Neden geri kaldık?



18. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere'de 700.000 kişi cep saati taşıyordu. Yaklaşık 1,5 milyon kişiyse evinde sarkaçlı bir saat bulunduruyordu.

(Kaynak: Axis 2000)

"Ünlü reklamcıdan Rolex kriteri"

Dün gazetelerde ve internet sitelerinde Rolex ile ilgili bir haber vardı. Özetle ülkemizde daha çok reklamcıların başucu kitabı olan "Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin, O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor" adlı eseriyle tanınan Fransızların efsane reklamcısı Jacques Seguéla bir tv programında kendisine, Sarkozy’nin değerli nesnelere olan zaafı sorulunca, “Ne olmuş Rolex’i varsa, onu kınayamayız. Herkesin Rolex’i var. Zaten 50’sinde Rolex’iniz yoksa, hayatta başaramamışsınız demektir” diye konuşmuş.

Bence ülkemizde yayımlanan haberlerin en iyisi Milliyet gazetesininin 4. sayfasındaki "Ünlü reklamcıdan Rolex krititeri" başlıklı haberdi. Diğer gazeteler daha düz bir bakış açısıyla haberi vermiş:

Hürriyet "50’sinde Rolex takmayan başarısız", Posta "50'sinde Rolex'in yoksa başarısızsın", Vatan "Sarkozy'nin kankası Fransa'yı karıştırdı" Akşam "50 yaşında Rolex'in yoksa boşuna yaşadın!" vb.

Elbette Jacques Seguéla'nın söyledikleri Fransa'yı epeyce karıştırmış, orada tartışmalar daha bir hararetli bir şekilde sürüyor.

Patek Philippe Arşivi

'Arşivlemek', 'kayıt tutmak' bilindiği gibi ülkemizde kıymeti pek bilinen bir kavram değil. Hatta "arşiv" demek aslında kanayan bir yara demektir ülkemiz için.

Tarihimizin Osmanlıya dair kısmından bir bölümünü "çöp bunlar" diyerek trenlerle vagon vagon belgeyi komşu bir ülkeye satmışlığımız dahi vardır. Vaktiyle güzel ve yalnız memleketimizin bir kurumu kurumsal tarihini yazdırmak istediğinde kuruluşuyla ilgili evrakın Anadoluda bir depoda Seka'ya gönderilmek üzere çuvallar içinde bekletildiği anlaşılmıştı! Sonra bu çuvallar içerisinde Mustafa Kemal Atatürk'ün kurumun kuruluş aşamasındaki katkısının ispatlandığı yazışmalar hazırlanan kitabın ilk sayfalarına konulmuştu. Nereden nereye...

Gelelim Patek Philippe şirketine: 1839 yılından beri sadece kendileriyle ilgili kayıtları değil, sattıkları her saat ile ilgili müşteri bilgilerini dahi arşivlemişler ve bu arşivle gurur duyuyorlar.

Gurur duymakta haklılar da: Arşiv geçmişe sahip çıkmak, onu korumak ve ondan gelen bilgiyle daha sağlam olmak anlamına geliyor.

Mahatma Gandhi'nin cep saati



Bazı insanların saatlerini çok merak ederim. Mesela Turgut Uyar'ın nasıl bir saati vardı acaba? Aynı şekilde Edip Cansever'in, Cemal Süreya'nın saatlerini de merak ederim. Listeyi herkes kendi zevkine göre uzatabilir (müzisyenler, matematikçiler, mimarlar, sporcular, mühendisler...) Müzayedeleri takip etmek insanın merak duyduğu pek çok konuyu açığa kavuşturabilir.

Mahatma Gandi'nin cep saatini merak eden var mıdır acaba? Uzun yıllar süren bir özgürlük mücadelesinin ve taş gibi bir sabrın izlerini taşıyan bir saati görüyoruz burada. Saat Zenith marka. Ancak bu saate bakıldığında özgür Hindistan'ı görmek de mümkün.

Gandhi'den söz etmişken onun ahlaki bir çözüm olarak şiddetsiz direnişi hakkında güzel bir kitaptan söz etmek isterim. Meraklılarının okumasında büyük fayda var: EFENDİLİĞİN REDDİ, Sivil İtaatsizlik ve Doğrudan Eylem, Tarık Aygün, Versus Yayınları, 2006.

Konuyla ilgili haberler:

Gandi’nin mirası Hindistan’ın oldu... - 7.3.2009

Hindistan, ‘Gandi’ teklifini kabul etmedi - 6.3.2009

‘Gözlükleri sattırmayız’ - 1.3.2009
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...