiyatları 4-20 bin YTL arasında değişiyor.

Şimdiye kadar hep toptancılık yaparken kısa süre önce ilk mağazanızı açtınız.

Yedi-sekiz ay konsept üzerinde çalıştık. Mağazada saat ve çikolatayı kombine ettik. Başka yerlerde de, hatta yurtdışında da şubeler açacağız. "İnsanlar saati statü sembolü olarak görmeye başladı"

Milliyet Moda, 21.09.2006, sayfa: 6.

Atina'da Osmanlı saatleri




Yorgo Kırbaki

Vakit nakit olduğuna göre, vaktin tartışılmaz kanıtı bir saatin değeri nedir?

Eğer bu saat 19. yüzyılın sonlarından bir Vacheron Constantin, 18. yüzyılın ikinci yarısından bir Jean Broquet Savmur ya da aynı yüzyılın ikinci yarısından bir George Charlie ise ne paha biçilmeli?

Atina'da, tarihi Akropolis mabedinin eteklerinde üç katlı neoklasik bir binada barınan Lalaunis Müzesi'nde sergilenen 340 cep saati bu sorulara yanıt arıyor.

Böyle bir serginin açılması fikri üç yıl önce doğdu. Önce slogan belirlendi: "Ninenin sandığını aç ve o saati bulup bize getir." Sonra slogan kulaktan kulağa yayıldı. Kısa bir süre içinde üç binden fazla cep saati toplandı. Ardından uzmanlar bu saatleri tarihi, sosyal ve ticari kriterlerle mercek altına aldılar. Sonuç göz kamaştırıcıydı.

Lalaunis Müzesi'ndeki sergide "Osmanlı pazarı" için imal edilmiş cep saatleri ayrı bir yer tutuyor. Sözgelimi üzerinde İstanbul'daki mümessilinin adı yazılı 19. yüzyıldan kalma bir Longines, ya da 18. yüzyılın ikinci yarısından kalma üç ayrı kasalı Amalric Freres... Anlaşılan o ki 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul piyasası için İsviçreli ile İngiliz saat üreticileri arasında epey rekabet yaşanmış.

İsviçrelilerin saat imalatında "ayıp şeyler" yaptıklarını hiç duymamıştım ama 19. yüzyılda İsviçre'de imal edilmiş üzerinde ise "Dent, London" yazan cep saati pek de masum değildi.

Şeyhülislam'ın ipek cep saati kılıfı ve TCDD'nin çalışanlarına yeniden dağıtacağını duyduğum Serkisof'lar ise serginin hoş sürprizleriydi.

Sergilenen cep saatlerinin değeri 50 ile 100 bin euro arasında değişiyor.

Yaklaşık iki saat kaldığım sergiden ayrılırken İstanbul'dan, İzmir'den, Anadolu'dan bu diyara göç eden insanların beraberlerinde getirdikleri onca güzellikleri düşündüm.

Hürriyet Cumartesi, 4 Mart 2006, Sayfa: 7

Osmanlı İmparatorluğu'nda İngiliz Saatleri ve Topkapı Sarayı Koleksiyonu

Netice YILDIZ

İngiliz - Osmanlı ilişkileri 1583 yılında İngilizlerin düşük vergi miktarları ile ticaret yapmalarını sağlayan ilk ayrıcalıkları içeren kapitülasyonu imzalamaları ile resmen başlar. Ticaret kuruluşlarının, özellikle de Turkey Company'nin temsilcileri bu hakların elde edilmesinde aracı rolü oynarlar ve ilk resmi elçiler olurlar. Elçilerin isteklerini iletebilmelerinin tek yolu Sarayda huzura kabul edilme idi. Bu nedenle de Padişah'ı ve diğer devlet görevlilerini memnun etmenin yollarını bulmak zorunda idiler.

İngiliz elçileri de diğer Avrupalı ülkelerin elçilerinin daha önceden başlattıkları zengin hediyeler getirme geleneğine uyarak özellikle türlü marifetleri olan mekanik bir saat ve zengin kumaşlardan oluşan bir hediye paketini padişaha sunmaları, elçi kabul törenlerinin önemli bir kısmı olur. 1599 yılında Dallam'ın yaptığı orglu saatin ünü, bu saat, sarayda sadece 15 yıl gibi kısa süre kalabilmişse de hala anımsanmaktadır. Bu gelenek, saatlerin saray ve köşklerin veya zengin evlerinin iç mekanlarının vazgeçilmez aksesuarı veya şık giysileri tamamlayan birer takı olarak benimsenmesine neden olur. Ticaret alanında iyi bir planlama yapan İngiliz tüccarlar böylece Türklerin bu saatlere olan düşkünlüğünü farkedip, ülkelerinde özellikle Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan müslüman veya gayri müslimlerin beğenisine hitab edecek tarzda saat tasarımları yaptırıp, bol miktarda saat ihraç etmeyi başarırlar ve özelllikle 18. yüzyılda saat ticaretini ele geçirirler. Bu saatlerin çoğu günümüze gelmeyi başaramamışsa da özellikle Topkapı Sarayı Müzesi Saatler Bölümü bugün kimisi diplomatik kimisi de özel siparişlerle saraya giren çok sayıda İngiliz saati barındırması ve Türk pazarı için özel olarak tasarlanmış İngiliz saatleri konusunda en iyi örnekleri içermesi nedeniyle en önemli kolleksiyon sayılır. Osmanlı İmparatorluğu"nda batı sanatının benimsenmesinde de önemli bir payı olan bu eserler iki ülke arasındaki diplomasi ve ticari ilişkilerin tarihine de açıklık getirmektedir.

Makalenin tamamı için ayrıca bkz:

BELLETEN Dergisi, Cilt: LXX * Sayı: 259 * Sayfa: 645-700 * Yıl: 2006 (6 Belge ile birlikte)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...